19 Nisan 2016 Salı

DOĞU AFRİKA GÜNCESİ (IV. BÖLÜM)

09 Şubat 2016 Salı  UGANDA EKVATORU
Bugün erkenden Kampala’dan Ruanda sınırına çok yakın bir yerde bulunan Kabele’ye geçmek üzere Uganda'daki son kapımıza doğru yola çıkıyoruz. Saat 09:00’da daha önce fotoğraflarını gördüğüm ve Uganda Ekvatoru çizgisine geliyoruz. “Aid Child Cafe” de tırımızdaki malzemelerle ve sabah klasiğimiz haline gelen mısır gevreği ve muzla kahvaltımızı yaptıktan sonra birbirinden keyifli fotoğraflar çekiyoruz. Bu arada civardaki hediyelik eşya dükkanlarından da alışveriş yapmayı ihmal etmiyoruz :)
Uganda Ekvatorunda

Uganda Ekvatorunda

Uganda Ekvatorunda

  
Uganda Ekvatorunda

Bu arada tam “0” enlemi üzerinde yapılan “Coriolis Kuvveti Deneyi”ni ilgiyle izliyoruz. Kuzey yarım küre sınırı içinde büyükçe bir huniye doldurulan suyun üzerine bir çiçek bırakılıyor. Çiçek koymanın amacı suyun akış yönünü rahatça görebilmek için. Suyun boşalmaya başlamasıyla birlikte çiçek saat yönünde dönerek huniden aşağıya boşalıyor. Benzer deneyi güney yarım kürede yaptığınızda su saatin ters yönünde akarak boşalıyor. Bu sefer huniyi tam ekvator çizgisi üzerine koyarak suyu boşaltmaya başladığınızda, su olduğu noktadan aşağıya dökülüyor. Bunun bilimsel açıklaması ise şu şekilde: Dönen yer kürenin yüzeyi üzerinde hareket eden hava, kuzey yarım kürede hareket yönünün sağına, güney yarım kürede soluna saptırır. Bu saptırma gücüne “Coriolis Kuvveti” denir. Fransız matematik ve fizikçisi, Gustave Gaspard Coriolis (1792-1843) onuruna bu ad verilmiştir.

Tüm gün süren yolculuğumuz Kabale’de “Cephas Inn” adındaki kamp yerimize saat 17:00 civarında ulaşmamızla sona eriyor. Bir otelin bahçesi içindeki kamp alanımız gayet düzenli. Otelin restoran ve kafeterya bölümü var. Ayrıca bahçedeki kafeteryada gece müzikli eğlenceler de düzenleniyor. Ancak o kadar yorgunuz ki ses duyacak halimiz kalmamış. Bu arada otelin bahçesini silahlı koruma görevlileri sabaha kadar nöbet tutuyorlar.
10 Şubat 2016 Çarşamba BUNYONYİ GÖLÜ, PIGME KÖYÜ ve GÖL TOPLULUĞU PROJESİ
Sabah 08:00’de kamp sahamızdan bizleri almaya gelen minibüs ile Kabale yakınında yer alan Bunyonyi gölüne gidiyoruz. Geçmiş yıllarda kamp sahası olarak Bunyonyi Gölündeki tesisler kullanılıyormuş, ancak kötü yol şartları sebebiyle bu bölgeye tırın girmesi zor olduğundan Kabale merkezde konaklama yapmışız.

Bir saatten daha kısa bir süre içinde Bunyonyi gölü kıyısına ulaşıyoruz. Burada bizi bekleyen rehberimiz ile birlikte hemen kıyıdaki motorlu kayıklardan birisine biniyoruz. Karşı kıyıya geçmemiz 45 dakikamızı alıyor, yol boyunca göl üzerinde sayısız kayık görüyoruz. Kayıklar göl üzerinde taşımacılık için kullanılıyor. Etrafımız yeşilin her tonu ile çevrili muhteşem güzellikte bir yerdeyiz. Rehberimiz göl hakkında bilgi vermeye başlıyor. Bunyonyi gölü ve göl içerisinde yer alan adaların hikayesini http://ozlemcegeziyorum.blogspot.com.tr/2016/04/afrikanin-kucuk-insanlari-pigmeler.html adresindeki yazımdan okuyabilirsiniz.
Bunyonyi Göl Topluluğu Projesi (Lake Bunyonyi Community Project)
Oasis Overland tur firmamızın desteklemekte olduğu Bunyonyi Göl Topluluğu Projesi (Lake Bunyonyi Community Project) ziyaret etmek üzere bindiğimiz motorlu kayık ile gölün diğer kıyısına ulaşıyoruz. Kıyıda bizleri ziyaret edeceğimiz ilkokul ve yetimhanenin Müdürü Edison Twebaze karşılıyor. Oldukça dik patika bir yoldan tırmanmaya başlıyoruz. 15 dakikalık nefes nefese tırmanışın sonunda okula ulaşıyoruz. Okula ulaştığımızda bahçede öğretmenleriyle birlikte etkinlik yapan 20-25 kişilik çocuk grubunu görüyoruz. Çocuklar bizi gördükleri andan itibaren öğretmenlerinin de izniyle hoş geldiniz şarkısını söyleyerek arkasından da dans etmeye başlıyorlar.
Bunyonyi Okulu Bahçesi

Bunyonyi Okulunda Karşılama Töreni
Bunyonyi Okulunda Karşılama Töreni
























Etrafımızı çeviren çocuklarla birlikte bizde dansa katılıyoruz. Çocukların enerjisi hiç biteceğe benzemiyor. Ellerindeki yerel davul da dans sırasında ritim tutmaya devam ediyorlar ve bu konuda da oldukça başarılılar. Bu arada öğretmen bayan çok ciddi ve çocukların disiplini bozacak hiçbir hareketine izin vermiyor. Dansımız nerdeyse 1 saate yakın sürüyor. Aralarında yetim çocukların da yer aldığı önce ürkek duran, bakışlarını bizden kaçıran çocuklarla yakın iletişimimiz başlıyor. Danslar esnasında birbirinden güzel fotoğraflar çekiyoruz. Dansların bitiminde grup liderimiz Trayc’nin Avusturalya’dan taşıdığı çeşit çeşit kalem ve boyaları, çıkartmaları, boyama kitabı gibi okul malzemelerini ve bir adet fotoğraf makinasını, bizimse Türkiye’den getirdiğimiz kalem ve şekerleri bu güzel çocuklara dağıtmak üzere öğretmenlerine teslim ediyoruz. Öğretmenimiz kargaşaya mahal vermemek için çocukları bir güzel sıraya sokuyor ve herkesin bu hediyelerden faydalanmasını sağlıyor. Gülen, sevinen bu çocukların yüzleri kalbimizde unutulmaz anılar bırakıyor. Beraber dans ettiğimiz bir kız çocuğunun yanımıza gelerek, ben yetim değilim, diğer arkadaşlarımla da ilgilenin demesi ise beyinlerimize kazınan bir anı oluyor. Çocuklarla birlikte en son olarak grup fotoğrafımızı çektikten sonra proje hakkında daha detaylı bilgi almak ve gelişmeleri öğrenmek üzere Edison’un yanına gidiyoruz.
Bunyonyi Okulunda Öğretmen ve Öğrenciler


Bunyonyi Okulunda Öğrenciler


Bunyonyi Okulu Çocukları ile Birlikte

Edison 2004 yılında başlayan bu projeye nasıl başladıklarını ve bu kapsamda gerçekleştirdikleri çalışmaları anlatmaya başlıyor.
Edison, Uganda’da yaşanan iç savaş ve diktatörlük yıllarının ardından geriye şu anda sadece yoksulluk ve AIDS’in etkileri kaldı diyor. Afrika'da ailelerin çoğu zaman geniş olduğu ancak iç savaşta ebeveynleri kaybeden çocukların kendilerinden büyük kardeşlerine emanet edilerek çocukların hem yaşama tutunma hem de eğitim şanslarının ellerinden alındığından bahsediyor. 

Bunyonyi Okulunda Kardeşler

Şanslı olanların ise kendileriyle ilgilenecek yakınları (teyze/amca/hala/dayı) ve onları barındıracak evleri olduğunu söylüyor. Bunyonyi Gölü Topluluğu Okul ve Yetimhane Projesi fikrinin de buradan ortaya çıktığını belirtiyor.

Gölde yaşayan insanlar bir araya gelerek bölgedeki çocuklara yardım için bir şeyler yapılması gerektiğine karar veriyorlar. Bu topluluğun başlıca hedefleri arasında bir okul kurmak ve çocukların en çok ihtiyaç duyduğu şeyi yani yiyecek ve sağlık hizmetlerine erişimi sağlamak yer alıyor.
Devletten ya da herhangi bir sivil toplum kuruluşundan yardım almadan işe başlayan Edison, 2007 yılında Oasis Overland mürettebatı ile tanışınca aralarında bir dostluk başlıyor. Bunun sonucunda hem bölgeye gelen turistler için hem de burada yaşayanlar için karşılıklı yarar sağlayacak programlar düzenleyebilecekleri konusunda anlaşıyorlar.

Oasis Overland, bu topluluğun içinde bulunduğu zor durumu ve buralarda neler olup bittiğini göstermek için bölgeye ücretsiz turlar düzenlemeye başlıyor. Edison ve beraberindeki insanların yardım için bir herhangi beklentileri yok. Gelen ziyaretçilere konukseverliklerini göstererek ve elleriyle hazırladıkları yerel öğle yemeğini sunarak ziyaretçilere güzel bir gün yaşatıyorlar. Ziyaretçiler de bu misafirperverliğin altında kalmak istemeyince karınca kararınca yardımlar başlıyor.
Bunyonyi gölünde arazi çok kıt ve pahalı. Gelen yardımlarla öncelikle okul inşası için bir arazi satın alınıyor. Daha sonra dört derslikli okul inşa ediliyor. Arkasından da bölgeye gelen ziyaretler eğer burada kalmak ve çeşitli konularda yardım etmek isterse, konaklamaları için 2-3 kulübe ve akşam yemeklerini yiyebilecekleri bir yemek odası yapılıyor. 

Bunyonyi Okulunda Misafir Kulübeleri

Topluluk kendi kendine yeterli olmaya çalışıyor. Eğitim dışında, çevre köylerden okula gelen öğrenciler ve yetimhane çocukları için her gün düzenli olarak 150 kişilik öğle yemeği veriyor. 10 kimsesiz çocuğa ise evlerinin kapısını açıyorlar. Ayrıca ilkokulu başarılı şekilde bitiren ve umut vadeden çocuklar, Kabale’de yatılı okula yollanarak eğitimlerini sürdürmeleri sağlanıyor. Edison, büyüyen ve üniversite çağına gelen kız öğrenciler için yıllık 300 doların her türlü ihtiyacı karşılamak için yeterli olduğu belirterek, yeni projelerinden bahsediyor.

Yeni satın aldıkları arazide çocukların süt ve et ihtiyacını karşılamak üzere küçükbaş hayvan almak istediğinden bahsediyor. Merak edip soruyoruz burada bir koyun fiyatı ne kadar diye. Aldığımız cevap ise oldukça şaşırtıcı sadece 30-35 dolar. Tüm bu çalışmalar bölge insanının özverisi ve Oasis’in gönüllü yardımları ile gerçekleşiyor.
Daha sonra Edison bize kendi elleriyle yaptığı öğle yemeğini okulun bir binası içinde ikram ediyor. O kadar candan, güler yüzlü ve temiz bir insan ki, Oasis’in neden bu projeye gönüllü destek verdiğini hemen anlayabiliyorsunuz. Hele Uganda’da yaşadığımız slum tecrübesinden sonra kimlerin gerçekten gönüllü olduğunu anlamak hiçte zor değil. Grubumuzdan bağış yapmak isteyenler hemen Edison’a bunu elden teslim ediyorlar, oda birer makbuz hazırlayıp getiriyor. Bu proje ile ilgilenenlerin bundan sonraki faaliyetlerini nasıl takip edebileceklerini ve bağış yapmak isterlerse nasıl bir prosedür izleyeceklerini anlatıyor. Bu arada yemekler gerçekten mükemmel. Tavuk eti zannettiğim güzellikte bir balık, yeşil fasulyeye benzer bir etli yemek, tatlı patates, pirinç pilavı vb. Edison bizim için döktürmüş. Bu kadar yemeği tabi ki bitiremiyoruz okuldaki çocuklarla paylaşıyoruz. 
Bunyonyi Okulunda Öğle Yemeği


Edison ve Ailesi

Yemekten sonra Edison bizleri Bunyonyi Gölünü ve adaları panoramik olarak seyredebileceğimiz bir tepeye çıkarıyor. Bu noktadan Bunyonyi gölü ve adaların manzarası gerçekten harika…
Bunyonyi Gölü ve Adalar

İniş yolumuzda ise dev boynuzlu bir sığır ile yol boyunca bize eşlik eden kurt köpeği ve kalp şeklindeki ada adeta bizi unutmayın, tekrar görüşmek üzere bize hoşça kalın diyor…
Bunyonyi Gölü 


Bunyonyi Gölünde Adalar 

Kıyıya indikten sonra bizi bekleyen kayığımız ile bu sefer daha önce Oasis’in kamp yeri olarak kullandığı kamp sahasına bir saat mola vermek üzere yanaşıyoruz. Tesis gerçekten çok güzel, göle nazır bir terası ve gümüş sırtlı goril, timsah, yerli insan vb. figürleriyle dolu bir bahçesi var. Burada anı fotoğrafları çekerken ve kahvelerimizi yudumlarken vaktin nasıl geçtiğini fark edemiyoruz.
Bunyonyi Gölü


Bunyonyi Gölünde

Saat 15:15’te tesisten ayrılıyoruz ve yaklaşık bir saat süren bir kayık gezisiyle pigmelerin yaşadığı dağ köyünün kıyısına ulaşıyoruz. Burada da pigme topluluğun entegrasyonu projesi (Lake Bunyoni Pigme Community) kapsamında gerçekleştirilen çalışmaları göreceğiz.
Afrika'nın sahipler, en ilkel ve ufak insanlar topluluğu "PİGMELER"e ilişkin yazımı http://ozlemcegeziyorum.blogspot.com.tr/2016/04/afrikanin-kucuk-insanlari-pigmeler.html adresinden okuyabilirsiniz.


Akşam yemeğimizi göldeki adalardan biri olan Prime Island’da "Nature’s Prime Island" adındaki restoranda yiyoruz. Menümüzde gölün meşhur balığı var. Bu güzel akşam yemeğinin ardından gece kampımıza 22.30 gibi geç bir saatte ulaşıyoruz. 


Bunyonyi Gölünde Akşam Yemeğimiz

11 Şubat 2016 Perşembe UGANDA-RUANDA SINIRI ve MUSANZE ŞEHRİ
Sabah 08:15’de Kabale’den yola çıkarak saat 12:15 civarında Uganda-Ruanda sınırına ulaşıyoruz. Saatlerimiz artık 1 saat geri alarak Türkiye ile aynı saat dilimine geçmiş oluyoruz.
Yol boyunca Ruanda’nın “Bin Tepeli Ülke”nin muıhteşem dağ manzaralarını seyrediyoruz. Tırımızın tepesini ilk defa açarak yol boyunca fotoğraf çekimi yapıyoruz. Uganda’dan Ruanda’ya geçer geçmez insanlar, çocuklar, evler değişmeye başlıyor. Okullarda renk renk formalı kızlı erkekli öğrenciler hemen dikkatimizi çekiyor. Yaşayış tarzı Uganda’ya göre çok daha modern gözüküyor.


Saat 15:00’e doğru “Musanze” şehrine geldiğimizde hali hazırda kilise olarak da hizmet veren “Fatimas” isimli bir komplekse giriş yapıyoruz. Kilisenin bir bölümü kampçıların kullanımı için hazırlanmış. Dorm denilen toplu yatakhaneler, çamaşırhane, yemek hazırlamak içinde mutfak bölümleri var. Banyo ve tuvaletler son derece temiz… 
Fatima Otel


Fatima Otel

Temiz banyo ve tuvalet fırsatını yakalamışken hemen günlerdir biriken çamaşırlarımızı yıkamaya karar veriyoruz. Daha sonra Ruanda’daki etkinliklerimiz ile ilgili olarak ayarlanan yerel rehberimiz kampımıza gelerek bizlere bilgi veriyor. Yarın 4 arkadaşımız gümüş sırtlı gorilleri görmek üzere Virunga dağına çıkacaklar. Onları açıkça çok kıskanıyorum. Benimde gerçekleştirmek istediğim hayallerimden birisi bu. Dünyada 800 tane kaldığı söylenen gümüş sırtlı gorillerle ilgili olarak bu seyahate çıkmadan önce Anthony Hopkins’in “Instinct- İçgüdü” ve Dian Fossy’in yaşam hikâyesini anlatan Sigourney Weaver’in “Gorillas In tne Mist-Sisteki Goriller” filmini kaç kez seyrettim bilemiyorum. Ama bir günlük bir tur için öyle bir fiyat belirlemişler ki, 19 günlük seyahatimizden daha pahalı. Bu paranın nerdeyse tamamına yakını da Ruanda hükümetine dağa çıkış izni olarak ödeniyormuş. İçim burkularak bu geziye katılamıyorum. Ama biliyorum ki bir gün tekrar buraya geleceğim ve gümüş sırtlı gorilleri ben de göreceğim…

Milli Parkın içinde ve dışında yapılabilecek yaklaşık 10 adet etkinliği rehberimiz fiyatlarıyla birlikte bir çırpıda anlatıyor. Yazılı herhangi bir doküman maalesef yok. Aklımda kalanlar, gümüş sırtlı gorilleri görmek üzere düzenlenene gezi, milli park içinde dağ tırmanışı (bu esnada da dağda gorillerle karşılaşabilmek mümkünmüş!!!), milli park gezisi (gorilla maymunları, fil, antilop vb. hayvanları görebilmek mümkünmüş), Dian Fossey mezarını ziyaret, balıkçı köyü ve termal sular, mağara ve köy gezisi, ikiz göller ve pigme köyü ziyareti.
Biz grup olarak değişik fotoğraf çıkabileceği düşüncesiyle balıkçı köyü ve termal sular gezisini katılmayı tercih ediyoruz. Yarın sabah bizi gezdirecek olan rehberimizle saat 09:00’da buluşmak üzere sözleşiyoruz. Bu arada akşam yemeği için saat 19:00’da bir araya gelmeye karar veriyoruz. Bu arada günün sürprizleri de peşi sıra geliyor. Bugün kamp sahamızda çadır kurmamıza gerek olmadığı, hepimizin istersek dorm adı verilen yatakhanede kalabileceği, bu akşamki yemeğin şoförümüz Often ile liderimiz Dan tarafından hazırlanacağı ve bize Kenya’ya özgü lezzetleri tattırmak istedikleri söyleniyor. Bu haberden grup olarak çok memnun kalıyoruz :)
Serbest zamanımızı değerlendirmek üzere Fatima Otel’den yürüyerek bulunduğumuz şehri gezmeye karar veriyoruz. İlk etapta döviz bozdurarak ufak marketten temel ihtiyaçlarımızı alıyoruz. Daha sonra oturup bir şeyler yiyebileceğimiz bir mekan arıyoruz ama ufak bir kasaba görüntüsüne sahip şehirde uygun bir mekan bulamayarak otelimize geri dönüyoruz. Yollarda en çok ilgimi çeken şey ise motosikletin şehirde hem yük taşıma hem de taksi olarak kullanılması oluyor. Duvarlardaki dağ gorilleri resimleri ise birer sanat eseri gibi… Otelimizin bahçesinde yer alan kafeteryada yorgunluğumuzu attıktan sonra akşam yemeğine geçiyoruz.
Musanze Şehrinde Motorsikletler


Musanze Şehrinde Duvar Boyalamarı


Fatima Otel 

Akşam yemeği menümüzde mısır unu ve suyla yapılan Kenyalıların sabah akşam ekmek niyetine yedikleri “Ugali”, tadını ıspanak veya madımağa benzettiğimiz “Muçiça”, tatlı patatesten yapılmış püre ve et sote var. Yemeklerin tadı da bizim damak tadımıza oldukça uygun ve gerçekten çok lezzetli.
Ugali ve Muçiça'lı Akşam Yemeğimiz

Klasik hale gelen bulaşık yıkama seansımızdan sonra Dan tarafında Ruanda hakkında bilgiler veriyor. Ruanda’ya ilişkin detaylı bilgiyi http://ozlemcegeziyorum.blogspot.com.tr/2016/03/ruanda-kigali-soykirim-muzesi.html adresindeki yazımdan okuyabilirsiniz. Daha sonrasında hep birlikte yatakhaneye yerleşiyoruz. Bazı arkadaşlarımızın horlama ihtimaline karşın kimimiz cep telefonumuzun kulaklıklarıyla kimimiz ise uçakta dağıtılan kulaklıkla cibinliğimizin altına girerek eğlenceli bir gece yaşıyoruz. Hiç öğrenci yatakhanesi tecrübem olmamıştı. Bunu da Ruanda’da yaşamak nasipte varmış diyorum :)


Fatima Otel Yatakhanemizde




                                                                                                            Özlem Şenol
                                                                                                             19.04.2016


2 yorum: