27 Haziran 2019 Perşembe

Özbekistan- Karakalpakistan Özerk Cumhuriyeti (3. Bölüm)

Özbekistan'a iş sebebiyle seyahat ettiğimi daha önce belirtmiştim. Bu sayede belki de pek çok insanın kendi imkânları ile ulaşmasının zor olabileceği Aral Gölü’nün güneyine yani Özbekistan’ın kuzey batısında yer alan Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinin başkenti Nukus ve 1960’lı yıllarda önemli bir limanı şehri olan Muynak’ı ziyaret etme fırsatı yakaladığım için kendimi çok şanslı hissediyorum.

1960’lı yıllara kadar dünyanın 4. büyük gölü (iç denizi) olan Aral gölünün nasıl olup da 1970’lerde %20, 1980’lerde %30, 1990’larda %40 küçülerek ikiye ayrıldığı ve 2012 yılında ise %90’nın kuruyarak bir çöl haline geldiğini göreceğim için oldukça heyecanlıyım. Bu durum dünya tarihinde insan eliyle gerçekleştirilen en büyük doğal afetlerden birisi olarak kabul ediliyor. Bende, böylesi bir duruma yerinde tanık olmak ve bu konuda yapılan uluslararası çabalara ülkemizin sağlayabileceği katkıları belirlemek üzere Taşkent’te düzenlenen uluslararası konferansa katılıyorum.
Taşkent’ten 07.06.2018 tarihinde saat 07:00 uçağı ile havalanarak, saat 08:30’da Nukus’a iniyoruz. Nukus Havaalanında ellerinde “Nan” taşıyan Karakalpak kızları yöresel dansları ile bizi karşılıyorlar. 
150 kişiden oluşan oldukça kalabalık bir grubuz. Grupta birçok diplomat, üst düzey uluslararası kuruluş yetkilisi ve uzmanlar, hükümet temsilcisi bürokratlar ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri yer alıyor. İki büyük otobüs, onlarca binek araba, polis koruması, ambulans ve basın mensupları bize eşlik ediyor. Nukus’dan karayolu ile yaklaşık üç saat sürecek seyahatimiz başlıyor. 
Yeri gelmişken burada Özbekistan ve Karakalpakistan hakkında biraz bilgi vereyim. Denize kıyısı olmayan Özbekistan, kuzeyde ve batıda Kazakistan, güneyde Türkmenistan ve Afganistan, doğuda ise Tacikistan ve Kırgızistan ile komşu. Ülkenin yüzölçümü 447,400 km² ve topraklarının 2/3’ü bozkır ve kurak alanlardan oluşuyor. Altın ve doğalgaz rezervleriyle ünlü Kızılkum Çölü, Özbekistan sınırları içinde yer alıyor.

Ülkenin 2011 yılında nüfusu yaklaşık 30 milyon. Nüfusun % 80'ini Özbekler, %11,5’unu diğer Orta Asya ülke vatandaşları, % 5,5'i Ruslar, %2,sini Ukraynalı ve Yahudiler, % 1'ini ise Tatarlar oluşturuyor.

Ülkenin resmi dili Türk dillerinden Uygur grubuna ait Özbekçe. Nüfusun % 74'ü Özbekçe konuşuyor ancak büyük çoğunluk Rusça biliyor. Ülkede 2002 yılında Kiril alfabesinden Latin alfabesine geçilmiş ama Kiril alfabesi de hala yaygın şekilde kullanılıyor.

Özbekistan 12 idari bölge (Andican, Buhara, Fergana, Cizzak, Harezm, Namangan, Nevai, Kaşkaderya, Semerkant, Sirderya, Surhanderya, Taşkent) ve 1 özerk bölgeden (Karakalpakistan)  oluşuyor. Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetin kendi anayasası, hükümeti, bayrağı ve marşı var. Yaklaşık 2 milyonluk nüfusunu da Karakalpaklar, Özbekler ve Kazaklar meydana getiriyor. 
Karakalpakistan Özerk Cumhuriyetinin Muynak şehrinde yer alan Aral Gölü, Karakalpakistan için gerek sosyo-ekonomik gerekse çevresel anlamda çok büyük önem taşıyor. Aslında bu gölde yıllardır süregelen trajik olaylar, sadece burada yaşayan insanları değil, tüm dünyayı ilgilendiren bir boyuta ulaşmış. 

Planlandığı şekilde saat 11:30’da Muynak şehrinde yer alan "Gemi Mezarlığı" adı verilen açık hava müzesine ulaşıyoruz. Gemi mezarlığı iki bölümden oluşuyor. Göl alanından yüksekte kalan teras bölümünde bir anıt ile Aral gölünün geçmişine ait bilgilendirmenin yapıldığı panolar yer alıyor.
Ayrıca teras kısmında bir gözlem binası ile tören için hazırlanmış bir sahne var. Binanın önünde ise törende kullanılmak için birkaç adet otağ kurulmuş.
Merdivenlerle 15-20 m. kadar aşağıya inilen bölümde ise eskiden göl, şu an ise çöl olan topraklara ayak basıyorsunuz. Enkaza dönmüş olan gemiler de bu alanda bulunuyor.
Gemi Mezarlığı alanında hava çok çok sıcak. Buna birde kum ve toz fırtınası ekleniyor. Bu duruma alışkın olmayan bizler için oldukça şaşırtıcı bir olay. Mezarlığın teras bölümünde, tören için hazırlanan oturma bölümü üzerindeki tenteleri alelacele toplamak zorunda kalıyorlar.
Bu defa sıcak hava ile yüzleşiyoruz. Bizlerin birkaç saatliğine dayanamadığı bu olay ile yöre halkı yıllardır savaşmak zorunda. Bilgilendirme panolarında yer alan verilere göre bölgeden her yıl 5 ton tuz ve toz taşınıyor. Bu toz ve tuzun içerinde de ağır metaller ve toksik maddeler var.

Yapılan araştırmalar, bölgede hava sıcaklığının 40 C'nin üstünde geçtiği gün sayısının 2 katına çıktığını, yılda 90 gün toz fırtınası yaşandığını, 5,5 milyon ha'dan fazla göl alanının çöl haline geldiğini, 1999, 2000, 2001, 2005 ve 2008 yıllarında yaşanan kuraklık etkisiyle 75 milyon tondan fazla toz ve tuzun çevreye yayıldığını söylüyor. Ayrıca çeşitli araştırmalara göre Aral Gölü’nden yayılan tuzun Orta Asya'nın çok ötesine Antarktika, Grönland, Avrupa’da etkilerinin olduğu da öne sürülmekte.

Teras alanında kurulan sahnede önce uluslararası kuruluşların üst düzey temsilcileri ile Karakalpakistan’ın yerel temsilcileri açılış konuşmalarını yapıyor. Konuşmalarda bölgenin tarihsel geçmişi ve bölgede yaşayan insanların sosyo-ekonomik durumuna ilişkin bilgiler aktarılarak, hükümetler, uluslararası kuruluşlar, sivil toplum kuruluşları ve özel sektör tarafından bölgede çok acil çözümler geliştirilmesi ve yenilikçi yaklaşımların uygulanması gerektiği belirtiyor. Bu kadar kalabalık grubu ilk kez karşıladıklarını düşünüyorum ancak yapılan açılış konuşmalardan, birkaç yıl önce yapılan bir diğer toplantıda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon’un da bölgeyi ziyaret ederek, uluslararası toplumun ilgi ve desteğini, bir insanlık ayıbı olan bu bölgeye çekmeğe çalıştığını öğreniyorum. Bu arada yanımızdaki basın mensupları da toplantı hakkında haber yapmaya başlıyorlar.
Ardından Karakalpakistan halk dansları izliyor, yerel enstrümanlar eşliğinde çalınan türküleri dinliyoruz. Danslar oldukça hareketli olmasına rağmen, türkülerin havası oldukça acıklı ve ağır geliyor bana. Yaşananlar türkülere yansımış gibi.

































































Daha sonra terastan aşağı gemilerin yanına iniyoruz. Göl diye bastığım toprak bir çöl ancak çöl kumlarının arasına dikkatli bakınca midye kabuklarını görüyorum. İnsanın gözleriyle görse dahi inanmakta zorluk çekeceği bir durum. Ufuk çizgisine kadar baktığınız her yer çöl olmuş, ismi de Aralkum Çölü...



Peki ne olmuş da bu duruma gelinmiş. İşte Aral gölünün inanılmaz, trajik hikayesi 4. Bölümde …

Sevgiyle kalın...

Özlem ŞENOL

27.06.2019