Madrid hakkında yaptığım araştırmalardan Madrid Hayvanat Bahçesinin (Zoo Aquarium de Madrid) çok büyük ve güzel olduğunu öğreniyorum. Hayvanların doğal yaşam alanlarından koparılarak
hayvanat bahçeleri, su parkları veya sirklerde sergilenmelerinden çok da hoşlandığım
söylenemez. Ancak gittiğim yerlerde fırsatım olması durumunda özellikle bu tip yerleri
ziyaret ederek etmeye gayret gösteriyorum. Bu bir nevi insanların yanı sıra
dünyayı birlikte paylaştığımız hayvanlara verilen değerin de bir göstergesi
diye düşünüyorum.
Madrid’de insanların hayvan sevgisi oldukça fazla. Yollarda
birden fazla evcil hayvan özellikle köpek besleyenlere rastlamanız gayet olağan bir durum. Bu yüzden Madrid Hayvanat Bahçesini de çok merak ediyorum.
Madrid Sokalarında |
Saat 14:00 civarında şehir merkezinden metroya
binerek Casa De Campo durağında iniyorum. Hayvanat bahçesi şehir merkezinden
oldukça uzak bir bölgede yer alıyor, metro ile 15-20 dakika kadar sürüyor.
Metrodan indikten sonra karşınıza hayvanat bahçesinin tabelaları çıkıyor. 5-10
dakikalık patika gibi bir yoldan yürüdükten sonra Hayvanat Bahçesinin kapısındayım.
İçeriye giriş ise oldukça pahalı 22,95 Euro.
Madrid Hayvanat Bahçesi (Zoo Aquarium de Madrid) |
Hayvanat Bahçesinde çevre düzeni, temizlik, hayvanlara
verilen gıdanın kalitesi, hayvanlar için ayrılan yaşam alanları ve bakıcıların
ilgisi gibi unsurları da görünce buranın şimdiye de ziyaret ettiğim (Seul,
Moskova, Katmandu, Sofya vs.) en güzel hayvanat bahçesi olduğunu
söyleyebilirim.
Madrid Hayvanat Bahçesi (Zoo Aquarium de Madrid) |
Hava sıcaklığı 35 C civarında. Yürümekte artık gerçekten zorlanıyorum. Parkta ufak tren ve bot turları ile parkın değişik noktalarını gezebilmeniz mümkün. Ancak vaktim çok sınırlı olduğu için yürüyerek gezmeye çalışıyorum. Hayvanat bahçesi 20 hektarlık çok geniş bir alana yayılmış. 500 farklı türden yaklaşık 6.000 hayvana ev sahipliği yapıyor. Hayvanlar kıtalara göre düzenlenmiş alanlarda değişik sıcaklık, nem, bitki örtüsü gibi ekolojik ihtiyaçları göz önünde bulundurularak barındırılıyor. 1972 yılında açılan hayvanat bahçesi, Avrupa Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Birliği (EAZA) ve Dünya Hayvanat Bahçeleri ve Akvaryumlar Derneğinin (WAZA) üyesi. 1987 yılında da Akvaryum bölümü açılmış.
Madrid hayvanat bahçesi, dünyada panda barındıran birkaç bahçeden biri. 1978 yılında, Çin hükümeti Shao Shao ve Quian Quiang adındaki iki dev pandayı İspanya Kralına hediye olarak göndermiş. İki pandanın yavrusu olan Chu-lin, Avrupa'da suni tohumlama ile esaret altında 1982 yılında doğan ilk panda olmuş ve 1996 yılında 14 yaşında ölmüş.
Madrid Hayvanat Bahçesinde (Zoo Aquarium de Madrid) Panda |
Madrid Hayvanat Bahçesinde (Zoo Aquarium de Madrid) Deniz Aslanı |
Bunun yanı sıra, goril, şempanze, orangutan, koala, deniz aslanı, timsah, gergedan, fil gibi hayvanat bahçelerinde nadir görülen veya şimdiye kadar hiç görmediğim ve adını dahi bilemediğim hayvanları burada izleme fırsatım oluyor. Özellikle lemurların bulunduğu alana, bakıcılar ile birlikte girerek, aile yaşamlarını çok yakından izlemek çok büyük büyük keyif. Flamingoların parkın içinde özgürce gezebildiklerini görmek, tukan kuşları ve fok balıklarının yaptığı inanılmaz gösterilere katılmak bir hayli ilginç…
Madrid Hayvanat Bahçesinde (Zoo Aquarium de Madrid) Lemur |
Madrid Hayvanat Bahçesi (Zoo Aquarium de Madrid) |
Madrid Hayvanat Bahçesinde (Zoo Aquarium de Madrid) Timsah |
Madrid Hayvanat Bahçesinde (Zoo Aquarium de Madrid) Koala |
Yaklaşık 4,5 saatlik gezimde bahçenin tamamını ve yunusların yer aldığı akvaryumu maalesef gezemiyorum. Benim gibi bu tip mekanları gezmeye meraklı olanların burası için tam bir günü ayırmaları gerekiyor. Benim tadı gerçekten damağımda kaldı…
Tadı damağımda kalmış demişken İspanya’da ne yenir sorusuna cevap da vermek istiyorum. Madrid’de geçirdiğim bu dört gün, sanırım en keyifli iş seyahatim oluyor. Bunda İspanyolların siestasının etkisi çok fazla. Madrid’i gerek gezip görülecek yerler açısından gerekse lezzetleri açısından doya doya yaşıyorum. Bu yüzden İspanya’nın en tipik yemekleri olan “Tapas”, “Tortillo” ve “Paella” ile meşhur içecekleri “Sangri”dan bahsetmeden geçemeyeceğim.
Palella, Valencia şehrine özgü bir yemek olup bugün tüm ülkeye yayılmıştır. Paella, Katalanca yemeğin pişirildiği iki kulplu tavaya verilen isimdir. Paellanın hiç değişmeyen temel malzemesi pirinç ve safran. İçine, bölgesine göre, çeşitli etler, (özellikle tavuk, tavşan ve balık) taze fasulye, bezelye, kırmızı ve yeşil dolmalık biber, kabak gibi çeşitli sebzeler ve deniz mahsulleri konuluyor. Ben karidesli paella yemeyi tercih ettim, ilginç bir deneyimdi.
Palella |
Karidesli Paella |
Tapas, İspanyol mezelerine verilen genel isim. Eskiden
İspanyollar içkilerinin içine toz, sinek girmesin diye bardakların üzerine
tabak koyarlarmış. Daha sonra bu tabakları içkiye yakışan mezelerle doldurmaya
başlamışlar. Bu
tabaklara da tapas denilmiş. Yani tapaslar küçük atıştırmalıklar. İspanya'da iş çıkışı bir tapas
bara gidip şarap veya birayla tapas yemek vazgeçilmez bir alışkanlık.
Tapas |
Çeşit çeşit tapas var. Ekmek arasına
kürdanla yerleştirilen ufak kanepeler gibi olanların yanı sıra, sadece kürdana
çiğ deniz ürünleri, yeşil ve siyah zeytinler geçirilerek yapılanları da var.
Bence tapasların tadına mutlaka denemek gerek.
Tapas |
Tapas |
Tortillo, bir nevi kabarık İspanyol omleti. Ancak
içinde çeşitli malzemeler giriyor. Börek kıvamında patatesli, soğanlı
olabildiği gibi rus salatalı ve ton balıklı çeşit çeşit olanı da var. Bizim
damak tadımıza oldukça yakın.
Tortillo |
Tortillo |
Chocolate con
churros, bizim
tulumba tatlısına benzeyen ancak kuru sıcak çikolataya batırarak yenilen adeta
bomba gibi hamur çubukları. Bayıldım bunlara bayıldım tam benlik :)
Chocolate con Churros |
Sangria, İspanya
ve Portekiz kökenli bir içki olarak bilinmekte ve Latin Amerika'da da yaygın
olarak tüketilmekte. Meyveli bir şarap kokteyli. Tipik olarak içinde kırmızı
şarap, meyve parçaları, şeker veya bal gibi bir tatlandırıcı ve rom ya da votka
gibi kuvvetli bir içki bulunuyor. İspanyolların akşam yemeklerinde
masalarından eksik etmediği geleneksel içkileri. Yazları serinletmesi için bol
buzlu kışları ise ısıtması için sıcak içiliyor. Sürahiyle servis yapılabildiği
gibi bardak olarak ta satılıyor. Havaalanında free shopta da hediyelik olarak
satılan pek çok sangria çeşidini bulabilirsiniz.
Sangria |
Bir
yurt dışı gezimi de bu şekilde tamamlıyorum. Yediğin, içtiğin senin olsun
gördüklerini anlat derler ama bu sanırım üçü bir arada gibi oldu. Gezime ait
fotoğraf sunumum https://www.youtube.com/watch?v=cDa1-z892Sc&feature=share adresinde yer alıyor. Tadını
çıkara çıkara keyifli gezilerde görüşmek üzere.
Özlem ŞENOL
01.07.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder