Bugün Madrid’de son günüm ve gün boyu
serbesttim. Kendime oldukça yoğun bir program hazırladım, hepsini gerçekleştirebilmeyi
umut ediyorum. Bu nedenle sabah hava tam ısınmadan erkenden yola çıkıyorum. İlk
durağım şehrin doğusunda ve biraz dışında yer alan Boğa Güreşi Arenasını (Plaza de
Toros- Las Ventas) gezmek. Sol
Meydanından metro ile Las Rosas hattını kullanarak arenaya ulaşıyorum. Arena,
Madrid’in Salamanca ilçesinin Guindalera bölgesinde
yer alıyor ve kısaca Las Ventas olarak adlandırılıyor.
25.000 koltuk kapasitesine sahip olan arena, 1931
yılında açılmış. Neo-Mudejar (Mağribi) tarzının en güzel örneklerinden
birisi kabul edilen binanın dış cephesi kırmızı tuğla ve seramiklerle kaplı.
|
Boğa Güreş Arenası (Plaza de Toros - Las Ventas) |
Madrid’in 1874 yılından kalma
ve yeterince büyük olmayan “Carretera de
Aragon” adındaki eski boğa güreşi alanı, 1913-1920 yılları arasında
kullanılmış. Boğa güreşleri, İspanya’da ulusal bir tutku halinde halen sürdürülmekte.
İspanya’nın 1895-1920 yılları arasında yaşamış en genç ve en ünlü matadoru Jose Gomez Ortega, kısa
adıyla "Joselito” tarafından, İspanya'nın bu
miras ve kültürünün tüm Madrid’e
yayılabilmesi için yeni bir anıt inşa
edilmesi gerektiği söylenmiş. Bunun üzerine mimar
arkadaşı Jose Espeliu tarafından arena projesi üzerinde çalışılmaya başlamış.
|
Boğa Güreşi Arenası (Plaza de Toros - Las Ventas) |
1920 yılında Madridli Jardon ailesi tarafından elli yıl boyunca işletilmesi
şartıyla, arena arsası Madrid İl Genel Meclisine hibe
edilmiş. 19 Mart 1922 tarihinde inşaatına başlanan arenanın
maliyetinin 12 milyon peseta tutacağı planlanmış. Ancak
"Las Ventas" planlanandan iki yıl gecikmeyle 17 Haziran 1931’de yardım amaçlı düzenlenen bir boğa
güreşiyle tam kapasiteli olarak açılmış. İspanyol Sivil Savaşı
süresinde durdurulan boğa güreşleri Mayıs 1939 tarihinde yeniden başlatılmış.
Arenayı hafta içi ziyaret ettiğim
için giremiyorum. Arenada koltuklar tribünler şeklinde onarlı sıralar halinde yer alıyor. Koltuk fiyatları ise arenaya
ne kadar yakın olduğuna ve gölge ya da güneş
altında olmasına göre değişiyormuş. Boğa güreşi sezonu Mart-Ekim aylarındaymış. Güreşler, San
Isidro Festivali boyunca her gün, her Pazar ve sezon
boyunca tatil günlerinde yapılıyormuş. Güreşler 18:00 yada 19:00 başlıyor ve 2-3
saat sürüyormuş. Arenada sezon dışında konserler de düzenleniyormuş.
|
Boğa Güreşi Arenasında (Plaza de Toros - Las Ventas) |
Arenanın giriş kapısı ve önünde çok ünlü
İspanyol matadorların heykelleri ve bina içinde seramiklere yazılmış isimleri
yer almakta. Ayrıca Las Ventas Meydanı adında İspanyol dans müziği “Pasa Doble”
bestelenmiş. Hepimizin aşina olduğu Pasa Doble’yi https://www.youtube.com/watch?v=4Z81q8ke0iE adresinden keyifle
dinleyebilirsiniz.
|
Boğa Güreşi Arenası (Plaza de Toros - Las Ventas) |
|
Boğa Güreşi Arenası (Plaza de Toros - Las Ventas) |
Arena gezim sırasında bir de ilginç
olay yaşıyorum. Arena kapısında Hintli genç bir kız UNICEF adına çocuklar için bir
yardım kampanyası yürüttüğünü söyleyerek benden kampanyaya katılmamı talep
ediyor. Elinde üzerinde UNICEF logosu bulunan bir takım evraklar var. Kızgın
güneş altında çok da fazla irdelemeden işin içine çocuklar olduğu için tereddütsüz
kabul ediyor ve hemen bir imza atıyorum. Hintli kız bu sefer imzamı kimliğimden
kontrol etmek istediğini söylüyor. Ben çantamı açıp kimliği bulmaya çalışırken
bir yandan da kimliğimde imza olmadığını düşünüyorum. Bu arada genç kızın eli, benim
çantamın içinde. Son anda uyanmamla birlikte bir yankesicinin tuzağına düştüğümü
kavrıyor ve kızı kendimden yüksek sesle uzaklaştırıyorum. Sesime çevremdeki insanlar
yetişiyor. Kız anında ortalıktan yok oluyor. Yaşlıca bir İspanyol bayan vücut
diliyle cüzdanımı kontrol etmemi isterken, diğer yandan da kaçan kızın
arkasından bağırıyor. Bu uyanık geçinen bana gerçekten güzel bir ders oluyor….
Bu olayın üstüne biraz gergin ancak daha dikkatli
bir şekilde metro durağına iniyorum. Bir yandan da düşünüyorum, parasız kalsam
tek başına buralarda ne yapardım… Metronun serinliği aklımı başıma getiriyor ve
yeniden yola devam ediyorum. Metro ile Cibele Meydanı (Plaza
de Ciebles) ve Cibele Sarayı
(Palacio de Ciebles)’nın
yer aldığı Cibele Meydanına geçiyorum. Meydan Madrid Meydanı (Plaza de Madrid)
ve Cibele Meydanı olarak da adlandırılıyor.
Meydanda dört önemli bina, İspanya Merkez
Bankası, Buenavista, Linares ve Cibele Sarayları yer alıyor. Bu yapılar, Centro, Retiro
ve Salamanca olarak adlandırılan üç
komşu ilçenin dört ayrı mahallesinde bulunmakta.
Meydandaki Cibele Sarayı
ve Cibele Çeşmesi ile diğer mermer heykeller Madrid’in önemli neo-klasik sembolik anıtları arasında
yer almakta.
|
Cibele Sarayı (Palacio de Ciebles) |
1909 yılında posta hizmetleri genel merkezi olarak inşa edilen Cibele Sarayı
binası, 2007 yılına kadar Posta ve Telgraf Müzesine ev sahipliği yapmış, daha
sonra Madrid Belediye Binası olarak kullanılmış. Cybele Sarayı, 2011 yılına dek “İletişim Sarayı” adıyla anılmış.
Şu an Madrid’in en önemli üçüncü
kültür merkezi ve müzesi durumunda olan kültür merkezini ayda ortalama 110.000
kişi ziyaret ediyor. Giriş ücreti 2 € olan merkez Salı-Pazar günleri saat 10:00-20:00
arasında açık.
|
Cibele Sarayı (Palacio de Ciebles) |
Giriş katındaki sergi salonu ve zemin
altındaki dinleti salonu ile sarayın kulesi hariç toplam 6 kattan oluşan binanın
giriş katında satış mağazası, turizm bilgilendirme ofisi, çalışma ve dinlenme
alanları ile kafeterya bulunmakta. Burada dinlenerek kahvenizi yudumlayabilir,
rehberli tura katılarak müzeyi gezebilir veya çeşitli konularda düzenlenen çalıştaylara
katılabilirsiniz. Ayrıca kültür merkezin giriş katında bir cam galeri, 2. ve 5.
katında ise günlük gazete okuma alanları bulunmakta.
|
Cibele Sarayı (Palacio de Ciebles) |
|
Cibele Sarayı (Palacio de Ciebles) |
Merkezin diğer 3 katında ise
uygulamalı sanatlar, dizayn, moda, fotoğraf, mimari, sosyal entegrasyon ve
bağımlılık gibi çok ilginç konularda geçici sergiler yer almakta. Benim ziyaret
ettiğim gün Anna Gamazo De Abello tarafından hazırlanan "Latin Ateşi" isimli
belgesel, Luis Arturo Agutrre isimli fotoğraf sanatçısının cinsiyet sorgulaması
hakkındaki sergisi ile varoluşa ilişkin kısa metrajlı film gösterimi çok ilgimi
çekmişti.
En üst katta ise bir restoran ile
kuleye çıkış bölümü yer alıyor. Sarayın cam balkonlu kulesinden Madrid
manzarasını seyretmeye doyamıyorsunuz.
|
Cybele Sarayından Madrid Manzarası |
Kuleden aşağıya baktığınızda ilk dikkatiniz çeken şey, Cibele Sarayı
önündeki meydanda yer alan Cibele Çeşmesi (Paseo de Recoletos).
|
Cibele Çeşmesi (Paseo de Recoletos) |
Cibele Çeşmesi, III. Charles döneminde 1777-1782
yılları arasında inşa edilmiş. Çeşme, iki aslan tarafından
çekilen bir arabanın üzerinde oturan Frig tanrıçasını resmediyor. Tanrıça ve araba ile
aslanlar farklı iki mimarın eseri. Heykelin bulunduğu alan Real Madrid futbol
takımının büyük şampiyonalar sonrasında kutlama alanı olarak kullanılıyormuş ve
Real Madrid bayrağı heykelin etrafına sarılıyormuş.
Kültür merkezi gezimden sonra şehir merkezine
yaklaştığımı düşünerek yürümeye başlıyorum. Bu sefer karşıma Madrid’e ilk
geldiğim gün taksi ile otelime giderken gördüğüm Toledo Kapısı (Puerto del
Toledo) çıkıyor.
|
Toledo Kapısı (Puerto del Toledo) |
Madrid’in güney batısında yer alan şehir kapısının güneyi
Toledo’ya, kuzeyi Madrid’e bakıyor. 19 m. yükseklikte, 3 kemerli granitten
yapılmış. Kapının inşasına, 1812 yılında Napolyon Hükümeti zamanında
Napolyon’un en büyük kardeşi ve İspanya Kralı olan Joseph
Bonaparte zamanında başlanmış. Ancak devrilen hükümet zamanında durdurulan
inşaat, VII. Fernando tarafından yeniden başlatılarak 1827 yılında tamamlanmış.
1995 yılında ise yenileme çalışmaları gerçekleştirilmiş.
Aklımdaki nokta, Flamenko gösterisini izlediğim
geceden aklımda kalan ve yakınından geçtiğim halde ziyaret edemediğim Madrid Kraliyet
Sarayı (The Royal Palace – Palacio Real). Oriento Meydanında (Plaza de Oriento)
yer alan Madrid Kraliyet Sarayı, şehir merkezde Bailen Caddesi
(Calle de Bailen) üzerinde, Manzanares Nehrinin doğu kıyısında yer alıyor. Saraya metro ile Opera istasyonunda
inerek kolayca ulaşıyorum.
Saray, İspanyol Kraliyet Ailesi'nin resmi konutu ve sadece devlet törenlerinde kullanılmakta. Avrupa'nın en büyük kraliyet
sarayı olup 135.000 m2 alana ve 3418 odaya sahip. Saraydaki
birkaç oda dışında diğer tüm odalar halka açık. Şuan ki İspanyol Kralı VI. Felipe ve Kraliyet Ailesi Madrid eteklerinde yer alan mütevazı Zarzuela Sarayında (Palacio
de la Zarzuela) ikamet ediyorlar. Kraliyet Sarayına giriş ücreti 11 € .
|
Madrid Kraliyet Sarayı (The Royal Palce - Palacio Real) |
Sarayın içi sanatsal zenginliği, inşaatta
kullanılan farklı materyaller ve odaların dekorasyonu ile öne çıkmakta. Caravaggio,
Velazquez ve Francisco de Goya gibi sanatçıların resimleri ile Corrado
Giaquinto, Juan de Flandes, Giovanni Battista Tiepolo ve Anton Raphael Mengs’in
freskleri (duvar resmi) bulunmakta. Madrid Kraliyet Cephaneliği, porselenler,
saatler, gümüşler ve dünyanın tek hasarsız Stradivarius marka beşli yaylısı
gibi büyük tarihi ve sanatsal öneme sahip koleksiyonlar binada korunma altında.
Madrid Kraliyet Sarayının tam karşısında
ise Katolik Katedrali (Santa Maria la Real de La Almudena) yer alıyor.
|
Katolik Katedrali (Santa Maria la Real de la Almudena) |
İspanya'nın başkentinin 1561 yılında
Toledo’dan Madrid'e taşındığı sırada Madrid’de hiç katedral yokmuş. 16. yy
başlarında Madrid’e yeni bir katedral inşa edilmesi çok sık gündem gelmiş ancak
çeşitli sebeplerden dolayı Virgin of Almudena’nın inşaatına 1879 yılında başlanılmış. Katedralin 1083 yılında Madrid’i
fetheden VI. Alfonso tarafından yıkılan bir orta çağ camisinin üzerine inşa
edildiği düşünülmektedir.
|
Katolik Katedrali (Santa Maria la Real de la Almudena) |
Francisco de Cubas tarafından Gotik canlandırma
tarzında tasarlanan katedralin inşası İspanyol İç Savaşından 1950 yılına kadar durdurulmuş.
Daha sonra Fernando Chueca Goitia tarafından Cubas’ın planı barok tarzı unsurların
eklenmesiyle uygulanmış. Katedral, 1993 yılında Papa II.John Paul tarafından
takdis edilene kadar tamamlanmış.
Katedrali gezdikten sonra, Kraliyet
Sarayına tam karşıdan bakan merdivenlerinde gölgede dinlenen insanlarla
birlikte bende biraz soluklanıyorum. Bu sırada çok güzel bir keman sesi
dikkatimi çekiyor.
|
Katolik Katedrali (Santa Maria la Real de la Almudena) |
Bir sokak çalgıcısı kendi doldurduğu
CD albümünü katedralin önünde dinlenmekte olan insanlara tanıtıyor ve satmaya
çalışıyor. Müzik o kadar hoş ki ve çok severek dinlediğim parçalar var, tereddütsüz
hemen bir CD’yi alarak bu günün anısına saklıyorum. Daha sonra katedralin yan duvarında çeşitli
boy ve kalınlıktaki cam bardaklarla müzik yapan başka bir sokak sanatçısını
ilgiyle dinliyorum.
|
Madrid'de Sokak Sanatçıları |
|
Madrid'de Sokak Sanatçıları |
Evet artık bu kadar
tarihi geziden sonra kalan zamanımda yapmak istediğim şey Madrid Hayvanat Bahçesini (Zoo Aquarium De Madrid)
gezmek. İncelediğim broşürlerde burada çok büyük ve güzel bir
bahçenin olduğunu öğreniyorum.
Hayvanat Bahçesine ve İspanyolların ünlü yemekleri hakkındaki izlenimlerim Madrid'le ilgili son bölüm yazımda sizleri bekliyor :)
Özlem ŞENOL
28.06.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder