01-19 Şubat 2016 tarihleri arasında
Doğu Afrika ülkelerini kapsayan gezim sırasında, 10 Şubat 2016 tarihinde
Uganda’da yer alan ve bir doğa harikası olan Bunyonyi gölü ve göle yakın bir
dağ köyünde yaşayan Pigmeler hakkında izlenimlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum…
Sabahın erken saatlerinde Kabale şehrinde yer alan kamp sahamızdan
bizleri almaya gelen minibüs ile Bunyonyi gölüne yaklaşık 45 dakikada ulaşıyoruz. Burada bizi bekleyen rehberimiz ile birlikte hemen kıyıdaki motorlu kayıklardan
birisine binerek göldeki turumuza başlıyoruz. Bu tur kapsamında sabah bir okul,
öğleden sonra ise pigme köyü ziyareti yapıyoruz.
Bunyonyi gölünde kayıklar her türlü taşımacılık için kullanılıyor. Etrafımızı çeviren tepelerdeki yeşilin her tonu, gölün suyuna yansımış durumda. Muhteşem güzellikte bir yerdeyiz. Rehberimiz önce kısaca göl hakkında bilgiler aktarmaya başlıyor.
Bunyonyi gölünde kayıklar her türlü taşımacılık için kullanılıyor. Etrafımızı çeviren tepelerdeki yeşilin her tonu, gölün suyuna yansımış durumda. Muhteşem güzellikte bir yerdeyiz. Rehberimiz önce kısaca göl hakkında bilgiler aktarmaya başlıyor.
Bunyonyi Gölü |
Bunyonyi Gölü |
Bunyonyi Gölü,
Uganda’nın güney batısında, Uganda-Ruanda sınırına yakın, Kisoro ve Kabale
şehirleri arasında yer alıyor. Gölün adını uçan kuşlardan alıyor.
Volkanik bir göl
olan Bunyonyi gölünün deniz seviyesinden yüksekliği 1962 m. Göl çevresi 2200-2478
m yükseklikteki dağlarla çevrili. Göl alanı ise 61 km2. Gölün uzunluğu
25 km, geniliği ise 7 km. Gölün derinliği 44-900 m arasında değişiyor.
Göl Afrika’nın en derin ikinci gölü kabul ediliyor.
Gölde sazan, çamur balığı, tilapia, kerevit ve earls olmak üzere 5
çeşit balık yaşıyor
Bunyonyi gölünde turistlerin
konaklayabileceği birçok tesis bulunmakta ve göl su sporları için oldukça
popüler bir mekan.
Bunyonyi gölünü çevreleyen tepelerde birçok orman arazisi var. Ancak
aşırı nüfus artışı sonucunda ormanlar kesilerek tarım üretim için alan yaratılmaya başlanılmış.
Ormansızlaşmayı önlemek üzere Avustralya’dan okaliptüs ağacı ithal edilmiş. Okaliptüs ağaçları çok hızlı büyümelerine rağmen topraktaki
bütün yararlı maddeleri bünyesine aldığından dolayı toprakta verimsizleşmeye neden
olmuş. Ancak göl civarında okaliptüs ağacı ev yapımından yemek
pişirmeye her alanda yaygın olarak kullanılmakta. Bünyesinde bol su bulunduran
ağaç kesildikten 2 hafta sonra kuruyarak, yapım malzemesi olarak
kullanılabiliyormuş.
Göl içinde başta Ceza Adası
(Akampene), Bushara, Kyahugye, Bwama, Njuyeera (Sharp's Island) ve Bucuranuka
(Upside Down) adaları olmak
üzere irili ufaklı toplam 29 adet ada bulunmaktadır. Adaların her birinin
birbirinden ilginç hikayesi var.
Bunyonyi Gölü ve Adalar |
Örneğin Ceza Adası, geçmiş dönemlerde evlenmeden hamile kalan kızların açlıktan ölmek üzere bırakıldığı ufak bir ada. Kızlar burada ya açlıktan ya da yüzme yetenekleri iyi olmadığından ana karaya yüzerken boğularak ölüyorlarmış. Bu adadan eş almak isteyen erkek olursa başlık parası ödemesi gerekiyormuş, ancak büyükbaş hayvanlar para olarak kabul edilmiyormuş. Bu tuhaf uygulamadaki amacın, diğer kız çocuklarını eğitmek olduğu söyleniyor. Bu sistemden 20. yüzyılın ilk yarısında vazgeçilmiş.
Bunyonyi Gölü |
Kyahugye Adası, yaklaşık 30 ha büyüklüğünde ana karaya 5 dakika mesafede en yakın ada. Adanın çevresi boyları
1-2 m’yi bulan papirüslerden oluşan sazlıklarla çevrili. Adada okaliptüs
ağacının yanı sıra çam, kızılağaç, servi gibi birçok ağaç türü de bulunmakta.
Adanın tepesinde yer alan düz alan
turistik amaçlı düzenlenmiş olup, buradan gölün muhteşem manzarasını, komşu
adaları ve teraslı yamaçları izlemek mümkün. Havanın açık olduğu bir günde Uganda-Ruanda
sınırında bulunan Muhabura dağı da görülebilmekte. Adada doğa yürüyüşü, kuş
gözlemciliği, kano turları, yerli topluluklara düzenlenen turlar, dağcılık gibi
etkinlikler yapılabilmekte. Ada zebra, antilop, geyik, Debrasa maymunu gibi
vahşi hayvanların bulunduğu tek ada olma özelliğine sahip.
Bwama Adası, Dr. Leonard Keskin adlı bir İngiliz misyonerin
1931 yılında bir cüzam tedavi merkezi kurduğu, hiç yerleşimin bulunmadığı
ada. Cüzzamlılar gönüllü olarak bu adaya gelerek, hastalığı
sağlıklı insanlara bulaştırmadan ve toplumun psikolojisini etkilemeden izole olarak
yaşıyorlarmış. Şu an hastane binaları bölgedeki öğrenciler için yatılı ortaokul
olarak kullanılmakta. Ayrıca adada bir de ilkokul var. Adada halen
yerleşim bulunmuyor.
Bucuranuka Adası ile
ilgili bir efsaneye
göre bu adada bir çok insan ölmüş. Adada, buğdaygiller familyasından olan sorgumdan
yerel bir bira üretilmekte imiş. Adadan geçmekte olan yaşlı bir kadın bir
bardak bira istemiş. Adadakiler kadının dilenci olduğunu zannederek kadını
oradan kovmuşlar. Yaşlı kadın bir damla bile vermeyecekseniz aranızdan birisi
beni ana karaya götürebilir mi diye sormuş. Kadından sıkılan adalılar genç bir
çocuğu seçerek onun kadını götürmesini istemişler. Yaşlı kadın ve genç çocuk
ana karaya ulaştıklarında ada birden ters dönerek adadaki herkes ölmüş. Sadece
o anda uçan bir tavuk hayatta kalmış.
Bunyonyi Gölü çevresinde yer alan köylerde yerleşik nüfus yaklaşık 4.000
kişi. Adalarda elektrik ve kanalizasyon için alt yapı yok. 4,5-6 m derinliğinde
açılan fosseptik kuyuları kullanılıyor ve kuyular dolunca kapatılarak yeni
kuyular açılıyor. Ekonomik durumu iyi olanlar elektrik üretimi için güneş
panelleri kullanıyorlar. İçme ve kullanma suyu ihtiyacı ise doğrudan gölden
karşılanıyor. Herhangi bir arıtıma tesisi yok, sular sadece kaynatılarak kullanılıyor.
Bunyonyi Gölünden Su Temini |
Göl bölgesindeki okul ziyaretimizden sonra son durağımız Pigme Köyü. Kayığımız ile pigmelerin yaşadığı bölgenin kıyısına ulaşıyoruz. Uganda’da pigmeler 1991 yılına kadar orman içerisinde varlıklarını sürdüren bir toplulukmuş. Uganda Hükümetinin yaban hayatı koruma ve turizmi geliştirme faaliyetleri kapsamında pigme toplulukları ormandan uzaklaştırılmış.
Ziyaret edeceğimiz köyde, pigmelerin bölge halkı ile entegrasyon ve uyumunu
sağlamak üzere 2012 yılında bir proje başlatılmış. Bu proje kapsamında pigmelerin
bulunduğu dağ köyüne 6 adet ev ile bir adet okul inşa edilmiş. Ayrıca gelen
bağışlar ile birlikte pigmeler için küçük araziler satın alınmaya başlanmış.
Şu an pigme köyünde 26 çocukla birlikte toplam 58 kişi yaşamakta.
Uganda genelinde ise toplam 4.500 pigme yaşıyormuş. Diğer pigme topluluklarına
Burundi Milli Parkı ve Demokratik Kongo’da rastlamak mümkünmüş.
PİGME KİME DENİR?Orta Afrika'nın ilk sakinlerinden biri olarak kabul edilen pigmeler, günümüzde Papua Yeni Gine ve Demokratik Kongo’da yaşayan ve genelde 1.5 m’yi aşmayan boylarıyla bilinen yerli bir kabile olarak tanımlanmakta. Boy kısalığının sebebi ise büyüme hormonunun az salgılanması. Ergenlik dönemlerine kadar tıpkı diğer insanlar gibi gelişme gösteren pigmelerin ergenliğin son aşamasında büyümeleri durmakta.
Afrika Pigmelerinin boylarını ortak bir
atadan mı aldıkları yoksa her bir kabilenin boyunun ormanda yaşamaya uyum
sağlayacak şekilde birbirinden ayrı olarak evrim mi geçirdiği konusunda farklı
görüşler mevcut. Ancak genetik araştırmalar pigmelerin yaşamlarını 2 bin 800
yıl öncesine kadar dayandırmakta.
Pigmeler hakkında dünya çapında pek çok araştırma yapılmış durumda. Ülkemizde
de bir Etnoloji Doçenti tarafından 1940’lı yıllarda yapılan araştırma sonucunda
pigmeler hakkında öğrendiğim şaşırtıcı bilgiler şöyle:
- Küçük boylu insan ırklarına pigme denilmekte, ancak “pigme” yani gelişmemiş boy, cüce ile aynı anlamda değil.
- Afrika’nın ilk sakinleri olarak değerlendirilen pigmelerin, dünyada kaynak yeri ve yayılmış oldukları bölgeleri belirleyecek özellikte belgeler bulunmamakta ve pigmelerin kökeni uzun zamandır gizemini korumakta. Pigmelerin taş devrinden de daha önce odun çağında yaşayan insan toplulukları olduğu düşünülmekte.
- Afrika’da pigmeler en eski dönemlerde Albert gölünün kuzey ve batısına yerleştikleri, zamanla batıya doğru göç ederek ormanlara çekildikleri düşünülüyor. Tropik ormanlar, pigmelerin gerçek vatanı olarak kabul ediliyor.
- Kongo’da Ituru nehrinde yer alan ormanlık alana yerleşen pigmeler, hem ırk, hem de kültür açısından bir birlik meydana getirmişler. Bu pigmeler “Ituri Pigmesi” veya “Bambuti Pigmesi” olarak adlandırılıyor. Afrikanın diğer bölgelerindeki küçük insanlara göre daha çok pigme tipini temsil ettikleri için gerçek pigme olarak kabul ediliyorlar.
- Bambutilerin en yakın akrabalarına Kamerun ve Gabon’da rastlanmakta. Bunlara da “Batı Bambuti Pigmesi” denmekte.
- Ituru Bambutiler ve Batı Bambutileri arasında göç yolları üzerinde “Baginga” ve “Batwa” melezleri yani “Pigmoid”ler yaşamakta. Ruanda’da yaşayan Batwalar ile Tanzanya’daki Batvya’lar da bu gruba dahil ediliyor.
- Diğer bölgelerdeki pigmeler ise zencilerle karışmışlar. Yapılan kan grubu araştırmaları ve antropolojik çalışmalar sonucunda orijinal bir ırk oldukları belirlenmiş.
- Pigme toplulukları uzun bir süre aynı yerde kalamazlar, yani göçebedirler.
- Aile grupları şeklinde kamp birliklerinde yaşayan pigmelere, av sahası babadan miras yoluyla geçiyor. Bu sahaların dışında avlanılmıyor ve av hayvanları tükenince göç başlıyor.
- Pigmelerde erkek ve kadınlar eşit hakka sahipler. Çocuklar, babaya ait ismi taşıyorlar. Kamp birliğinde, erkeklerin en yaşlısı büyük bir ailenin babası kabul ediliyor.
- Evliliklerde tören düzenlenmiyor ve tek eşlilik esas. Çok eşlilik ancak bir aile grubunda erkek çocuk azlığında veya eşin kısır olması durumunda söz konusu.
- Aile grupları arasında sadece şarta bağlı evlilikler yapılabiliyor. Bir grup gelin olarak başka bir gruba kız verdiğinde, o gruptan bir kız alıyor.
- Pigme topluluklarında erkekler avcılık, kadınlar toplayıcılık konusunda uzman.
- Erkekler özellikle maymun, antilop ve fil avlıyor. Avcılıkta tuzak kullanılmıyor. Ateş ve duman kullanarak, avı sıkıştırarak yakalanıyor. Av silahı olarak küçük yayı ve mızrak kullanılıyor.
- Bitkisel gıda olarak, bitki özleri, yapraklar, yumrular, yabani meyve ve mantarlar; hayvani gıda olarak sümüklü böcek, yumuşakçalar, kabuklular, kurbağa, karınca, yılan, tırtıl vb. ile besleniyorlar.
- Pigmelerde çoğunlukla toteizm var. Her kamp birliğinin totemi (maymun, yılan, kuş ve nadiren bir bitki) ayrı.
- Yarım daire şeklinde tek kapılı, küçük kulübelerde yaşıyorlar ve kulübelerin üzerini yaprakla örtüyorlar.
Pigme köyüne ulaşmamız oldukça zor oluyor. Köye çıkan patika çok dik. Kayığımızdan iner inmez kızlı-erkekli çocuklar etrafımızı sarıyor. Bu çocuklar komşu köyün çocukları. Ellerinde ağaçtan birer baston, hemen yardım ister misiniz diye ellerimizden tutuyorlar.
Pigme Köyüne Tırmanış |
Pigme Köyü Yolunda Refakatçi Çocuklar |
Pigme Çocuklar |
Pigme Çocuklar |
Pigme Çocuklar |
Peşimize takılan çocuklarla birlikte ufak, köy meydanı gibi bir yere geliyoruz. Ben, kırsal kesimde görmeye alıştığımız sıradan bir köy beklerken, sadece kerpiçten yapılmış bir okul binası ve uzunca bir kulübe görüyorum. Son derece ilkel bir okul binası içinde kırık birkaç sıra var. Kulübede ise kapılar ot, yaprak ve eski bir örtüyle kapatılmış. Ortalıkta toz ve topraktan başka hiçbir bir şey yok. Bu gördüklerimiz proje kapsamında yapılan okul ve evlermiş…
Pigme Köyü Okulu |
Pigme Köyü Yeni Evler |
Bu insanların yeni evleri buysa eski evleri nasılmış diye düşünürken
hepten şaşırıyorum. Üstüne yapraklar, dallar sıralınmış sadece ve sadece 1-2 m2
büyüklüğünde adeta bir çöp yığıntısı, pigmelerin evi olarak gösteriliyor. Bu
evlerde en az 6-7 bireyden oluşan aileler yaşıyormuş. Eğilip içine bakıyorum,
içi boş, altı toprak bir alan. Bu kulübenin biraz arkasında da, okaliptüs
ağacından kendi imkanları ile yapmakta oldukları yeni bir kulübe. Burada yarım
ay şeklinde olan klasik saz kulübe mimarisi kareye dönüşmüş….
Orjinal Pigme Evi |
Modernize Edilmiş Pigme Evi |
Yürümeye devam ediyoruz. Meydanın bir köşesinde yere serili tezgah
üzerinde, kurutulmuş bitkisel liflerden yapılmış sırtında bebek taşıyan kadın
figürü, birkaç bilezik, tahta kaşık, yay ve hasır tabak... Pigmelerin
hayatlarına ekonomik katkı sağlaması namına yapabildikleri ve satabildikleri
bir kaç ürün. Fiyatları ise sadece 1-2 dolar dolar civarında.
Pigme El Sanatları |
Ormanda avlanırken kullandıkları ve hayati önem taşıyan tek silahları
yay, yerleşik düzene geçince hediyelik eşya statüsüne geçmiş. İçim sızlayarak
bir bebek alıyorum. Yanımda Uganda parası olmadığı için dolar vermek istiyorum.
Rehberimiz uzanıp parayı almak istiyor bense ısrarcı bir şekilde parayı bebeğe
yapan pigmenin eline veriyorum. Acaba kaç kişi bu köyü ziyaret ediyor, bu
ürünlerden alıyor ve para doğrudan işi yapanın eline geçiyor diye düşünmeden
edemiyorum…
Meydanın bir diğer tarafında yere serilmiş hasır örtülerin üzerinde
oynaşan hem yaşça hem de fiziksel görüntü olarak küçücük çocuklar. Hasır örtüye
gerek var mı bilmem, çünkü çocukların ağzı, burnu, eli, ayakları her yeri toz-toprak
içinde. Sadece çocuklar değil yetişkinler de yerlerde oturup kalkıyorlar. Doğru
düzgün bir evin bile olmadığı bir ortamda en lüks mobilya tahtadan yapılmış bir
sıra. Bu insanlar sanırım ormanda yaşarken çok daha sağlıklı bir ortama
sahiptiler…
Pigme Köyünde Yaşam |
Sonra köy meydanında bayanların davula benzer vurmalı bir çalgı çalarak
eşlik ettiği, erkek ve çocukların ise dans ettiği bir gösteri yapılıyor. Dans, toprak
zeminde ayaklar son kuvvetle yere vurularak yapılıyor.
Pigme Dansı |
Pigme Dansı |
Ortalık zaten toz içindeyken, bir de bu dansla birlikte havaya uçuşan
tozlardan rahatsız oluyorum. Bay mı bayan mı olduğunu tam olarak kavrayamadığım
belki de köyün en yaşlı pigmesiyle bir kenarda oturarak, kucağımda ise altı
çıplak bir pigme bebeği ve etrafımdaki meraklı çocuklarla birlikte dansı
seyrediyorum.
Pigme Köyünde |
Dansı seyrederken bir yandan da pigmeleri daha dikkatli izlemeye
başlıyorum. Yetişkinlerin vücutlarında bir oran bozukluğu var gibi. Bu durum
kadın ve çocuklarda çok belli olmazken, erkeklerde ise daha belirgin. Gövde ve
kollar uzun, bacaklar kısa, ayaklar büyük sanki. Ama kadınlar yüzleri çok
güzel, çok ufak adeta birer biblo gibi… Uganda-Ruanda sınırına çok yakın bir köyde yaşayan bu insanların
okuduğum makaleye göre Batwa pigmeleri yani melez pigme “pigmoid” olduklarını
zannediyorum.
Pigme Köyü ve Pigme Dansı |
Uganda’nın gecekondu bölgesinde hissettiğim duyguya burada da
kapılıyorum. Bu insanları adeta sirk hayvanı gibi kullanıyorlar. Topluma uyum
sağlama adına, avcılık ve toplayıcılıkla ormanın en sert koşullarına binlerce
yıldır adapte olabilmiş bu insanlara, turistler gelince dans edeceksiniz,
bahşiş toplayacaksınız diye öğretmişler. Bu arada köye ulaşım için doğru düzgün
yol yok, yiyecek yok, yaşamak için sazdan kulübelerden başka bir şeyleri yok…
Yakın köylerle yaşayan insanlarla doğru düzgün entegrasyon yok ama yaşlı pigmenin boynunda, fotoğraf çekerken taktığını fark ettiğim haç şeklinde kolyesi var. Atalarının toteme taptığı pigmeler, Hristiyanlığa çok güzel entegre olabilmişler…. Üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.
En Yaşlı Pigme |
Dans gösterisi bittikten sonra karşımızda dizilmiş pigme bayanlar
arasından bebeğini emziren kadın dikkatimi çekiyor. Onlarla bir hatıra
fotoğrafı çektirmek istiyorum. Rahatsız olabileceklerini düşünerek yanlarına
çok çekinerek gidiyorum…
Pigmelerle Hatıra Fotografı |
Yol arkadaşım Nesrin ise fotoğraf çekme konusunda benden daha cesaretli
çıkıyor ve emziren anneyi bebeği ile birlikte bu şekilde görüntülüyor. :)
Pigme Anne |
Pigme Kadını |
Pigme Erkeği |
Pigme köyüne çıkan patika yolda bize eşlik eden çocuklar, inerken de yine
ellerimizden tutarak, çantalarımızı taşıyarak bize yardım ediyorlar.
Pigme Köyünden Ayrılış |
Onların derdi de tabi ki ufak tefek bir bahşiş. Sarah’a elimde kalan ufak kağıt dolarlardan veriyorum. Parayı görünce çok seviniyor ama sanırım şimdiye kadar hiç dolar görmemiş. Etrafındaki çocuklara parayı gösterirken, rehberimiz de kız çocuğunun elindeki parayı fark ederek elinden alıyor. Bu durumda gözümden kaçmıyor ve rehberimize hemen parayı benim verdiğimi söyleyerek, çocuğa parayı geri vermesini sağlıyorum. Bu arada diğer arkadaşlarım da kendilerine yardım eden çocuklarla vedalaşıyor. Kimimiz para vererek çocukları sevindiriyor, kimimiz ise saf sevgisini…
Pigme Köyüne Veda |
Pigme bey, bizimle birlikte kayığımıza binerek Bunyonyi gölünün diğer kıyısına kadar geliyor. Kayıkta vücut diliyle kalemimiz olup olmadığını soruyor. Afrika’da turistlerden kalem istemek çok yaygın bir davranış. Bu durumu bildiğimden dolayı Türkiye’den gelirken çocuklara dağıtmak üzere yanımızda bol miktarda kalem ve şeker getirmiştik. Ancak aynı günün sabahı Bunyonyi’de ziyaret ettiğimiz ilkokulda bütün kalem ve şekerleri çocuklara vermiştik. Son bir gayret çantalarımızı karıştırıyoruz ve bulduğumuz son tükenmez kalemimizi de pigme dostumuza vererek, ziyaretimizi noktalıyoruz...
Afrika’nın sahibi oldukları düşünülen çok eski ve ilkel bir toplumun, hali hazırda çok da refah şartlarda yaşamayan bölge insanına uyumunu sağlamak üzere hayata geçirilen projenin başarılı olduğunu düşünemiyorum. Oyun çağındaki çocuklar bile pigmelerden uzak durmaya çalışırken, onlarla arkadaşlık kurmaz iken, yetişkinler nasıl iletişim kurabilirler. Ama görünüşe göre iletişim sağlamanın en başarılı ve tek evrensel aracı “PARA”.
Afrika’nın sahibi oldukları düşünülen çok eski ve ilkel bir toplumun, hali hazırda çok da refah şartlarda yaşamayan bölge insanına uyumunu sağlamak üzere hayata geçirilen projenin başarılı olduğunu düşünemiyorum. Oyun çağındaki çocuklar bile pigmelerden uzak durmaya çalışırken, onlarla arkadaşlık kurmaz iken, yetişkinler nasıl iletişim kurabilirler. Ama görünüşe göre iletişim sağlamanın en başarılı ve tek evrensel aracı “PARA”.
Bence pigmeler Bunyonyi bölgesinde turizm için gelir getiren bir unsur
olarak düşünülüyor ve buna aracılık ediliyor. Binlerce yıl bozulmadan
taşıdıkları kültürel zenginlikleri ve mirasları acaba kaç yıl sonra tamamen
ortadan kalkacak ve unutulacak. Bence bu süre çokta uzun olmayacak…
Özlem ŞENOL
01.04.2016
özlem cim çok güzel hazırlamışsın afrika gezin bizi de aydınlattı tebrikler başarılarınındevamını dilerim.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Serpil Hanım :)
SilÖzlem hanım tşk ederiz.
YanıtlaSilRica ederim Bülent Bey..
YanıtlaSilHarikasın Özlem'cim. Zevkle okudum ve bilgilendim. Çok teşekkürler.
YanıtlaSilBende tesekkur ederim, begenileriniz beni motive ediyor ☺☺
SilBu yorum yazar tarafından silindi.
YanıtlaSil