16 Şubat 2016 Salı SERENGETİ MİLLİ PARKI ve MUSOMA
Gün ışımadan
sabah 05:30’da mısır gevreği ile çok hızlı bir kahvaltıdan sonra
06:00’da Mwanza’daki kamp sahamızdan Serengeti Milli Parkına doğru safari için ayarlanan aracımızla yola çıkıyoruz. Ruanda’da Gümüş sırtlı
dağ gorilleri turuna gidemeyen ben bu tur için oldukça heyecanlıyım. Tura grup
liderimiz Tracy ve iki İngiliz kız kardeşle birlikte tam takım Türk ekibimizle
birlikte toplam 7 kişi katılıyoruz. Bu ekip için turun kişi başı ücreti 135
dolar oluyor.
Serengeti Milli Parkında |
Şoförümüz yola
çıkarken Mwanza’da bir yere uğrayarak öğle yemeğimiz için hazırlanmış kumanyalarımızı
alıyor ve Serengeti Milli Parkı, Batı Koridoru Ndabaka Giriş kapısına kadar yolumuz
yaklaşık 2 saat sürüyor.
Serengeti Milli Parkında" Ekibimiz Osman Hoca, Nesrin ve Ben" |
Serengeti Millî Parkı
Tanzanya'da bulunan Serengeti Milli Parkı 14.763
km²'lik bir alandan oluşuyor ve bu alan ülke yüz ölçümünün %14’üne denk geliyor.
Ülkenin en kıymetli alanı olarak kabul edilen Milli Parkın büyüklüğü yaklaşık
Kuzey İrlanda Cumhuriyeti kadar. Serengeti Milli Parkının alansal büyüklüğü ile
dünyada sadece birkaç ülke yarışabilecek durumda.
Serengeti Milli Parkı, Av Sahaları ve Koruma Alanları |
Milli Parkın Tanzanya’da yer alan bölümü “Serengeti”,
Kenya’da yer alan bölümü ise “Masai Mara” olarak adlandırılıyor. Serengeti adı ise bir Masai kelimesi
olan “Siringeti”den geliyor. Anlamı “Sonsuz Ova”. Ova, 3-4 milyon yıl önce
Ngorongoro tepeliklerindeki dalgalı arazilerde yer alan dağların volkanik faaliyeti
sonucunda oluşmuş.
Tanzanya'daki Amala nehri ve Nyangores nehri birleşerek Mara nehrini
oluşturuyor ve Mara nehri Musoma yakınında Mara körfezinden Viktorya gölüne
dökülüyor. Nehrin havzası 13.504 km2. Serengeti’de her yıl 1 milyondan fazla öküz başlı
antilop (wildebeest/ak kuyruklu gnu) ve 200.000 zebra, 395 km’lik uzunluktaki
Mara nehrinden geçerek parkın kuzeyi ve güneyi arasında döngüsel harekette
bulunarak göç ediyorlar. Hayvanların bu içgüdüsel olayını ne Mara ve Kirawira nehirlerindeki timsahlar,
ne zorlu vadiler ne de kuraklık engelleyemiyor. Parkın ekvator
bölgesinde yer alması sebebiyle kurak ve yağışlı mevsimler bir
arada yaşanıyor.
Dünyadaki
en büyük hayvan göçlerinden birisi olarak kabul edilen ve “Büyük Göç” olarak
adlandırılan bu olayda hayvanlar yağmurda yeşeren otlaklara doğru Masai
Mara’dan Serengeti’ye, Serengeti’den Masai Mara’ya doğru bir yılda iki defa göç
ediyor. Göç sırasında yeni doğan yavrularda bu yolculuğa katılıyor.
Serengeti Milli Parkı Göç Haritası |
Öküz başlı antilopların göçünü izlemek üzere
Aralık-Haziran aylarında, yırtıcı hayvanları görmek içinde Haziran-Ekim ayları
arasında Serengeti’ye gitmek gerekiyor. Ancak vahşi hayvanların göç rotaları ve
zamanlamalarını önceden tahmin etmek oldukça zor. Bu yüzden Serengeti'ye en az
üç gün ayırmanız tavsiye ediliyor. Eğer yırtıcı hayvanları da görmek isterseniz
kalma süresini biraz daha uzatmanız da fayda var.
Parkta öküz başlı antilobun yanı sıra Afrika'nın beş büyüğü olarak bilinen aslan, fil, leopar, gergedan ve bufalo görülebilir.
Bununla birlikte zürafa, çita, leopar,
vaşak, ceylan, nil timsahı,
Afrika antilobu, su aygırı, sırtlan, yaban domuzu, colobus maymun ve babun
dahil pek çok maymun türü, leopar kaplumbağası, yaban kedisi, deve kuşu, sekreter
kuşu, leylek, akbaba vb. pek çok hayvan türünü görmek mümkün.
Serengeti Milli Parkında tur
operatörleri aracılığıyla yapabileceğiniz etkinlikler arasında balonla safari,
yürüyüş, savan alanlarda akşam yemeği, Moru’daki Masai antik taş boyamaları ile taşlarla yapılan yerel müzik dinletileri yer alıyor. Bölgenin
jeolojik oluşumu oldukça ilginç manzaralar yaratmış. Teknik ismiyle monadnok
olarak bilinen granit taşlar güneş, rüzgar ve erozyon sonucunda çatlama ve
aşınma ile yuvarlağımsı şekiller almış. Bu tip kayalar "Kopjes" olarak
adlandırılmakta, İngilizce "Copy" olarak okunmakta ve Felemenkçe "Küçük Kafa" anlamına gelmekte.
Granit Kayalıklar-Kopjes |
Serengeti Milli Parkında yer
alan kaya gruplarının en önemlileri Barafu, Gol, Wogakurya, Maasai, Loliondo,
Simba ve Moru’dur. Bölgedeki kayalıklar aslan, leopar, yabani kedi, vaşak ve
hatta fil ile gergedanı kapsayan yaban hayatı için ev sahipliği yapmakta. Gol ve Barafu kayalıkları ise çitalar için önemli bir yetişme ortamı. Yağmurlu dönemlerde öküz başlı antiloplar tarafından da kullanılıyor.
Ayrıca Serengeti yakınında
yer alan Ngorongoro Krateri, Olduvai
Gorge, Ol Doinyo Lengai volkanı ve Natron Gölü flamingolarını da ziyaret edilebilir.
Serengeti Milli Parkına ilişkin ayrıntılı bilgi ve fotoğraflara www.serengeti.org adresinden ulaşılabilirsiniz.
Serengetide ilk yerleşime antik çağlarda avcılık döneminde, yakın zamanda ise
pastoral dönemde rastlanıyor. 1900’lü yıllarda kıtaya gelen koloniciler el
değmemiş arazilerde aslan, leopar ve bufalolara yönelik sömürücü avcılık
faaliyetlerinde bulunmuşlar. Afrika'nın henüz beyaz insanlar tarafından
bilinmediği 1913 yılında Amerikalı avcı Stewart Edward White Nairobi’den güneye
doğru yaptığı yolculuğu sırasında "Güneşten kavrulan ülkede kilometrelerce
yürüdük ve sonra nehrin yeşil ağaçlarını gördüm, 3 km yürüdükten sonra kendi
cennetimi buldum” demektedir. Bahsettiği yer Serengeti’dir.
Masailer tarafından binlerce
yıldır bu sonsuz ovada hayvanlar otlatılmakta ve bu alan “Siringitu”
olarak adlandırılmakta.
1929 yılında vahşi hayvanların doğal hayatını devam ettirdikleri bu özel
alanı ilk kez koruma sahası olarak ilan ediliyor. 1951 yılında ise Ngorongoro
Kraterini de içine alacak şekilde Tanganika’nın (1961-1964 yılları arasında
eski Tanzanya Cumhuriyeti ) ilk Milli Parkı olarak kabul ediliyor. 1959 yılında
ise park bu günkü sınırlarına ulaşıyor. Serengeti ova ve yaylaların bir kısmı
Ngorongoro Koruma Alanına ilave edilerek, kuzeyden güneye doğru öküz başlı
antilop göçünün koruma altına alınması sağlanıyor.
Serengeti Milli Parkı ve tampon bölgeler ile birlikte Ngorongoro Koruma
Alanı, Maswa, Grumeti, Masai Mara ve Ikorongo Av Alanı ile Loliondo Kontrollü Av Alanları ve de Kenya'daki Masai
Mara Milli Parkı ile dünyanın en geniş doğal hayat alanı olup, her yıl 90.000'in
üzerinde turist bölgeyi ziyaret etmekte.
UNESCO tarafından ilan edilen iki adet Dünya Mirası ile iki adet Biyosfer
Alanı 30.000 km²'lik bölgede yer alıyor. Bu benzersiz ekosistem, yazar
Ernest Hemingway'den Peter Mattheissen’a, film yapımcısı Hugo von Lawick ve
Alan Root gibi önemli fotoğraf sanatçıları ve bilim adamlarına ilham kaynağı oluyor.
Serengeti ekosistemi yeryüzünde en eski sistemlerden birisi. İklim, bitki
örtüsü ve hayvan varlığının temel özellikleri ancak son milyon yılda değişmiş. İlk
insan yaklaşık iki milyon yıl önce Olduvai Gorge’da görülmüş. Hayat, ölüm, uyum
ve göçe ait desenler dağlar kadar yaşlı.
Viktorya Gölü kıyısı üzerinden göç rotası üzerinde yer alan Ndabaka Kapısından, Serengeti Milli Parkına saat 08:00’de giriş yapıyoruz.
Serengeti Milli Parkı, Batı Koridoru, Ndabaka Girişi |
Arabamız büyükçe bir arazi aracı ve üstü açılıyor. Parka girer girmez yolda önümüze çıkan büyükçe bir kaplumbağa bize adeta hoş
geldin diyor. Şoförümüz hemen bilgi veriyor. Bu bir leopar kaplumbağası. Kaplumbağa
şans getirir derler, bugünümüzün çok güzel geçeceği ve pek çok hayvanı özellikle
Büyük Beşli’yi rahatlıkla görebileceğimiz duygusuna kapılıyoruz.
Leopar Kaplumbağası |
Şoförümüz hangi hayvanı nerede görebileceğimiz
konusunda oldukça tecrübeli. Öğleye kadar Milli Park içerisinde stabilize yollarda
toz toprak içinde daha önce yaptığımız safarilerde bol bol gördüğümüz hayvanları
tekrar görüntüleme şansımız oluyor. Bazı hayvanlar araçları görünce çok ürkek
davranıp kaçarken bazıları ise oldukça alışkın şekilde adeta poz veriyorlar. Araçtan
inmemize kesinlikle izin verilmiyor. Yolculuğun büyük bir kısmını aracın arka
koltuğunda ayakta ve araç üstünden çekim yaparak geçiriyorum.
Safari Aracımızda |
Serengeti'de Zebralar |
Serengeti'de Öküz Başlı Antiloplar "Gnu" |
Serengeti'de Zürafalar |
Serengeti'de Bufalo ve Ak Balıkçıl |
Serengeti'de Afrika Antilobu |
Serengeti'de Devekuşları |
Sekreter Kuşu |
Havanın ısınmaya başlaması ile birlikte hayvanların
pek çoğu gölgelik alanlarda öğle uykusuna yatınca bizlerde bir kamp sahasına
girerek öğle yemeği yemeye karar veriyoruz. Kumanyamız inanılmaz derecede lezzetli.
Harika iki adet sandviç ve meyve suyu, yanında kızarmış tavuk, çerez ve kocaman
bir muz ve su. Milli park içinde içindeki kamp sahası da oldukça temiz. Bu
arada tesisin telle çevrilmiş bölgesinin kenarlarında bulunan bufalo
kafataslarını yakından incelemek ve elime almak istediğimde tesis görevlileri
tarafından anında uyarılıyorum. Serengeti’nin taşı toprağı ve kemiği altın
kabul ediliyor:) :)
Serengeti'de Bufalo Kafatası |
Öğle yemeğinin ardından küçük bir nehir kıyısında
ağızlarını güneşe doğru açmış ve hareketsiz bir şekilde dakikalarca duran
timsahlar ve hemen yakınındaki su aygırı sürüsünün çıkardığı homurtuları dinlemek
ve izlemek gerçekten çok heyecan verici. Bu arada şoförümüz küçük nehrin içine aracımızı
sokarak hızla karşı kıyıya geçerken artistik hareketlerde de bulunmayı ihmal
etmiyor.
Serengeti'de Nil Timsahları |
Serengeti'de Su Aygırları |
Yola devam ederken ilk defa bir su aygırını sudan
çıkmış ve çalılıkların arasında yürürken görüntülüyoruz. Doğduğunda 45-50 kg
civarında pembe renkte olan,erişkin hale geldiğinde ise ağırlığı 3-4 tona
ulaşan, sadece kafasının ağırlığı 400-500 kg olan, doğumunu suda yapan, önce yüzmeyi
sonra yürümeyi öğrenen bu otçul ve son derece saldırgan hayvanı bu şekilde
gözlemlemek çok ilginç bir tecrübe oluyor.
Serengeti'de Su Aygırı |
Daha sonra çok uzaklardan gördüğümüz 2 adet fil ve
beyaz gergedanı görmek bizi inanılmaz sevindiriyor ancak hayvanlara çok da yaklaşamıyor
sadece dürbün ve fotoğraf makinalarımızın zoom objektifleri ile bakmakla
yetiniyoruz…
Serengeti'de Filler |
19 günlük seyahatimizin son günlerinde
gerçekleştirdiğimiz bu 7 saatlik safaride içimizde hep göremediğimiz hayvanları
yakından görme arzusu var. Ancak Serengeti’ye Şubat ayında gelmiş olmamız ve batı koridorunu
kullanmamız sebebiyle safarinin bizim için çok da doyurucu olduğunu söyleyemiyorum.
Hayallerimde bir çita ve fil sürüsü ile aslan ailesine rastlamak var ancak bunu
gerçekleştiremiyorum. Ancak büyük göçün gerçekleştiği bu sonsuz ovada o havayı
teneffüs etmek bile çok özel bir durum ve insana kendisini çok ayrıcalıklı
hissettiriyor…
Parkın batı
kapısından saat 16:00’dan sonra içeriye girişe izin verilmiyor. Sabahtan beri
park içinde kaç km yol yaptığımızı kestiremiyorum ancak şoförümüz öğle
yemeğinden yaklaşık bir saat sonra dönüş vaktimizin geldiğini söylüyor.
Bizlerse hala heyecan içinde sağda solda görebileceğimiz başka hayvanlar var mı
diye bakınıyoruz. Sanırım kapıdan oldukça uzak bir noktadayız ki şoför toprak
yolda aşırı hız yapmaya başlıyor. Önce arabanın üstünü kapatıyor sonra da korkudan
hepimiz koltuklarımıza oturarak emniyet kemerlerimizi bağlıyoruz. Batı kapısına
ulaşmamız saat 15.00’i buluyor. Kapıda bizi bekleyen tırımız ve diğer grup
üyesi arkadaşlarımızla buluşuyoruz. Kısa bir mola ve araç değişimi sırasında
kaşla göz arasında milli parkın kapısındaki hediyelik eşya mağazasından da bir
şeyler almayı ihmal etmiyoruz tabi ki :)
Yola kaldığımız
yerden devam ediyoruz rotamız “Musoma” şehri. Yol çok uzun sürmüyor. Saat 18:00
gibi Musoma’dayız ve kampımız yine göl kenarında “Tembo Beach”de. Saat ve mekan
o kadar uygun ki Viktorya gölünde yüzmeye karalıyım. Ancak bu sefer de rüzgar
var ve göl çok dalgalı… Serengeti’de o kadar dolu dolu zaman geçirmişiz ki bunu
hiç dert etmiyorum. Tesis ve odalar bir o kadar güzel ve ucuz ki. 20 dolara
hemen bir oda ayarlıyoruz. Duvarlarda, perdelerde ve tablolarda hakim olan turuncu
rengin enerjisi ile içimiz açılıyor.
Viktorya Gölünde Gün Batımı |
Özlem
ŞENOL
05.05.2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder