31 Ocak 2017 Salı

Yunan Adaları - RODOS Lindos (II. Bölüm)

Bugün Rodos’ta ikinci günümüz. Otelimiz (Yota Beach Hotel) Lindos’a 4 km uzaklıkta, Vlycha plajında. Denize sıfır mesafede bulunan otelimiz üç katlı ve bahçesinde yüzme havuzu ile ufak bir barı var, oldukça şirin bir otel. Aile işletmeciliği ile idare ediliyor, sahibi  de çok cana yakın. Mevsim itibariyle çokda dolu olmayan oteli için internet üzerinden rezervasyon yaptırdık. Konaklama ücretimiz inanılmaz derecede ucuza geldi, beş gün için iki kişi 110 Euro ücret ödedik.

Vlyca Plajı, Lindos
Otelin bahçesinde çok keyifli bir kahvaltı yapıyoruz. Ev yapımı yoğurt, reçeller, zeytinler ve pasta-çörekler bir harika.

Otelde kahvaltıdayız
Bugün ki planımız deniz kıyısında biraz vakit geçirdikten sonra Lindos’u keşfetmek. Plajda kısa bir deniz faslı, biraz yürüyüş ve ufak bir alış verişin ardından yola çıkıyoruz. Bu arada kıyıda her yerde kumların içinden çıkan, inanılmaz güzellikteki çiçekler ilgimi çekiyor. Araştırdığımda bunun nergisgillerden familyasından ve ülkemizde nesli tehlike altında olan kum zambağı olduğunu öğreniyorum.

Kum Zambağı
Öğleye doğru otelimizden ayrılarak 10 dakika gibi kısa bir sürede Lindos’a ulaşıyoruz.

Lindos
Lindos, Rodos’un önemli yerleşim biriminlerinden. Lindos’a, Rodos merkezden ister araba kiralayarak, ister Mandraki Limanından hareket eden günlük gezi teknelerle ulaşmak mümkün. Araç trafiğine kapalı olan Lindos’ta, yürüyerek dolaşmak gerekiyor, bu yüzden Lindos’un dışında arabamızı park ederek merkeze doğru yürüyoruz. Lindos’un tam girişinde, merkezde, dev bir anıt çınar ağacı bizleri karşılıyor, burası adeta bir buluşma noktası. Tam karşısında yer alan mezarlık ise adeta bir park gibi son derece bakımlı ve temiz.

Anıt Çınar Ağacı, Lindos

Lindos Mezarlığı
Lindos; kale ve akropolün kurulduğu tepenin eteklerine yayılmış şirin mi şirin bir belde. Beyaz evlerin etrafı taş örülü ahşap kapıları ve çiçeklerle bezeli avluları bir harika. Kapıların pek çoğu ortaçağdan kalma, kapı eşikleri de avlular gibi Rodos’a özgü çakıl taşları ile süslü. Bu evlerin 17. ve 18. yüzyıl kaptanlarına ait olduğu da söyleniyor. Şu anda evlerin bazıları, lüks restoranlara ve kafeteryalara dönüştürülmüş durumda. Can arkadaşımı ara sıra model olarak kullanarak sokaklarda çekim de yapmaya çalışıyorum.

Lindos Evlerinin Kapıları
Lindos’un taş döşeli dolambaçlı dar sokakları, kimi yerde merdivenli bir şekilde akropolün eteklerine kadar ulaşıyor. Ortaçağ kasabalarının kendine has bu mimariyi daha önce de Malta-M’dina’da, Midili-Molivos’da ve Sakız-Mesta’da görmüş ve hayran kalmıştım. Dar sokak aralarına kurulmuş küçücük rengârenk dükkânlara iki bayan tabi ki takılmadan geçemiyor, sokak aralarında keyifle kayboluyoruz. 

Lindos Sokalarında Alışverişteyiz
Lindos'un  Dar ve Taş Sokaları 
Lindos’un merkezinde, son derece zarif bir çan kulesi hemen fark ediliyor. Burası 1300 yılında inşa edilen, daha sonra 1476 ve 1503 yıllarında Rodos Şövalyeleri döneminde, en son da 1927 yılında İtalyan istilası sırasında onarım geçiren Eski Bizans Kilisesi’nin kulesi. Kilisenin bahçesine girip kapı dışından ufak kilisenin içini görmeye çalışıyoruz.

Eski Bizans Kilisesi Kulesi
Eski Bizans Kilisesi Kulesi



















Daha sonra Lindos’un en tepesinde kale içinde yer alan Akropolis’e doğru yürümeye karar veriyoruz. Akropolis’in zirvesinde Athena Tapınağı bulunuyor. Kale’ye ulaşmak seçeneklerden biri de eşeksırtında yolculuk yapmak. Ancak biz ara sokaklarında gezinerek kaleye çıkmayı tercih ediyoruz. Güneş kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlıyor. Dik sokak ve merdivenleri çıkmakta zorlanmaya başlıyoruz. Hatta bir ara kan ter içinde kalarak eşeğe mi binseydik diye düşünmeden edemiyoruz. Akropolün dik yokuşunu tırmanmak istemeyen turistler, ikişerli olarak birbirlerine bağlanmış şekilde eşeksırtında yanımızdan geçip gidiyorlar. 
Lindos'un Eşekleri
Hayvanları son derece seven iki arkadaş olarak eşeğe binmeyi hiç kendimize yakıştıramıyoruz. Dar sokaklarda kah dura, kah kalka ve soluklanarak ter içinde yürümeye devam ediyoruz. 
Lindos Sokakları ve Kapılar
Bu arada Lindos’un ilginç mimarisini de bir yandan görüntülemeye devam ediyorum. 
Lindos Evleri

Lindos'ta Geziyorum
Lindos kalesinin girişinde yer alan meydana doğru tırmanırken elişi ve sanat eserleri satan satıcıları görünce şaşırıyorum. Her gün buraya bu kadar malzemeyi taşıyarak inip, çıkmak ne kadar zordur diye düşünüyorum. Ama bu arada akropole girebilmek için uzunca bir kuyruk oluşmuş durumda. Lindos’a her gelen burayı ziyaret etmeden dönmüyormuş. Dolayısıyla satıcılar için bir numaralı mekan haline gelmiş. Ben de bu kadar insanın tercih ettiği bu alanda göreceğim manzarayı merak etmeye başlıyorum. MÖ. 4. y.y’dan kalan, antik dünyanın en kutsal yerleri arasında kabul edilen bu tapınağı, Büyük İskender, Truvalı Helen ve Herakles’in de ziyaret ettiği söyleniyor. Ben etmesem hiç olur mu :) :)

Lindos Kalesine Doğru

Lindos Kalesi
13.yy.’da Saint Jean Şövalyeleri kale duvarlarını güçlendirerek yükseltmişler. Nihayet kale girişine ulaşıyoruz ve hemen girişte merdivenlerin başında kayalara oyulmuş gemi rölyefini görünce bu tırmanışın bu kadar zahmete değeceğini anlıyorum.

Lindos Kalesinde Gemi Rölyefi
Kazı ve restorasyon çalışmaları devam eden akropol bana, sanırım yüksekliği ve manzarası yüzünden Çanakkale-Ayvacık’taki Zeus Altar’ını hatırlatıyor. O kadar yüksek bir noktadayız ki, esen hafif rüzgar altında kendinizi gerçekten Tanrı’ya biraz daha yakın hissediyorsunuz. 
Akropolis, Lindos
Athena Tapınağı, Akropolis, Lindos
Akropolü gezerken bir anda şaşkına dönüyorum. Karşımda o kadar güzel bir manzara çıkıyor ki adeta dilim tutuluyor. Bir kalp şeklini andıran plajı kuşbakışı olarak yukarıdan seyrediyorum.

Saint Paul Plajı, Lindos
Plajda denize girenleri görünce, bu kapalı koyun yolunu mutlaka keşfederek yapılacaklar listesinin birinci sırasına kaydediyorum. Yakınımdaki rehberlerden birisine buranın adını soruyorum. Bu gördüğüm kapalı koyun adı Saint Paul plajı imiş.Manzaramın güzelliğine bir güzellik daha katılıyor. Akropolün sütunların dibinde oynaşan sevimli mi sevimli bir sarı tekir kedi. Bir yandan kedinin ilginç pozlarını çekmeye çalışırken bir yandan da dinlenmiş oluyorum. 
Athena Tağınağının Yakışıklısı
Akropolü gezimizi sonra inişe geçiyoruz. Bu arada taşımada kullanılan eşeklerle de hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmiyoruz.

Arkadaşım Eşek ve Sibel :)

Arkadaşım Eşek ve ben :)

Zorlanarak çıktığımız yoldan etrafımızı daha bir dikkatli inceleyerek inmeye başlıyoruz. Kale surlarının yakınından Lindos plajının kuşbakışı manzarasının güzelliği insanı resmen baştan çıkarıyor. 

Lindos Kalesinden Büyük Plajı
Dönüş yolunda teknelerle Lindos’a ulaşılan ufak harika bir plaj bizi karşılıyor. Şimdiye kadar gördüğümüz her plaj birbirinden güzel. Bu güzelliğe fazla dayanamıyor, terimiz atmak ve serinlemek üzere kendimizi ılık sulara bırakıyoruz. Deniz, kum, güneş o kadar güzel ki, hava ne çok sıcak bunaltıyor, ne çok soğuk üşütüyor. Zamanlamamızın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha düşünerek mutlu oluyoruz.

Lindos Limanı

















Akşamüstü otelimize dönerek duş aldıktan ve üstümüz değiştirdikten sonra Lindos’un bu defa da akşamını yaşamak üzere tekrar Lindos’a dönüyoruz. Gündüz kalabalık olan sokaklar, gece daha da bir canlanmış. Deniz sefasından dönen turistler bu defada sokak aralarındaki şık restoranları, kafeleri, barları doldurmuşlar. Etraftan Rum taverna müziğinin güzel ezgileri duyuluyor. Bu arada Lindos’da meydan gibi bir yerde ufak bir amfi tiyatro var burası oldukça kalabalık. Ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Etrafta bir şeylerin önünde kuyruğa girmiş insanlar var. Sıradan ellerinde dağıtılan yiyeceklerle ayrılıyorlar. Bir etkinlik var ama henüz kavrayamadık ne olduğunu. Bizde kuyruğa giriyoruz ve cüzzi bir ücret karşılığında yerel lezzetlerden oluşan (şiş kebap, musakka, caciki, humus, fava, tarama vb. mezeler) ufak bir ufak tepsiyi elimize veriyorlar. Musakka bizde yapılandan biraz farklı olarak en alta patates, üzerine kıyma, patlıcan ve beşamel sos dökülerek fırında yapılmış. Oldukça da lezzetli. Yanına da kırmızı şarap alarak bu akşamki yemeğimizi tamamlarız derken tiyatroda başlayan gösteriye şaşırıp kalıyoruz. Bu akşam bizim için neredeyse sürprizlerle dolu. Meğer 27 Eylül Dünya Turizm Günü imiş. Bu akşamda yani 3 Ekim’de Lindos’da kutlama varmış. Lindos Belediye Başkanı kısa bir konuşma yaparak gecenin açılışını yapıyor. Ardından yaklaşık 1,5 saat süren önce yerel kıyafetli halk dansları ardından da sirtakiyi ilgiyle ve keyifle izliyoruz.  Gösterinin sonunda herkesi sirtaki yapmak üzere sahneye davet ediyorlar. Bizde elimizden geldiğince kadar kafamıza göre sirtaki yaparak eğleniyor, selfimizi de çekerek bu güzel geceyi sonlandırıyoruz.


İlk Selfimiz :)

31.01.2017
Özlem ŞENOL



20 Ocak 2017 Cuma

Yunan Adaları - RODOS (I. Bölüm)

Yaşadığım ve çok sevdiğim bir şehir olmasına rağmen, yaz aylarında Ankara’da yeterince bunaldım. Kurban bayramı yaklaşıyor ve hafta sonu ile birlikte 5 gün resmi tatil ilan edildi. Yapılacak en güzel şey kısa bir süre için kısıtlı bir bütçe ile sakin bir tatil yapmak. Vizeye ihtiyacım yok nasılsa. Yazın bu son günlerinde gidilecek en güzel rota da Yunan adaları. Can arkadaşımla hemen bir plan yapıp ver elini Rodos (Rhodes) diyoruz.


Rodos Haritası
Ankara’dan 30.09.2014 Salı gecesi otobüs ile Marmaris’e doğru yola çıkıyoruz. Marmaris’ten Yeşil Marmaris Lines feribotu ile Rodos’a geçeceğiz. Biletlerimizi internetten kolayca alıyoruz. Feribotumuz 01.10.2014 Çarşamba sabahı 09:15’de kalkıyor, pasaport ve gümrük işlemleri için Marmaris Cruise limanında bir saat önce hazır bulunmamız gerekiyor.

Tek endişemiz otobüsle 11 saat süren yolculuktan sonra vaktinde Marmaris limanında hazır olamamak. Korktuğumuz durum da az kalsın başımıza geliyor. Sabaha karşı tam Marmaris’e inerken otobüsümüzün lastiklerinden alevler çıkmaya başlıyor. Uyanan yolcuların çığlıklarıyla biz de uyanıyoruz. Hemen eşyalarımızı toplayarak araç durunca kendimizi aşağıya atacak şekilde bekleşiyoruz. Neyse ki tecrübeli şoförümüz sayesinde sağ salim Marmaris’e iniyoruz. Otobüsümüzün fren balataları yanmış. Hemen bir taksiye binerek limana gidiyoruz. Ama bu kadar telaşa boşunaymış çünkü limana ilk gelen yolcular biz oluyoruz. Saat 8.30’da liman açılıyor ve işlemlerimizi tamamladıktan sonra nihayet feribottayız. Feribotla adaya gidiş-dönüş ücreti 60 Euro.

Marmaris-Rodos arası mesafe 32 deniz mili, yaklaşık 60 km ve yol bir saat sürüyor. Ege Denizi'nde yer alan on iki takım adanın en büyüğü olan Rodos’un Türkiye kıyılarına en yakın noktası Bozburun Yarımadası ve sadece 18 km. Adanın yüzölçümü 1.408 km². 


Maceralı ve stresli başlayan yolculuğumuz, feribotta bir saat uyuklamanın ardından yerini büyük bir keyfe bırakıyor. Güneşli sıcacık bir günde Rodos limanına girişimizi seyretmek üzere feribotun güvertesine çıkıyoruz.
Feribot Güvertesinden Rodos Limanı
Tam bir saatin sonunda ise Rodos Turist Limanına ayak basıyoruz. Sonbahara girmiş olan Ankara’dan sıkıca giyinerek gelen bizler Rodos’a henüz sonbahar uğramadığını görünce çok seviniyoruz.
Rodos Turist Limanında
Pasaport kontrolünden sonra tam limanın çıkışında yer alan araç kiralama şirketlerinden bir ikisini gezerek hemen bir araba kiralıyoruz. Firmanın bir odasında üstümüz değiştiriyoruz. Aracımızı öğleden sonra teslim almak, bu arada limana çok yakın bir mesafede bulunan Rodos merkezini (Old Town) gezmek istiyoruz. Bu sebeple bavullarımızı da orada bırakarak bulduğumuz şehir haritası ile hemen turumuza başlıyoruz. 


Rodos-Eski şehir (Old Town) Surları Önünde
Rodos şehri ilk bakışta fark edilebilecek bir biçimde eski ve yeni şehir olmak üzere ikiye ayrılmış. Eski Şehir olarak adlandırılan ortaçağ dönemine ait bölüm 4 km. uzunlukta yüksek duvarlarla çevrilmiş durumda. Rodos kalesine ait duvarlarından şehre 6 tane kapı ile girilebiliyor. 
Rodos-Eski Şehir (Old Town) Sur Kapısı Önünde
1309 yılında Rodos Şövalyeleri (Saint Jean Şövalyeleri) yönetimine giren şehir, ortaçağ Avrupa modeline göre yeniden inşa edilmiştir. 14. ve 15. yüzyılda şövalyeler tarafından genişletip güçlendirilen şehir, Ortaçağ Rodos kentini meydana getirmiş. Kent kendi içinde de ikiye ayrılmış durumda. “Collachium” olarak isimlendirilen alanda şövalyeler yaşamış, bu yüzden en önemli binalar buraya inşa edilmiş. Yerel halkın yaşadığı asıl şehir ise “Burgo” olarak isimlendirilmiş. Eski şehirde gezerken hendek ve siperlerle çevrilmiş surlara, şövalyelerin kullandığı binalara, kiliselere, camilere, bahçelere ve evlerin avlularına hayran kalmamak mümkün değil. Arnavut kaldırımlı dolambaçlı dar sokaklar ufak meydanlara açılıyor. Meydanların ortasında da genellikle ufak bir süs havuzu ve turistik eşya satan dükkânlar, tavernalar, mağaza vb. dükkanlar bulunuyor.


Rodos-Eski Şehir (Old Town) Sokalarında
Rodos-Eski Şehir (Old Town)  Meydanlarında


















Zamanın adeta durdurulmuş olduğunu hissettiren bu şehir, UNESCO’nun Dünya Kültür Mirası listesinde haklı olarak yerini almış durumda.

Rodos’un tarihine bakıldığında ise şövalyelerin inşa ettiği bu kale duvarlarının 1480 yılında Fatih Sultan Mehmet döneminde Osmanlı saldırılarına karşı koyabildiği, ancak 1522 yılında Kanuni Sultan Süleyman döneminde Osmanlıya yenik düşerek yaklaşık 400 yıl Osmanlı egemenliğine geçtiği görülmekte. 

Meryem Ana Kilisesi
Eski şehire girer girmez karşımıza Burgo bölgesinde yer alan Meryem Ana Kilisesi (The Church of Panagia- of Burgh) çıkıyor. 14.yüzyıldan kalma bu bazilika 2.Dünya Savaşı’nda çok zarar görmüş olmasına rağmen hale ihtişamı ile dikkat çekmeyi başarıyor. 


Rodos-Eski Şehir (Old Town) Meryem Ana Kilisesinde
Hipokrat Meydanı
Eski şehirde yürümeye devam ediyoruz. Karşımıza büyükçe bir meydan ve meydanın ortasında bir süs havuzu çıkıyor. Havuza yaklaşınca bir de ne göreyim havuzun ortasında bir baykuş heykeli JJ Bu meydanın adı Hipokrat Meydanı, baykuş heykeli de bilgeliğin sembolü olarak buraya yerleştirilmiş. Rodos’ta nedense baykuş çok meşhur bir obje olarak her yerde hediyelik eşya olarak ta satılıyor.

Rodos-Eski Şehir (Old Town) Hipokrat Meydanında
Meydanda hediyelik eşya satan dükkânların yanı sıra restoran, kafeterya, bar ve tavernalar bulunuyor. Meydan özellikle akşam saatlerinde çok hareketli ve kalabalık bir yer haline geliyor. Meydanın bir köşesinde de 1507 senesinde inşa edilmiş olan Şövalyelerin mahkeme binası yer alıyor. Meydandaki ana caddeden ilerleyerek hafif bir yokuş çıktıktan sonra karşımıza bir cami ve saat kulesi çıkıyor.

Rodos-Eski Şehir (Old Town)
Fethi Paşa Kütüphanesi ve Saat Kulesi

Rodos-Eski Şehir (Old Town) Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesinde
Süleymaniye Camii ve hemen karşısındaki Fethi Paşa Kütüphanesi Osmanlı dönemine ait önemli eserler arasında yerini korumakta. Fethi Paşa, Sultan Abdülmecid’in kız kardeşi Atiye Sultan ile evlenmiş ve kurduğu vakıf bünyesinde kütüphane, imarethane, Rüştiye Mektebi ve Saat Kulesi yer alıyor. 1794 yılında kurulmuş olan kütüphaneye, Fethi Paşa’nın babası Hafız Ahmet Ağa’nın adı verilmiş. Kütüphanede, Fatih Sultan Mehmet döneminden kalma altın yazmalı dört adet Kuran-ı Kerim, Arap ve Perslere ait yazmalar ile fizik, cebir ve astroloji kitapları bulunuyor. 

Rodos-Eski Şehir (Old Town) Hafız Ahmet Ağa Kütüphanesi
Kütüphanenin girişinde Atatürk’ün, Kanuni Sultan Süleyman’ın ve kütüphaneyi yaptıran Osmanlı vezirlerinden Fethi Paşa’nın portreleri var. Kütüphaneyi gezerken Namık Kemal’in, 1884’te Rodos’a Sancak Yöneticisi olduğu zaman bu kütüphanede 3 yıl çalışmış olduğunu ve Rodoslu gençlere eğitim verdiğini öğreniyorum. Şu an restore edilmiş olan kütüphanenin bahçesi ise açık hava müzesi gibi. Yerleri Rodos bezemesi diye adlandırılan çakıl taşlarıyla süslü bahçede bir suyu kuyusu, tarihi mezar taşları ve kitabeler var. 

Kütüphanenin yakınındaki saat kulesi 1851 yılında yapılmış ve gözetleme kulesi olarak da kullanılmış. 
Rodos-Eski Şehir (Old Town) Saat Kulesi
Saat kulesine çıkmak isterseniz ücret ödeminiz gerekiyor. Kısıtlı zaman yüzünden saat kulesini pas geçiyoruz ama aklım kulenin tepesinden şehrin etkileyici manzarasında kalıyor. Yola devam ediyoruz, bu sefer rotamızda Rodos’un en çok ziyaret edilen ve en ünlü yeri Şövalyeler Caddesi var.

Şövalyeler Caddesi

Rodos-Eski Şehir (Old Town) Şövalyeler Caddesinde
Şövalyeler Caddesi, Rodos Limanı ile Büyük Üstatlar Sarayı (Grand Masters Palace) arasında yer alıyor. Ünlü sokağın sağında ve solunda Hospitalier Tarikatı mensuplarına ait 14. yy’da Gotik tarzda inşa edilmiş, şövalyelerin bir araya geldikleri ve konakladıkları hanlar yer alıyor. Binaların üzerindeki armalardan ve bayraklardan hangi hanın, hangi ülkenin şövalyelerine ev sahipliği yaptığını anlıyorsunuz. Bu binalar şu an müze olarak hizmet vermekte. Yokuş yukarı doğru yürümeye devam ederek yol boyunca kaldırımlarda çeşitli performanslar sergileyen sokak sanatçılarına da rastlamanız mümkün. Şövalyeler Caddesinin bitim noktasında Büyük Üstatlar Sarayına ulaşıyoruz. 

Şovalyeler Caddesinde Canlı Performans Örneklerinden
Büyük Üstatlar Sarayı
Grand Masters Sarayı (Castelo), Eski Şehrin en yüksek noktasında bulunuyor. Bu saray, Rodos Şövalyeleri’nin idari merkezi olmasının yanı sıra Rodos’a egemen sosyal ve entelektüel sınıfın da merkezi olmuş. Şu anda müze olarak kullanılan sarayın salonlarında antik ve ortaçağ dönemlerine ait arkeolojik eserler yer alıyor.


Rodos-Eski Şehir (Old Town) Büyük Üstatlar Sarayı
Kış döneminde pazartesi günleri kapalı olan müze, diğer günler saat 08:30-15:00 arasında açık. Yaz döneminde ise pazartesi günü saat 13:30-20:00 arası, diğer günlerde saat 08:00-20:00 arası açık. Sarayın saatlerini not alıyoruz. Çünkü gözümüze oldukça büyük gözüken bu sarayı Türkiye’ye döneceğimiz gün vaktimizin kalması durumunda gezmeyi planlıyoruz. 


Rodos-Eski Şehir (Old Town) Büyük Üstatlar Sarayında
Bu kadar gezmenin üstüne biraz soluklanmak üzere küçük güzel bir bahçesi olan bir kafeteryada frapelerimizi içerek ara veriyoruz. Daha sonra Rodos’un eski şehir bölgesinden deniz kıyısına yakın bir kapısından ayrılarak, bu defa Dünyanın antik yedi harikasından birisi kabul edilen Rodos Heykeli’nin temsili olarak bulunduğu Mandraki Limanına doğru yola koyuluyoruz.
Rodos-Eski Şehir (Old Town) Sur Kapısında
Mandraki Limanı
Mandraki, eski çağlarda adı geçen ünlü Rodos Heykeli’nin bulunduğu, Rodos’un ana limanı. Liman, modern marina tesisi olarak Rodos’a gelen yatların uğrak yeri. Yaz boyunca, her gün Lindos, Simi ve civar adalara turlar düzenleyen gemiler bu limandan hareket ediyorlar. Surların denize doğru olan ucunda, adını denizcilerin koruyucu azizden alan “Aziz Nicholas Kalesi” bulunuyor ve şu an deniz feneri olarak kullanılıyor. Limanda günümüzde Rodos heykelini simgeleyen “Elefos” ile “Elafina” isimli iki geyik heykeli bulunuyor.


Rodos-Mandraki Limanında Temsili Rodos Heykelinin Yeri
Rodos Heykeli
Antik Dünya'nın yedi harikasından birisi kabul edilen ve M.Ö. 282 yılında tamamlanan Rodos heykeli, Yunan Güneş Tanrısı Helios'un heykelidir. Rodos heykeli ve Dünyanın Yedi Harikasına ilişkin daha detaylı bilgiye http://ozlemcegeziyorum.blogspot.com.tr/2016/08/dunyanin-yedi-harikasi.html adresinde yer alan yazımdan okuyabilirsiniz. 


Rodos heykelinin temsili olarak yer aldığı bölgedeki geyiklerin fotoğrafını çektikten sonra, deniz kenarından kiralık arabamızı almak üzere Rodos Turist Limanına doğru yürümeye karar veriyoruz. Mandrake limanında ayrılmadan önce son işim ise limanının simgelerinden birisi olan ve deniz feneri ile karşı karşıya bulunan, son derece estetik bir görüntü sergileyen Yel Değirmenlerini görüntülemek oluyor.

Rodos Limanı Yeldeğirmenleri
Rodos’ta ilk günümüzü oldukça keyifli ve verimli geçiriyoruz. Artık aracımızı teslim alarak Rodos’un 47 km güneyinde bulunan Lindos şehrine doğru yola çıkıyoruz. Kalacağımız Yota Beach Hotel (http://www.yotabeach.gr/hotel-photos) Lindos’a yaklaşık 4 km mesafede Vlycha plajında yer alıyor. Oteli kolayca bulamıyoruz önce Lindos’a kadar gitmek zorunda kalıyoruz ancak bu arada Lindos’un güzel bir tepeden panoramik fotoğrafını çekme şansı yakalamış oluyorum.


Panoramik Lindos Manzarası
Otelimize yerleştikten sonra akşam yemeğinden önce denize girerek günün yorgunluğunu bir parça üstümüzden atıyoruz. Akşam yemeğinden sonra yarınki gezi planımızı yaparak erkenden yatıyoruz. 


Özlem ŞENOL
20.01.2017