Seyahatimizin bu bölümü
için oldukça heyecanlıyım, çünkü bu geziye özellikle Tunus bölümü için katılmak
istedim. Daha önce Afrika kıtasına 2009 yılında Mısır gezim sırasında ayak basmıştım.
Bu defa Kuzey Afrika’nın bir diğer ülkesi olan Tunus’a gidiyorum. Barcelona ile
Tunus arası 487 deniz mili (885 km) yol kat ederek 18 Mayıs 2010, Avrupa’dan Afrika
kıtasına geçmiş oluyoruz.
Tunus şehri, aynı adı
taşıyan ülkenin de başkenti. Akdeniz kıyısında yer alan bir ülkenin kuzeyi
dağlık, güneydeki topraklarının tamamı ise büyük Sahra çölünde.
Tunus La Goulette limanına
öğleden sonra saat 14:30’da iner inmez harika bir gösteri bizi bekliyor. Yerel
kıyafetleriyle tef, davul ve darbuka çalan ufak bir orkestra eşleğinde dans
eden kadınlar ve yanlarında develeri. Bu arada tarihi kıyafetleri ile Kartaca
askerleri, ellerindeki eğitilmiş şahinlerle gelenleri karşılıyorlar. Bizim
ufaklıkta bu renk cümbüşü içinde askerlere doğru hevesle koşuyor. Askerler de
başına bir miğfer, üzerine de bir zırh giydirerek şahin ile birlikte hatıra
fotoğrafı çektiriyorlar J
J
Tunus La Goulette Limanındayız... |
Küçük Kartaca Askeri “Ege” |
Gemide Tunus için
düzenlenen ekstra tur programına katılmıyor, kendi yaptığımız programı
uygulamayı tercih ediyoruz. Saat 19:00’da gemide hazır olmamız gerekiyor.
Limanın hemen çıkışında bir taksiciyle pazarlık yaparak 100 dolara bir araba
kiralıyoruz. Öncelikle Tunus merkezinde yer alan ünlü kapalı çarşıyı gezeceğiz.
Daha sonra Kartaca harabeleri ve Tunus’un ünlü sahil beldesi Sidi Bou Said’i
gezmeyi planlanıyoruz. Bu arada elimizdeki rehber kitaplarda Tunus’da
bayanların yalnız gezmesinin çok da güvenli olmadığı gibi bilgiler de yer
alıyor. Bu nedenle biraz tereddütlüyüm.
Tunus şehrini baştanbaşa
bölen çok geniş bir bulvardan gezimize başlıyoruz. 1957 yılında Fransızlardan
bağımsızlığını alarak Tunus’u kuran ve ilk Cumhurbaşkanı olan Habip Burgiva’nın
adının verildiği bulvarı palmiye ve çeşitli ağaçlar süslüyor. Yol kenarında
masalarını dışarı çıkarmış pek çok kafeterya bulunuyor.
Tunus, Habip Burgiva Bulvarındayız |
Bulvarın ortasında
yayalar için ayrılmış bölümlerde yeşillendirilmiş ve çeşitli heykeller var.
Bunlardan birisi de 1332-1406 yıllarında yaşamış olan sosyoloji ve iktisat
biliminin öncülerinden kabul edilen ünlü İslam düşünürü ve tarihçisi İbn-i
Haldun’un heykeli.
İbn-i Haldun Heykeli |
Nüfusunun %99’u
Müslüman ve resmi dili Arapça olan bir ülkede Burgiba Bulvarı üzerinde çok büyük
ve güzel bir kilise görmek beni oldukça şaşırtıyor. 1897 yılında inşa edilmiş
St. Vincent de Paul Katolik Katedrali aktif olarak çalışıyor: Hatta içine girip
hızlıca birkaç kare fotoğraf çekiyorum.
Tunus St. Vincent de Paul Katedrali |
Tunus St. Vincent de Paul Katedrali |
Tunus St. Vincent de Paul Katedrali |
Tunus St. Vincent de Paul Katedrali |
Tunus St. Vincent de Paul Katedrali |
Ardından da yolda bir kadın trafik polisini görmek şaşkınlığımı hepten arttırıyor. Bu arada bulvar üzerinde hemen yerde 1987 yılından bu yana Habip Burgiva’nın elinden aldığı Cumhurbaşkanlığını sürdüren Zeynel Abidin Bin Ali’nin posterleri de dikkatimden kaçmıyor.
Tunus Eski Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin
Ali
|
Dünya’da Türkiye’den
sonra laik tek İslam ülkesi olan Tunus’ta, 2010 yılının 18 Mayıs’ında benim
yürüdüğüm bu bulvarda, tam tamına 6 ay sonra 18 Aralık 2010 tarihinde Arap Baharın başladığını düşünmek, bu
yazımı yazarken şu an bana çok ilginç geliyor. Malum Tunuslu bir seyyar
satıcının kendini yakma girişiminden sonra ayaklanan Tunus halkı, 23 yıldır
ülkeyi yöneten ve fotoğrafını çektiğim cumhurbaşkanının ülkesinden kaçmasına
neden olmuştu.
Yol bizi saat kulesinin
bulunduğu meydana ve Tunus Medinası’nın görkemli kapısı “Bab El Bhar” a götürüyor.
Bu arada Medina şehir anlamına geliyor, bu kelime Tunus’ta eski şehir ve çarşı anlamında
da kullanılıyor.
Habip Burgiva Bulvarı |
Bab El Bhar Kapısı |
Medina bizim kapalı
çarşılarımıza çok benziyor. Her yerde çeşitli el sanatları, kilimler, deri ve
seramik ürünleri, baharatlar, geleneksel kıyafetler yapan ufak atölyeler,
biblolar, nargileler ve sayamayacağım pek çok hediyelik eşya satan dükkân. Ancak
alışveriş boyunca bıkmadan usanmadan pazarlık yapmanız gerekiyor. En çok
dikkatimi çeken ise çok süslü kuş kafesleri, Kartaca askerlerinin kuklaları ve
Tunus’un mimarisini yansıtan kapı ve pencereli objeler oluyor. Ayrıca görünüşünün güle
benzemesinden dolayı çöl gülü olarak adlandırılan ve yeraltı sularının
bulunduğu yerlerde, kumun altında binlerce hatta milyonlarca yılda oluşan
kayaçlar ilgimi çekiyor. Buradan bir kukla, deriden yapılmış ufak bir
darbuka, kapı şeklinde seramikten yapılmış bir gece lambası ve çöl gülü almadan
çıkamıyorum.
Kartaca Kuklaları |
Darbukalar |
Kuş Kafesi |
Tunus Medinası’ndayım |
Bu arada farkında
olmadan alışveriş için gereğinden çok daha fazla zaman harcadığımızı fark
ederek çarşıdan hızla çıkıp bizi bekleyen aracımızla Kartaca’ya geçiyoruz.
Kartaca babam için özel
bir önem taşıyor, burayı çok merak ediyor. Öğrenciliğinde, Kartaca Komutanı Hannibal’in
içinde filler de bulunan ordusuyla Cebelitarık boğazından İspanya’ya geçişini,
Prene ve Alp Dağlarını filleriyle aşarak Roma’yı dize getirdiğine ilişkin
harekâtları ve sonunda Anadolu’ya sığınıp Gebze’de öldüğüne ilişkin bilgilerin
çocukken kendisini çok etkilediğini bize anlatarak Kartaca’yı mutlaka görmek
istediğini söylemişti. Bu yüzden Kartaca Antik Şehrini de içine alan özel bir
Tunus programı planladık.
Kartaca, Tunus şehrinin
17 km. kuzey doğusunda, güney-kuzey doğrultusunda uzanan bir burun ve körfez
üzerinde yer alıyor. Burası bugün Tunus şehrinin seçkin bir semti haline gelmiş.
Kartaca, MÖ 814 yılında Fenikeliler tarafından kurulmuş. Tarih boyunca
Akdeniz’de Sicilya ve Tunus arasında önemli bir ticaret limanı olmuş. M.Ö. 149-146’da
3. Pön Savaşı sonunda Romalılar tarafından yağmalanarak yıkılmış.
Kartaca Harabeleri |
Kartaca Harabeleri Planı |
Harabeler (hamam
kalıntıları, dikili taşlar, tiyatro, bazilikalar vb.)çok geniş bir alana
yayılmış durumda. Kartaca, 1979 yılında UNESCO’nun Dünya Kültürel Miras
listesine alınmış. Gezimizde alanın en yüksek yerleşim yeri olan Brysa’ya çıkıyoruz.
Brysa, antik şehrin merkezi konumunda bir hisar. Hisardan çevredeki
kalıntıların bir kısmını görüyoruz. Daha sonra Kartaca’ya giriş bölgesinde bulunan
Fransa koloni döneminden kalma Snt. Loius Katedrali ve etrafındaki kalıntıları
geziyoruz.
Kartaca St. Loius Katedralindeyim
|
Kartaca gezimizi
tamamlayınca, planladığımız programı uygulayacak yeterli vaktimizin kalmadığını
görüyoruz. Aracımızla Sidi Bou Saidi ancak panoramik olarak seyredebileceğimiz
bir tepe üzerinde duruyoruz. Sidi Bou Said, Tunus’un 20 km kuzeyinde Kartaca’yı
da içine alan turistik bir bölge. Endülüs Arapları tarafından kurulan kasabanın
nüfusu 2004 yılı
verilerine göre yaklaşık 5500 kişi. Tunus
körfezine hâkim bir tepede kurulan kasaba Tunus’a ve sahile doğru yayılmış. Mavi
kapı ve pencereli, beyaz badanalı bahçeli güzel evleri dikkati çekiyor.
Tunus Sidi Bou Said |
Özellikle
işlemeli mavi kapıları, begonvillerle süslü sokakları ile masal gibi bir yer. Cumhurbaşkanlığı
konutu, TC Büyükelçiliği Residancesi, parlamento vb. önemli yerler ile ünlü
insanlar şehrin bu seçkin bölgesinde yaşıyor. Sidi Bou Said’i uzaktan seyrederek
limana doğru geri dönüş yoluna devam ediyoruz.
Gemi seyahatinin
bizleri en çok zorlayan bölümü gemiye dönüşler oluyor. Geminin saatinde
kalkabilmesi için tüm yolcuların verilen saatte limanda gümrük işlemlerini
tamamlamış olarak gemiye binmiş olmaları gerekiyor. Bu yüzden Tunus’da geçen
zamanımıza ancak bu kadar etkinliği sığdırabildik diye hayıflanıyoruz. Koşturarak
limana gelip işlemlerimizi tamamlayınca herkesten önce döndüğümüzü görerek
gemiye binmeden limanda biraz dinleniyoruz. Liman içindeki binalarda da
Tunus’un kendine özgü mimarisi ve birbirinden güzel kapıları kullanılmış.
La Goulette Limanı Gümrük Binası |
Tunus Kapıları |
Tunus Kapıları |
Kalan enerjimizi yarın ki Malta gezisi için de saklamamız gerekiyor. Bu arada gezi rehberi kitaplarında yazan her şeye inanmamak gerektiğini de anlıyoruz. Tunus’ta kadınların gerek sosyal gerek ekonomik hayatta etkin olarak rol alıyorlar…
11.03.2017
Özlem ŞENOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder