09
Şubat 2016 Salı UGANDA EKVATORU
Bugün erkenden Kampala’dan Ruanda sınırına çok yakın bir yerde bulunan Kabele’ye
geçmek üzere Uganda'daki son kapımıza doğru yola çıkıyoruz. Saat
09:00’da daha önce fotoğraflarını gördüğüm ve Uganda Ekvatoru çizgisine
geliyoruz. “Aid Child Cafe”
de tırımızdaki malzemelerle ve sabah klasiğimiz haline gelen
mısır gevreği ve muzla kahvaltımızı yaptıktan sonra birbirinden keyifli
fotoğraflar çekiyoruz. Bu arada civardaki hediyelik eşya dükkanlarından da
alışveriş yapmayı ihmal etmiyoruz :)
|
Uganda Ekvatorunda |
|
Uganda Ekvatorunda |
|
Uganda Ekvatorunda |
|
Uganda Ekvatorunda |
Bu arada tam “0” enlemi
üzerinde yapılan “Coriolis Kuvveti Deneyi”ni ilgiyle izliyoruz. Kuzey yarım küre sınırı içinde büyükçe
bir huniye doldurulan suyun üzerine bir çiçek bırakılıyor. Çiçek koymanın amacı
suyun akış yönünü rahatça görebilmek için. Suyun boşalmaya başlamasıyla
birlikte çiçek saat yönünde dönerek huniden aşağıya boşalıyor. Benzer deneyi
güney yarım kürede yaptığınızda su saatin ters yönünde akarak boşalıyor. Bu
sefer huniyi tam ekvator çizgisi üzerine koyarak suyu boşaltmaya
başladığınızda, su olduğu noktadan aşağıya dökülüyor. Bunun bilimsel açıklaması
ise şu şekilde: Dönen yer kürenin yüzeyi üzerinde hareket eden hava,
kuzey yarım kürede hareket yönünün sağına, güney yarım kürede soluna saptırır.
Bu saptırma gücüne “Coriolis Kuvveti” denir. Fransız matematik ve
fizikçisi, Gustave Gaspard Coriolis (1792-1843)
onuruna bu ad verilmiştir.
Tüm gün süren yolculuğumuz Kabale’de “Cephas Inn” adındaki kamp yerimize
saat 17:00 civarında ulaşmamızla sona eriyor. Bir otelin bahçesi içindeki kamp
alanımız gayet düzenli. Otelin restoran ve kafeterya bölümü var. Ayrıca
bahçedeki kafeteryada gece müzikli eğlenceler de düzenleniyor. Ancak o kadar
yorgunuz ki ses duyacak halimiz kalmamış. Bu arada otelin bahçesini silahlı
koruma görevlileri sabaha kadar nöbet tutuyorlar.
10
Şubat 2016 Çarşamba BUNYONYİ
GÖLÜ, PIGME KÖYÜ ve GÖL TOPLULUĞU PROJESİ
Sabah 08:00’de kamp sahamızdan bizleri almaya gelen minibüs ile Kabale
yakınında yer alan Bunyonyi gölüne gidiyoruz. Geçmiş yıllarda kamp sahası olarak
Bunyonyi Gölündeki tesisler kullanılıyormuş, ancak kötü yol şartları sebebiyle
bu bölgeye tırın girmesi zor olduğundan Kabale merkezde konaklama yapmışız.
Bir saatten daha kısa bir süre içinde Bunyonyi gölü kıyısına
ulaşıyoruz. Burada bizi bekleyen rehberimiz ile birlikte hemen kıyıdaki motorlu
kayıklardan birisine biniyoruz. Karşı kıyıya geçmemiz 45 dakikamızı alıyor, yol
boyunca göl üzerinde sayısız kayık görüyoruz. Kayıklar göl üzerinde taşımacılık
için kullanılıyor. Etrafımız yeşilin her tonu ile çevrili muhteşem güzellikte
bir yerdeyiz. Rehberimiz göl hakkında bilgi vermeye başlıyor. Bunyonyi gölü ve göl içerisinde yer alan adaların hikayesini http://ozlemcegeziyorum.blogspot.com.tr/2016/04/afrikanin-kucuk-insanlari-pigmeler.html adresindeki yazımdan okuyabilirsiniz.
Bunyonyi Göl Topluluğu
Projesi (Lake Bunyonyi Community Project)
Oasis Overland tur firmamızın desteklemekte olduğu Bunyonyi Göl Topluluğu Projesi (Lake Bunyonyi Community Project) ziyaret etmek üzere bindiğimiz motorlu kayık ile gölün diğer kıyısına ulaşıyoruz. Kıyıda bizleri ziyaret edeceğimiz ilkokul ve yetimhanenin Müdürü Edison Twebaze karşılıyor. Oldukça dik patika bir yoldan tırmanmaya başlıyoruz. 15 dakikalık nefes nefese tırmanışın sonunda okula ulaşıyoruz. Okula ulaştığımızda bahçede öğretmenleriyle birlikte etkinlik yapan 20-25 kişilik çocuk grubunu görüyoruz. Çocuklar bizi gördükleri andan itibaren öğretmenlerinin de izniyle hoş geldiniz şarkısını söyleyerek arkasından da dans etmeye başlıyorlar.
|
Bunyonyi Okulu Bahçesi |
|
Bunyonyi Okulunda Karşılama Töreni |
|
Bunyonyi Okulunda Karşılama Töreni |
Etrafımızı çeviren çocuklarla birlikte
bizde dansa katılıyoruz. Çocukların enerjisi hiç biteceğe benzemiyor. Ellerindeki
yerel davul da dans sırasında ritim tutmaya devam ediyorlar ve bu konuda da
oldukça başarılılar. Bu arada öğretmen bayan çok ciddi ve çocukların disiplini
bozacak hiçbir hareketine izin vermiyor. Dansımız nerdeyse 1 saate yakın
sürüyor. Aralarında yetim çocukların da yer aldığı önce ürkek duran,
bakışlarını bizden kaçıran çocuklarla yakın iletişimimiz başlıyor. Danslar
esnasında birbirinden güzel fotoğraflar çekiyoruz. Dansların bitiminde grup
liderimiz Trayc’nin Avusturalya’dan taşıdığı çeşit çeşit kalem ve boyaları,
çıkartmaları, boyama kitabı gibi okul malzemelerini ve bir adet fotoğraf
makinasını, bizimse Türkiye’den getirdiğimiz kalem ve şekerleri bu güzel
çocuklara dağıtmak üzere öğretmenlerine teslim ediyoruz. Öğretmenimiz kargaşaya
mahal vermemek için çocukları bir güzel sıraya sokuyor ve herkesin bu
hediyelerden faydalanmasını sağlıyor. Gülen, sevinen bu çocukların yüzleri
kalbimizde unutulmaz anılar bırakıyor. Beraber dans ettiğimiz bir kız çocuğunun
yanımıza gelerek, ben yetim değilim, diğer arkadaşlarımla da ilgilenin demesi
ise beyinlerimize kazınan bir anı oluyor. Çocuklarla birlikte en son olarak
grup fotoğrafımızı çektikten sonra proje hakkında daha detaylı bilgi almak ve
gelişmeleri öğrenmek üzere Edison’un yanına gidiyoruz.
|
Bunyonyi Okulunda Öğretmen ve Öğrenciler |
|
Bunyonyi Okulunda Öğrenciler |
|
Bunyonyi Okulu Çocukları ile Birlikte |
Edison 2004 yılında başlayan bu projeye
nasıl başladıklarını ve bu kapsamda gerçekleştirdikleri çalışmaları anlatmaya
başlıyor.
Edison, Uganda’da yaşanan iç savaş ve
diktatörlük yıllarının ardından geriye şu anda sadece yoksulluk ve AIDS’in
etkileri kaldı diyor. Afrika'da ailelerin çoğu zaman geniş olduğu ancak iç
savaşta ebeveynleri kaybeden çocukların kendilerinden büyük kardeşlerine emanet
edilerek çocukların hem yaşama tutunma hem de eğitim şanslarının ellerinden alındığından
bahsediyor.
|
Bunyonyi Okulunda Kardeşler |
Şanslı olanların ise kendileriyle
ilgilenecek yakınları (teyze/amca/hala/dayı) ve onları barındıracak evleri olduğunu
söylüyor. Bunyonyi Gölü Topluluğu Okul ve Yetimhane Projesi fikrinin de buradan
ortaya çıktığını belirtiyor.
Gölde yaşayan insanlar bir araya
gelerek bölgedeki çocuklara yardım için bir şeyler yapılması gerektiğine karar
veriyorlar. Bu topluluğun başlıca hedefleri arasında bir okul kurmak ve
çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şeyi yani yiyecek ve sağlık hizmetlerine
erişimi sağlamak yer alıyor.
Devletten ya da herhangi bir sivil
toplum kuruluşundan yardım almadan işe başlayan Edison, 2007 yılında Oasis
Overland mürettebatı ile tanışınca aralarında bir dostluk başlıyor. Bunun sonucunda
hem bölgeye gelen turistler için hem de burada yaşayanlar için karşılıklı yarar
sağlayacak programlar düzenleyebilecekleri konusunda anlaşıyorlar.
Oasis Overland, bu topluluğun içinde
bulunduğu zor durumu ve buralarda neler olup bittiğini göstermek için bölgeye ücretsiz
turlar düzenlemeye başlıyor. Edison ve beraberindeki insanların yardım için bir
herhangi beklentileri yok. Gelen ziyaretçilere konukseverliklerini göstererek ve
elleriyle hazırladıkları yerel öğle yemeğini sunarak ziyaretçilere güzel bir
gün yaşatıyorlar. Ziyaretçiler de bu misafirperverliğin altında kalmak
istemeyince karınca kararınca yardımlar başlıyor.
Bunyonyi
gölünde arazi çok kıt ve pahalı. Gelen yardımlarla öncelikle okul inşası için
bir arazi satın alınıyor. Daha sonra dört derslikli okul inşa ediliyor. Arkasından
da bölgeye gelen ziyaretler eğer burada kalmak ve çeşitli konularda yardım etmek
isterse, konaklamaları için 2-3 kulübe ve akşam yemeklerini yiyebilecekleri bir
yemek odası yapılıyor.
|
Bunyonyi Okulunda Misafir Kulübeleri
|
Topluluk kendi kendine yeterli olmaya çalışıyor. Eğitim dışında, çevre köylerden okula gelen öğrenciler ve yetimhane çocukları için her gün düzenli olarak 150 kişilik öğle yemeği veriyor. 10 kimsesiz çocuğa ise evlerinin kapısını açıyorlar. Ayrıca ilkokulu başarılı şekilde bitiren ve umut vadeden çocuklar, Kabale’de yatılı okula yollanarak eğitimlerini sürdürmeleri sağlanıyor. Edison, büyüyen ve üniversite çağına gelen kız öğrenciler için yıllık 300 doların her türlü ihtiyacı karşılamak için yeterli olduğu belirterek, yeni projelerinden bahsediyor.
Yeni satın aldıkları arazide çocukların
süt ve et ihtiyacını karşılamak üzere küçükbaş hayvan almak istediğinden
bahsediyor. Merak edip soruyoruz burada bir koyun fiyatı ne kadar diye.
Aldığımız cevap ise oldukça şaşırtıcı sadece 30-35 dolar. Tüm bu çalışmalar
bölge insanının özverisi ve Oasis’in gönüllü yardımları ile gerçekleşiyor.
Daha sonra Edison bize kendi elleriyle
yaptığı öğle yemeğini okulun bir binası içinde ikram ediyor. O kadar candan,
güler yüzlü ve temiz bir insan ki, Oasis’in neden bu projeye gönüllü destek
verdiğini hemen anlayabiliyorsunuz. Hele Uganda’da yaşadığımız slum
tecrübesinden sonra kimlerin gerçekten gönüllü olduğunu anlamak hiçte zor
değil. Grubumuzdan bağış yapmak isteyenler hemen Edison’a bunu elden teslim
ediyorlar, oda birer makbuz hazırlayıp getiriyor. Bu proje ile ilgilenenlerin
bundan sonraki faaliyetlerini nasıl takip edebileceklerini ve bağış yapmak
isterlerse nasıl bir prosedür izleyeceklerini anlatıyor. Bu arada yemekler
gerçekten mükemmel. Tavuk eti zannettiğim güzellikte bir balık, yeşil fasulyeye
benzer bir etli yemek, tatlı patates, pirinç pilavı vb. Edison bizim için
döktürmüş. Bu kadar yemeği tabi ki bitiremiyoruz okuldaki çocuklarla
paylaşıyoruz.
|
Bunyonyi Okulunda Öğle Yemeği |
|
Edison ve Ailesi |
Yemekten sonra Edison bizleri Bunyonyi
Gölünü ve adaları panoramik olarak seyredebileceğimiz bir tepeye çıkarıyor. Bu
noktadan Bunyonyi gölü ve adaların manzarası gerçekten harika…
|
Bunyonyi Gölü ve Adalar |
İniş yolumuzda ise dev boynuzlu bir
sığır ile yol boyunca bize eşlik eden kurt köpeği ve kalp şeklindeki ada adeta
bizi unutmayın, tekrar görüşmek üzere bize hoşça kalın diyor…
|
Bunyonyi Gölü |
|
Bunyonyi Gölünde Adalar |
Kıyıya indikten sonra bizi bekleyen
kayığımız ile bu sefer daha önce Oasis’in kamp yeri olarak kullandığı kamp
sahasına bir saat mola vermek üzere yanaşıyoruz. Tesis gerçekten çok güzel,
göle nazır bir terası ve gümüş sırtlı goril, timsah, yerli insan vb.
figürleriyle dolu bir bahçesi var. Burada anı fotoğrafları çekerken ve
kahvelerimizi yudumlarken vaktin nasıl geçtiğini fark edemiyoruz.
|
Bunyonyi Gölü |
|
Bunyonyi Gölünde |
Saat 15:15’te tesisten ayrılıyoruz ve
yaklaşık bir saat süren bir kayık gezisiyle pigmelerin yaşadığı dağ köyünün
kıyısına ulaşıyoruz. Burada da pigme topluluğun entegrasyonu projesi (Lake
Bunyoni Pigme Community) kapsamında gerçekleştirilen çalışmaları göreceğiz.
Akşam yemeğimizi göldeki adalardan biri olan Prime Island’da "Nature’s Prime Island" adındaki restoranda
yiyoruz. Menümüzde gölün meşhur balığı var. Bu güzel akşam yemeğinin ardından gece kampımıza 22.30 gibi geç bir saatte ulaşıyoruz.
|
Bunyonyi Gölünde Akşam Yemeğimiz |
11
Şubat 2016 Perşembe UGANDA-RUANDA
SINIRI ve MUSANZE ŞEHRİ
Sabah 08:15’de Kabale’den yola çıkarak saat 12:15 civarında Uganda-Ruanda
sınırına ulaşıyoruz. Saatlerimiz artık 1 saat geri alarak Türkiye ile aynı saat
dilimine geçmiş oluyoruz.
Yol boyunca Ruanda’nın “Bin Tepeli Ülke”nin muıhteşem dağ manzaralarını
seyrediyoruz. Tırımızın tepesini ilk defa açarak yol boyunca fotoğraf çekimi
yapıyoruz. Uganda’dan Ruanda’ya geçer geçmez insanlar, çocuklar, evler
değişmeye başlıyor. Okullarda renk renk formalı kızlı erkekli öğrenciler hemen
dikkatimizi çekiyor. Yaşayış tarzı Uganda’ya göre çok daha modern gözüküyor.
Saat 15:00’e doğru “Musanze” şehrine geldiğimizde hali hazırda kilise
olarak da hizmet veren “Fatimas” isimli bir komplekse giriş yapıyoruz. Kilisenin
bir bölümü kampçıların kullanımı için hazırlanmış. Dorm denilen toplu
yatakhaneler, çamaşırhane, yemek hazırlamak içinde mutfak bölümleri var. Banyo
ve tuvaletler son derece temiz…
|
Fatima Otel |
|
Fatima Otel |
Temiz banyo ve tuvalet fırsatını yakalamışken hemen günlerdir biriken çamaşırlarımızı
yıkamaya karar veriyoruz. Daha sonra Ruanda’daki etkinliklerimiz ile ilgili
olarak ayarlanan yerel rehberimiz kampımıza gelerek bizlere bilgi veriyor. Yarın
4 arkadaşımız gümüş sırtlı gorilleri görmek üzere Virunga dağına çıkacaklar. Onları
açıkça çok kıskanıyorum. Benimde gerçekleştirmek istediğim hayallerimden
birisi bu. Dünyada 800 tane kaldığı söylenen gümüş sırtlı gorillerle ilgili
olarak bu seyahate çıkmadan önce Anthony Hopkins’in “Instinct- İçgüdü” ve Dian
Fossy’in yaşam hikâyesini anlatan Sigourney Weaver’in “Gorillas In tne Mist-Sisteki
Goriller” filmini kaç kez seyrettim bilemiyorum. Ama bir günlük bir tur için
öyle bir fiyat belirlemişler ki, 19 günlük seyahatimizden daha pahalı. Bu
paranın nerdeyse tamamına yakını da Ruanda hükümetine dağa çıkış izni olarak
ödeniyormuş. İçim burkularak bu geziye katılamıyorum. Ama biliyorum ki bir gün
tekrar buraya geleceğim ve gümüş sırtlı gorilleri ben de göreceğim…
Milli Parkın içinde ve dışında yapılabilecek yaklaşık 10 adet etkinliği
rehberimiz fiyatlarıyla birlikte bir çırpıda anlatıyor. Yazılı herhangi bir
doküman maalesef yok. Aklımda kalanlar, gümüş sırtlı gorilleri görmek üzere
düzenlenene gezi, milli park içinde dağ tırmanışı (bu esnada da dağda
gorillerle karşılaşabilmek mümkünmüş!!!), milli park gezisi (gorilla
maymunları, fil, antilop vb. hayvanları görebilmek mümkünmüş), Dian Fossey
mezarını ziyaret, balıkçı köyü ve termal sular, mağara ve köy gezisi, ikiz
göller ve pigme köyü ziyareti.
Biz grup olarak değişik fotoğraf çıkabileceği düşüncesiyle balıkçı köyü
ve termal sular gezisini katılmayı tercih ediyoruz. Yarın sabah bizi gezdirecek
olan rehberimizle saat 09:00’da buluşmak üzere sözleşiyoruz. Bu arada akşam
yemeği için saat 19:00’da bir araya gelmeye karar veriyoruz. Bu arada günün
sürprizleri de peşi sıra geliyor. Bugün kamp sahamızda çadır kurmamıza gerek
olmadığı, hepimizin istersek dorm adı verilen yatakhanede kalabileceği, bu akşamki
yemeğin şoförümüz Often ile liderimiz Dan tarafından hazırlanacağı ve bize
Kenya’ya özgü lezzetleri tattırmak istedikleri söyleniyor. Bu haberden grup
olarak çok memnun kalıyoruz :)
Serbest zamanımızı değerlendirmek üzere Fatima Otel’den yürüyerek
bulunduğumuz şehri gezmeye karar veriyoruz. İlk etapta döviz bozdurarak ufak
marketten temel ihtiyaçlarımızı alıyoruz. Daha sonra oturup bir şeyler
yiyebileceğimiz bir mekan arıyoruz ama ufak bir kasaba görüntüsüne sahip
şehirde uygun bir mekan bulamayarak otelimize geri dönüyoruz. Yollarda en çok
ilgimi çeken şey ise motosikletin şehirde hem yük taşıma hem de taksi olarak
kullanılması oluyor. Duvarlardaki dağ gorilleri resimleri ise birer sanat eseri
gibi… Otelimizin bahçesinde yer alan kafeteryada yorgunluğumuzu attıktan sonra
akşam yemeğine geçiyoruz.
|
Musanze Şehrinde Motorsikletler |
|
Musanze Şehrinde Duvar Boyalamarı |
|
Fatima Otel |
Akşam yemeği menümüzde mısır unu ve suyla yapılan Kenyalıların sabah
akşam ekmek niyetine yedikleri “Ugali”, tadını ıspanak veya madımağa
benzettiğimiz “Muçiça”, tatlı patatesten yapılmış püre ve et sote var. Yemeklerin
tadı da bizim damak tadımıza oldukça uygun ve gerçekten çok lezzetli.
|
Ugali ve Muçiça'lı Akşam Yemeğimiz |
Klasik hale gelen bulaşık yıkama seansımızdan sonra Dan tarafında
Ruanda hakkında bilgiler veriyor. Ruanda’ya ilişkin detaylı bilgiyi http://ozlemcegeziyorum.blogspot.com.tr/2016/03/ruanda-kigali-soykirim-muzesi.html
adresindeki yazımdan okuyabilirsiniz. Daha sonrasında hep birlikte yatakhaneye
yerleşiyoruz. Bazı arkadaşlarımızın horlama ihtimaline karşın kimimiz cep
telefonumuzun kulaklıklarıyla kimimiz ise uçakta dağıtılan kulaklıkla
cibinliğimizin altına girerek eğlenceli bir gece yaşıyoruz. Hiç öğrenci
yatakhanesi tecrübem olmamıştı. Bunu da Ruanda’da yaşamak nasipte varmış
diyorum :)
|
Fatima Otel Yatakhanemizde |
Özlem Şenol
19.04.2016
Çok teşekkür ederim,Bir solukta okuyup bitirdim.
YanıtlaSilİlginiz için ben teşekkür ederim :))
Sil