4 Nisan 2016 Pazartesi

AFRİKA'NIN KÜÇÜK İNSANLARI "PİGMELER"



01-19 Şubat 2016 tarihleri arasında Doğu Afrika ülkelerini kapsayan gezim sırasında, 10 Şubat 2016 tarihinde Uganda’da yer alan ve bir doğa harikası olan Bunyonyi gölü ve göle yakın bir dağ köyünde yaşayan Pigmeler hakkında izlenimlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum…


Sabahın erken saatlerinde Kabale şehrinde yer alan kamp sahamızdan bizleri almaya gelen minibüs ile Bunyonyi gölüne yaklaşık 45 dakikada ulaşıyoruz. Burada bizi bekleyen rehberimiz ile birlikte hemen kıyıdaki motorlu kayıklardan birisine binerek göldeki turumuza başlıyoruz. Bu tur kapsamında sabah bir okul, öğleden sonra ise pigme köyü ziyareti yapıyoruz.



















Bunyonyi gölünde kayıklar her türlü taşımacılık için kullanılıyor. Etrafımızı çeviren tepelerdeki yeşilin her tonu, gölün suyuna yansımış durumda. Muhteşem güzellikte bir yerdeyiz. Rehberimiz önce kısaca göl hakkında bilgiler aktarmaya başlıyor.

Bunyonyi Gölü

Bunyonyi Gölü
Bunyonyi Gölü, Uganda’nın güney batısında, Uganda-Ruanda sınırına yakın, Kisoro ve Kabale şehirleri arasında yer alıyor. Gölün adını uçan kuşlardan alıyor.


Volkanik bir göl olan Bunyonyi gölünün deniz seviyesinden yüksekliği 1962 m. Göl çevresi 2200-2478 m yükseklikteki dağlarla çevrili. Göl alanı ise 61 km2. Gölün uzunluğu 25 km, geniliği ise 7 km. Gölün derinliği 44-900 m arasında değişiyor. Göl Afrika’nın en derin ikinci gölü kabul ediliyor.


Gölde sazan, çamur balığı, tilapia, kerevit ve earls olmak üzere 5 çeşit balık yaşıyor


Bunyonyi gölünde turistlerin konaklayabileceği birçok tesis bulunmakta ve göl su sporları için oldukça popüler bir mekan.


Bunyonyi gölünü çevreleyen tepelerde birçok orman arazisi var. Ancak aşırı nüfus artışı sonucunda ormanlar kesilerek tarım üretim için alan yaratılmaya başlanılmış. Ormansızlaşmayı önlemek üzere Avustralya’dan okaliptüs ağacı ithal edilmiş. Okaliptüs ağaçları çok hızlı büyümelerine rağmen topraktaki bütün yararlı maddeleri bünyesine aldığından dolayı toprakta verimsizleşmeye neden olmuş. Ancak göl civarında okaliptüs ağacı ev yapımından yemek pişirmeye her alanda yaygın olarak kullanılmakta. Bünyesinde bol su bulunduran ağaç kesildikten 2 hafta sonra kuruyarak, yapım malzemesi olarak kullanılabiliyormuş.


Göl içinde başta Ceza Adası (Akampene), Bushara, Kyahugye, Bwama, Njuyeera (Sharp's Island) ve Bucuranuka (Upside Down) adaları olmak üzere irili ufaklı toplam 29 adet ada bulunmaktadır. Adaların her birinin birbirinden ilginç hikayesi var.


Bunyonyi Gölü ve Adalar

Örneğin Ceza Adası, geçmiş dönemlerde evlenmeden hamile kalan kızların açlıktan ölmek üzere bırakıldığı ufak bir ada. Kızlar burada ya açlıktan ya da yüzme yetenekleri iyi olmadığından ana karaya yüzerken boğularak ölüyorlarmış. Bu adadan eş almak isteyen erkek olursa başlık parası ödemesi gerekiyormuş, ancak büyükbaş hayvanlar para olarak kabul edilmiyormuş. Bu tuhaf uygulamadaki amacın, diğer kız çocuklarını eğitmek olduğu söyleniyor. Bu sistemden 20. yüzyılın ilk yarısında vazgeçilmiş.

Bunyonyi Gölü

Bushara Adası, Bunyonyi Gölü Kalkınma Şirketine ev sahipliği yapan bir ada. Şirketin göl alanının ana kilisesi olan “Uganda Kilisesi” ile bağları var. Bunyonyi çevresinde yürütülen turizm amaçlı kalkınma projelerine şirket fon sağlıyor. Adada her çeşit konaklama tesisi (çadır, dağ evi, kamp alanı vb.) mevcut. Adadan kano ve yelkenli kiralayarak diğer adalara de geçmek mümkün. 


Kyahugye Adası, yaklaşık 30 ha büyüklüğünde ana karaya 5 dakika mesafede en yakın ada. Adanın çevresi boyları 1-2 m’yi bulan papirüslerden oluşan sazlıklarla çevrili. Adada okaliptüs ağacının yanı sıra çam, kızılağaç, servi gibi birçok ağaç türü de bulunmakta.


Adanın tepesinde yer alan düz alan turistik amaçlı düzenlenmiş olup, buradan gölün muhteşem manzarasını, komşu adaları ve teraslı yamaçları izlemek mümkün. Havanın açık olduğu bir günde Uganda-Ruanda sınırında bulunan Muhabura dağı da görülebilmekte. Adada doğa yürüyüşü, kuş gözlemciliği, kano turları, yerli topluluklara düzenlenen turlar, dağcılık gibi etkinlikler yapılabilmekte. Ada zebra, antilop, geyik, Debrasa maymunu gibi vahşi hayvanların bulunduğu tek ada olma özelliğine sahip.


Bwama Adası, Dr. Leonard Keskin adlı bir İngiliz misyonerin 1931 yılında bir cüzam tedavi merkezi kurduğu, hiç yerleşimin bulunmadığı ada. Cüzzamlılar gönüllü olarak bu adaya gelerek, hastalığı sağlıklı insanlara bulaştırmadan ve toplumun psikolojisini etkilemeden izole olarak yaşıyorlarmış. Şu an hastane binaları bölgedeki öğrenciler için yatılı ortaokul olarak kullanılmakta. Ayrıca adada bir de ilkokul var. Adada halen yerleşim bulunmuyor.


Bucuranuka Adası ile ilgili bir efsaneye göre bu adada bir çok insan ölmüş. Adada, buğdaygiller familyasından olan sorgumdan yerel bir bira üretilmekte imiş. Adadan geçmekte olan yaşlı bir kadın bir bardak bira istemiş. Adadakiler kadının dilenci olduğunu zannederek kadını oradan kovmuşlar. Yaşlı kadın bir damla bile vermeyecekseniz aranızdan birisi beni ana karaya götürebilir mi diye sormuş. Kadından sıkılan adalılar genç bir çocuğu seçerek onun kadını götürmesini istemişler. Yaşlı kadın ve genç çocuk ana karaya ulaştıklarında ada birden ters dönerek adadaki herkes ölmüş. Sadece o anda uçan bir tavuk hayatta kalmış.


Bunyonyi Gölü çevresinde yer alan köylerde yerleşik nüfus yaklaşık 4.000 kişi. Adalarda elektrik ve kanalizasyon için alt yapı yok. 4,5-6 m derinliğinde açılan fosseptik kuyuları kullanılıyor ve kuyular dolunca kapatılarak yeni kuyular açılıyor. Ekonomik durumu iyi olanlar elektrik üretimi için güneş panelleri kullanıyorlar. İçme ve kullanma suyu ihtiyacı ise doğrudan gölden karşılanıyor. Herhangi bir arıtıma tesisi yok, sular sadece kaynatılarak kullanılıyor.

Bunyonyi Gölünden Su Temini

Göl bölgesindeki okul ziyaretimizden sonra son durağımız Pigme Köyü. Kayığımız ile pigmelerin yaşadığı bölgenin kıyısına ulaşıyoruz. Uganda’da pigmeler 1991 yılına kadar orman içerisinde varlıklarını sürdüren bir toplulukmuş. Uganda Hükümetinin yaban hayatı koruma ve turizmi geliştirme faaliyetleri kapsamında pigme toplulukları ormandan uzaklaştırılmış.

Ziyaret edeceğimiz köyde, pigmelerin bölge halkı ile entegrasyon ve uyumunu sağlamak üzere 2012 yılında bir proje başlatılmış. Bu proje kapsamında pigmelerin bulunduğu dağ köyüne 6 adet ev ile bir adet okul inşa edilmiş. Ayrıca gelen bağışlar ile birlikte pigmeler için küçük araziler satın alınmaya başlanmış.


Şu an pigme köyünde 26 çocukla birlikte toplam 58 kişi yaşamakta. Uganda genelinde ise toplam 4.500 pigme yaşıyormuş. Diğer pigme topluluklarına Burundi Milli Parkı ve Demokratik Kongo’da rastlamak mümkünmüş.

PİGME KİME DENİR?

Orta Afrika'nın ilk sakinlerinden biri olarak kabul edilen pigmeler, günümüzde Papua Yeni Gine ve Demokratik Kongo’da yaşayan ve genelde 1.5 m’yi aşmayan boylarıyla bilinen yerli bir kabile olarak tanımlanmakta. Boy kısalığının sebebi ise büyüme hormonunun az salgılanması. Ergenlik dönemlerine kadar tıpkı diğer insanlar gibi gelişme gösteren pigmelerin ergenliğin son aşamasında büyümeleri durmakta.


Afrika Pigmelerinin boylarını ortak bir atadan mı aldıkları yoksa her bir kabilenin boyunun ormanda yaşamaya uyum sağlayacak şekilde birbirinden ayrı olarak evrim mi geçirdiği konusunda farklı görüşler mevcut. Ancak genetik araştırmalar pigmelerin yaşamlarını 2 bin 800 yıl öncesine kadar dayandırmakta.

Pigmeler hakkında dünya çapında pek çok araştırma yapılmış durumda. Ülkemizde de bir Etnoloji Doçenti tarafından 1940’lı yıllarda yapılan araştırma sonucunda pigmeler hakkında öğrendiğim şaşırtıcı bilgiler şöyle:

  • Küçük boylu insan ırklarına pigme denilmekte, ancak “pigme” yani gelişmemiş boy, cüce ile aynı anlamda değil.
  • Afrika’nın ilk sakinleri olarak değerlendirilen pigmelerin, dünyada kaynak yeri ve yayılmış oldukları bölgeleri belirleyecek özellikte belgeler bulunmamakta ve pigmelerin kökeni uzun zamandır gizemini korumakta. Pigmelerin taş devrinden de daha önce odun çağında yaşayan insan toplulukları olduğu düşünülmekte. 
  • Afrika’da pigmeler en eski dönemlerde Albert gölünün kuzey ve batısına yerleştikleri, zamanla batıya doğru göç ederek ormanlara çekildikleri düşünülüyor. Tropik ormanlar, pigmelerin gerçek vatanı olarak kabul ediliyor.
  • Kongo’da Ituru nehrinde yer alan ormanlık alana yerleşen pigmeler, hem ırk, hem de kültür açısından bir birlik meydana getirmişler. Bu pigmeler “Ituri Pigmesi” veya “Bambuti Pigmesi” olarak adlandırılıyor. Afrikanın diğer bölgelerindeki küçük insanlara göre daha çok pigme tipini temsil ettikleri için gerçek pigme olarak kabul ediliyorlar.
  • Bambutilerin en yakın akrabalarına Kamerun ve Gabon’da rastlanmakta. Bunlara da “Batı Bambuti Pigmesi” denmekte.
  • Ituru Bambutiler ve Batı Bambutileri arasında göç yolları üzerinde “Baginga” ve “Batwa” melezleri yani “Pigmoid”ler yaşamakta. Ruanda’da yaşayan Batwalar ile Tanzanya’daki Batvya’lar da bu gruba dahil ediliyor.
  • Diğer bölgelerdeki pigmeler ise zencilerle karışmışlar. Yapılan kan grubu araştırmaları ve antropolojik çalışmalar sonucunda orijinal bir ırk oldukları belirlenmiş.
  • Pigme toplulukları uzun bir süre aynı yerde kalamazlar, yani göçebedirler.
  • Aile grupları şeklinde kamp birliklerinde yaşayan pigmelere, av sahası babadan miras yoluyla geçiyor. Bu sahaların dışında avlanılmıyor ve av hayvanları tükenince göç başlıyor. 
  • Pigmelerde erkek ve kadınlar eşit hakka sahipler. Çocuklar, babaya ait ismi taşıyorlar. Kamp birliğinde, erkeklerin en yaşlısı büyük bir ailenin babası kabul ediliyor. 
  • Evliliklerde tören düzenlenmiyor ve tek eşlilik esas. Çok eşlilik ancak bir aile grubunda erkek çocuk azlığında veya eşin kısır olması durumunda söz konusu.
  • Aile grupları arasında sadece şarta bağlı evlilikler yapılabiliyor. Bir grup gelin olarak başka bir gruba kız verdiğinde, o gruptan bir kız alıyor. 
  • Pigme topluluklarında erkekler avcılık, kadınlar toplayıcılık konusunda uzman. 
  • Erkekler özellikle maymun, antilop ve fil avlıyor. Avcılıkta tuzak kullanılmıyor. Ateş ve duman kullanarak, avı sıkıştırarak yakalanıyor. Av silahı olarak küçük yayı ve mızrak kullanılıyor. 
  • Bitkisel gıda olarak, bitki özleri, yapraklar, yumrular, yabani meyve ve mantarlar; hayvani gıda olarak sümüklü böcek, yumuşakçalar, kabuklular, kurbağa, karınca, yılan, tırtıl vb. ile besleniyorlar. 
  • Pigmelerde çoğunlukla toteizm var. Her kamp birliğinin totemi (maymun, yılan, kuş ve nadiren bir bitki) ayrı.
  • Yarım daire şeklinde tek kapılı, küçük kulübelerde yaşıyorlar ve kulübelerin üzerini yaprakla örtüyorlar. 

Pigme köyüne ulaşmamız oldukça zor oluyor. Köye çıkan patika çok dik. Kayığımızdan iner inmez kızlı-erkekli çocuklar etrafımızı sarıyor. Bu çocuklar komşu köyün çocukları. Ellerinde ağaçtan birer baston, hemen yardım ister misiniz diye ellerimizden tutuyorlar.
Pigme Köyüne Tırmanış

Bana eşlik etmek isteyen kız çocuğu 10-12 yaşlarında ve adı Sarah. Önce elindeki bastonu almak istemiyorum ama yokuş beni zorlamaya başlayınca mecburen bastonu istiyorum Sarah’dan. Bu arada o kadar güzel İngilizce konuşuyor ki, yol boyu sohbet ediyoruz. Beni çok merak ediyor, adımı, yaşımı, çocuğum olup olmadığını, işimi soruyor da soruyor :)  Ben de birkaç soru soruyorum. Bir ara ona pigme köyünden hiç arkadaşı olup olmadığını soruyorum. Sert bir şekilde hayır yok diyor. Önce buna bir anlam veremiyorum ama köy ziyaretinden sonra bu cevabın sertliğine anlam bulabiliyorum…


Pigme Köyü Yolunda Refakatçi Çocuklar


Yaklaşık yarım saat süren tırmanış sonunda pigmelerin yaşadığı tepeye kan, ter içinde ulaşabiliyoruz. Tepenin hemen üstünde köyün pigme çocukları karşılıyor bizi. Üst baş perme perişan ama gözlerinin içi gülüyor ve merakla bizi inceliyor çocuklar. Ufak çocukların altları bile bağlı değil, elbiseler yırtık, ayaklar çıplak. Kendi elleriyle yaptıkları top ile topun peşinden koşturup duruyorlar…


Pigme Çocuklar

Pigme Çocuklar
Pigme Çocuklar



Peşimize takılan çocuklarla birlikte ufak, köy meydanı gibi bir yere geliyoruz. Ben, kırsal kesimde görmeye alıştığımız sıradan bir köy beklerken, sadece kerpiçten yapılmış bir okul binası ve uzunca bir kulübe görüyorum. Son derece ilkel bir okul binası içinde kırık birkaç sıra var. Kulübede ise kapılar ot, yaprak ve eski bir örtüyle kapatılmış. Ortalıkta toz ve topraktan başka hiçbir bir şey yok. Bu gördüklerimiz proje kapsamında yapılan okul ve evlermiş…



Pigme Köyü Okulu


Pigme Köyü Yeni Evler
Bu insanların yeni evleri buysa eski evleri nasılmış diye düşünürken hepten şaşırıyorum. Üstüne yapraklar, dallar sıralınmış sadece ve sadece 1-2 m2 büyüklüğünde adeta bir çöp yığıntısı, pigmelerin evi olarak gösteriliyor. Bu evlerde en az 6-7 bireyden oluşan aileler yaşıyormuş. Eğilip içine bakıyorum, içi boş, altı toprak bir alan. Bu kulübenin biraz arkasında da, okaliptüs ağacından kendi imkanları ile yapmakta oldukları yeni bir kulübe. Burada yarım ay şeklinde olan klasik saz kulübe mimarisi kareye dönüşmüş….


Orjinal Pigme Evi 


Modernize Edilmiş Pigme Evi

Yürümeye devam ediyoruz. Meydanın bir köşesinde yere serili tezgah üzerinde, kurutulmuş bitkisel liflerden yapılmış sırtında bebek taşıyan kadın figürü, birkaç bilezik, tahta kaşık, yay ve hasır tabak... Pigmelerin hayatlarına ekonomik katkı sağlaması namına yapabildikleri ve satabildikleri bir kaç ürün. Fiyatları ise sadece 1-2 dolar dolar civarında.

Pigme El Sanatları
Ormanda avlanırken kullandıkları ve hayati önem taşıyan tek silahları yay, yerleşik düzene geçince hediyelik eşya statüsüne geçmiş. İçim sızlayarak bir bebek alıyorum. Yanımda Uganda parası olmadığı için dolar vermek istiyorum. Rehberimiz uzanıp parayı almak istiyor bense ısrarcı bir şekilde parayı bebeğe yapan pigmenin eline veriyorum. Acaba kaç kişi bu köyü ziyaret ediyor, bu ürünlerden alıyor ve para doğrudan işi yapanın eline geçiyor diye düşünmeden edemiyorum…



Meydanın bir diğer tarafında yere serilmiş hasır örtülerin üzerinde oynaşan hem yaşça hem de fiziksel görüntü olarak küçücük çocuklar. Hasır örtüye gerek var mı bilmem, çünkü çocukların ağzı, burnu, eli, ayakları her yeri toz-toprak içinde. Sadece çocuklar değil yetişkinler de yerlerde oturup kalkıyorlar. Doğru düzgün bir evin bile olmadığı bir ortamda en lüks mobilya tahtadan yapılmış bir sıra. Bu insanlar sanırım ormanda yaşarken çok daha sağlıklı bir ortama sahiptiler…



Pigme Köyünde Yaşam
Sonra köy meydanında bayanların davula benzer vurmalı bir çalgı çalarak eşlik ettiği, erkek ve çocukların ise dans ettiği bir gösteri yapılıyor. Dans, toprak zeminde ayaklar son kuvvetle yere vurularak yapılıyor.
Pigme Dansı


Pigme Dansı
Ortalık zaten toz içindeyken, bir de bu dansla birlikte havaya uçuşan tozlardan rahatsız oluyorum. Bay mı bayan mı olduğunu tam olarak kavrayamadığım belki de köyün en yaşlı pigmesiyle bir kenarda oturarak, kucağımda ise altı çıplak bir pigme bebeği ve etrafımdaki meraklı çocuklarla birlikte dansı seyrediyorum.




Pigme Köyünde 
Dansı seyrederken bir yandan da pigmeleri daha dikkatli izlemeye başlıyorum. Yetişkinlerin vücutlarında bir oran bozukluğu var gibi. Bu durum kadın ve çocuklarda çok belli olmazken, erkeklerde ise daha belirgin. Gövde ve kollar uzun, bacaklar kısa, ayaklar büyük sanki. Ama kadınlar yüzleri çok güzel, çok ufak adeta birer biblo gibi… Uganda-Ruanda sınırına çok yakın bir köyde yaşayan bu insanların okuduğum makaleye göre Batwa pigmeleri yani melez pigme “pigmoid” olduklarını zannediyorum.




Pigme Köyü ve Pigme Dansı
Uganda’nın gecekondu bölgesinde hissettiğim duyguya burada da kapılıyorum. Bu insanları adeta sirk hayvanı gibi kullanıyorlar. Topluma uyum sağlama adına, avcılık ve toplayıcılıkla ormanın en sert koşullarına binlerce yıldır adapte olabilmiş bu insanlara, turistler gelince dans edeceksiniz, bahşiş toplayacaksınız diye öğretmişler. Bu arada köye ulaşım için doğru düzgün yol yok, yiyecek yok, yaşamak için sazdan kulübelerden başka bir şeyleri yok…

Yakın köylerle yaşayan insanlarla doğru düzgün entegrasyon yok ama yaşlı pigmenin boynunda, fotoğraf çekerken taktığını fark ettiğim haç şeklinde kolyesi var. Atalarının toteme taptığı pigmeler, Hristiyanlığa çok güzel entegre olabilmişler…. Üzerinde düşünülmesi gereken bir durum.

En Yaşlı Pigme
Dans gösterisi bittikten sonra karşımızda dizilmiş pigme bayanlar arasından bebeğini emziren kadın dikkatimi çekiyor. Onlarla bir hatıra fotoğrafı çektirmek istiyorum. Rahatsız olabileceklerini düşünerek yanlarına çok çekinerek gidiyorum…

Pigmelerle Hatıra Fotografı
Yol arkadaşım Nesrin ise fotoğraf çekme konusunda benden daha cesaretli çıkıyor ve emziren anneyi bebeği ile birlikte bu şekilde görüntülüyor. :)

Pigme Anne
Bende Nesrin’den cesaret alarak köyden ayrılırken diğer pigmelerin birkaç portresini çekiyorum…



Pigme Kadını
Pigme Erkeği


Bize pigme dansı yapan bey, bizleri uğurlamak için kıyıya kadar iniyor. Bu bey pigme topluluğunun, Bunyonyi halkına tam entegre olmuş bireyi sanırım. Kıyıya geldiğimizde bizi ilk karşılayan kişi olduğunu ve rehberimiz sıkı temas içinde olduğunu sonradan fark ediyorum.


Pigme köyüne çıkan patika yolda bize eşlik eden çocuklar, inerken de yine ellerimizden tutarak, çantalarımızı taşıyarak bize yardım ediyorlar.

Pigme Köyünden Ayrılış


Onların derdi de tabi ki ufak tefek bir bahşiş. Sarah’a elimde kalan ufak kağıt dolarlardan veriyorum. Parayı görünce çok seviniyor ama sanırım şimdiye kadar hiç dolar görmemiş. Etrafındaki çocuklara parayı gösterirken, rehberimiz de kız çocuğunun elindeki parayı fark ederek elinden alıyor. Bu durumda gözümden kaçmıyor ve rehberimize hemen parayı benim verdiğimi söyleyerek, çocuğa parayı geri vermesini sağlıyorum. Bu arada diğer arkadaşlarım da kendilerine yardım eden çocuklarla vedalaşıyor. Kimimiz para vererek çocukları sevindiriyor, kimimiz ise saf sevgisini…



Pigme Köyüne Veda

Pigme bey, bizimle birlikte kayığımıza binerek Bunyonyi gölünün diğer kıyısına kadar geliyor. Kayıkta vücut diliyle kalemimiz olup olmadığını soruyor. Afrika’da turistlerden kalem istemek çok yaygın bir davranış. Bu durumu bildiğimden dolayı Türkiye’den gelirken çocuklara dağıtmak üzere yanımızda bol miktarda kalem ve şeker getirmiştik. Ancak aynı günün sabahı Bunyonyi’de ziyaret ettiğimiz ilkokulda bütün kalem ve şekerleri çocuklara vermiştik. Son bir gayret çantalarımızı karıştırıyoruz ve bulduğumuz son tükenmez kalemimizi de pigme dostumuza vererek, ziyaretimizi noktalıyoruz...

Afrika’nın sahibi oldukları düşünülen çok eski ve ilkel bir toplumun, hali hazırda çok da refah şartlarda yaşamayan bölge insanına uyumunu sağlamak üzere hayata geçirilen projenin başarılı olduğunu düşünemiyorum. Oyun çağındaki çocuklar bile pigmelerden uzak durmaya çalışırken, onlarla arkadaşlık kurmaz iken, yetişkinler nasıl iletişim kurabilirler. Ama görünüşe göre iletişim sağlamanın en başarılı ve tek evrensel aracı “PARA”.


Bence pigmeler Bunyonyi bölgesinde turizm için gelir getiren bir unsur olarak düşünülüyor ve buna aracılık ediliyor. Binlerce yıl bozulmadan taşıdıkları kültürel zenginlikleri ve mirasları acaba kaç yıl sonra tamamen ortadan kalkacak ve unutulacak. Bence bu süre çokta uzun olmayacak…


Özlem ŞENOL
01.04.2016



7 yorum:

  1. özlem cim çok güzel hazırlamışsın afrika gezin bizi de aydınlattı tebrikler başarılarınındevamını dilerim.

    YanıtlaSil
  2. Özlem hanım tşk ederiz.

    YanıtlaSil
  3. Harikasın Özlem'cim. Zevkle okudum ve bilgilendim. Çok teşekkürler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bende tesekkur ederim, begenileriniz beni motive ediyor ☺☺

      Sil
  4. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil