27 Haziran 2016 Pazartesi

"İspanya-Madrid" 1. Bölüm

İstanbul'dan yaklaşık 3,5 saatlik THY’nin direk uçuşu ile bu sefer 24-27 Haziran 2015 tarihleri arasında İspanya'nın başkenti Madrid'deyim... İlkini 2007 yılında Barselona’ya yaptığım ikinci İspanya ziyaretim için oldukça heyecanlıyım. Çünkü genelde Avrupa ülkeleri benim çokta tercih ettiğim yerler arasında değil. Ancak bir Akdeniz ülkesi olan İspanya’yı bu genellemenin dışında tutuyorum. Bunda Akdeniz ülkesi insanlarının sıcaklığının etkisi olduğunu düşünüyorum. İspanya ile aramızda saat farkı bulunması sebebiyle uçaktan iner inmez hemen saatimi 1 saat geri alıyorum.

Resmi adı ile İspanya Krallığı, Avrupa'nın güneybatısında İber Yarımadası'nda yer alıyor. Başkent Madrid ise yarımadanın ortasında 1.020 km² yüzölçümüne sahip. Nüfusu yaklaşık 4 milyon olan Madrid; İstanbul, Londra, Berlin ve Paris'ten sonra Avrupa'nın en kalabalık beşinci şehri.




Parlamenter demokrasi şeklinde örgütlenmiş anayasal monarşi ile yönetilen İspanya’da 17 özerk bölge, 2 özerk şehir ve elli il bulunmakta. Yedi özerk bölgenin (Asturias, Balearic Adaları, Cantabria, La Rioja, Madrid, Murcia, ve Navarre) her biri aynı zamanda bir il. İspanya, 1986 yılından bu yana Avrupa Birliğinin üyesi.







Ülkede resmi dil İspanyolca ise de özerk bölgelerde günlük hayatta Katalanca, Galiçyaca, Baskça ve Aranese dilleri de konuşuluyor. Halkın büyük çoğunluğu Katolik.












Yıllık ortalama hava sıcaklığı 2°-24 °C arasında değişen Madrid’de yaz aylarında 38 °C'ye kadar ulaşabilen boğucu sıcaklar yaşanabiliyor. Haziran ayında olmamıza rağmen hava gerçekten çok sıcak ve bunaltıcı… Bir iş seyahati sebebiyle geldiğim bu şehirde bu kadar kısa sürede zamanımı nasıl değerlendireceğim konusunda gelmeden önce biraz araştırma yapıyorum. Günler oldukça uzun ve hava sıcak. Bu nedenle akşam üstleri şehirde gezmeyi planlıyorum.

Hava alanından taksi ile şehir merkezinde yer alan otelime yerleşiyorum. Yerel saat farkı yüzünden 1 saat kazanmış durumdayım. Biraz dinlendikten sonra elime lobiden aldığım şehir ve metro haritası ile birlikte saat 16:00 gibi otelden ayrılıyorum. Otelimin hemen yakınındaki metro durağının ismine bakarak bulunduğum bölgeyi işaretliyorum. Şehirdeki metro ağı oldukça kullanışlı gözüküyor ve istasyonlar da çok sık aralıklarla. 

Atocha Tren İstasyonu’nu merkez kabul ederek, yine her zamanki gibi kaybolma tekniğiyle yürümeye başlıyorum. Haritaya göre şehir merkezinden doğuya doğru gidince büyük bir park var. Haziran ayında 35 dereceye varan sıcak bir günün akşamında yapılacak en iyi iş sanırım bu parkta, yani Retiro Park’da (Buen Retiro Park) akşam yürüyüşüne çıkmak. Bu kararımın ne kadar isabetli olduğunu parka adım atar atmaz anlıyorum. Nasıl canlı ve cıvıl cıvıl bir mekan anlatamam. Madrid’in en büyük (1,4 km 2) parklarından birisi olduğu söyleniyor, birkaç yönden giriş kapısı var.

Parka girer girmez peyzajı dikkatimi çekiyor. Her yerde çok güzel, çok değişik bitkiler ile meydanlarda heykeller ve süs havuzları var. Yollarda bisiklete, patene, scoterlara, kaykaya ve ismini bilmediğim çok değişik tekerlekli aletlere binenler, çocuklarını ve köpeklerini gezdirenler, sokak çalgıcıları, spor yapanlar… Parkın ortasına doğru yürüdükçe hepten şaşırıyorum, çok büyük bir havuz ve içinde kano yapanlar, sandala binenler. 

Retiro Park

Retiro Park
Retiro Park
Retiro Park








Ve havuzun tam ortasında devasa XII. Alfonso Anıtı yer alıyor.

XII. Alfonso Anıtı, Retiro Park
Parkın içine yürüdükçe kocaman bir cam serayı andıran bina dikkatimi çekiyor. Camdan yapılan bu binaya adı çok yakışmış Kristal Saray (The Crystal Palace). Önündeki havuzun içinde çok güzel renklerde ördekler ve sayısız su kaplumbağası var. Çocuklar havuzun kenarındaki merdivende elleriyle kaplumbağaları besliyorlar. Suyun içinde de kökleri suda bulunan büyük çam ağaçları ve tahtadan köprüler. Çimlerin üzerinde gitar çalarak, şarkı söyleyen gençler. Ne tarafa baksanız bir keyifli bir etkinlik var :)

Kristal Saray, Retiro Park
Parkın içerisinde yer alan binalarda çeşitli sergileri de ziyaret edebilmeniz mümkün. Kristal Sarayın içinde sahara kültürünü sergilemek üzere kurulan bedevi çadırı içerisindeki döşeklerde bende biraz dinleniyorum.

Bedevi Çadırı, Kristal saray, Retiro Park

Parkın içindeki bir diğer bina da, Kristal Saray ile XII. Alfonsa Anıtı arasında. Binanın da önüne gelince buranın Velazquez Sarayı (Palacio de Velazquez) olduğunu anlıyorum. Bu bina da sergi salonu olarak kullanılıyor. Neo klasik tarzda, kırmızı tuğla ve kiremitten inşa edilen binada, doğal yoldan aydınlanmak için geniş camlar kullanılmış. Dış cephede kapı ve pencere üstlerinde bizim İznik seramiklerine benzeyen lacivert, turkuaz ve toprak renklerinde yoğun seramik süsler mevcut. Bina dönemin madencilik, metalürji, seramik, cam yapımı ve maden suyu sanayi alanındaki başarıları göstermek üzere 1881-1883 yılları arasında inşa edilmiş.

Velazquez Sarayı, Retiro Park
Velazquez Sarayı, Retiro Park

Kapısında kanatlı iki aslan bulunan ve kısa bir merdivenle çıkılan yüksek tavanlı binanın içerisine girdiğimde ise çok farklı bir sergiyle karşılaşıyorum.

Velazquez Sarayı, Retiro Park

Velazquez Sarayı, Retiro Park
Tahta, demir ve beton bloklarla yapılmış çeşitli geometrik eserler. Özel olarak ayrılmış camdan vitrinler içine gelişigüzel serpilmiş ufak cam objeler ve vidalar. Sanırım modern sanat dedikleri böyle bir şey :)
Velazquez Sarayı, Retiro Park

Velazquez Sarayı, Retiro Park
  
Velazquez Sarayı, Retiro Park
Hava yavaş yavaş kararmaya başlıyor ve saatime baktığımda 21:00’ e geldiğini anlıyorum. Yaklaşık 5 saatlik ilk gün gezim oldukça doyurucu geçiyor ve artık otelime dönüyorum.

Seyahatimin ikinci günü sabah 09:00’da başlayan ve öğleden sonra saat 14:00’de biten toplantıyla başlıyor. İspanyollar sıcak havada çalışmayı sevmiyorlar ve tüm kamu kurumları öğleden sonra tatil oluyor. Siesta kültürü hakim. Bunu fırsat bilerek hemen otelime dönüyor ve üstümü değiştiriyorum. Bu günümü Madrid’e yaklaşık 75 km. uzaklıkta bulunan Toledo’yu ziyaret etmeye karar veriyorum. Saat 16:30’da Atocha tren istasyonundan kalkan hızlı trenle 33 dakika sonra Toledoda’yım. Toledo izlenimlerime ilişkin yazıma http://ozlemcegeziyorum.blogspot.com.tr/2015/12/ozlemce-geziyorum.html adresinden erişebilirsiniz.



Özlem ŞENOL
27.06.2016
















Hiç yorum yok:

Yorum Gönder