02
Şubat 2016 Salı KRATER GÖLÜ MİLLİ PARKI
Sabah 06:00’da uyanıyoruz ancak çokta keyifli değiliz. Çadırda ilk
gecemizi oldukça üşüyerek geçirdik. Mısır gevreği ve süt ile hızlı bir kahvaltı
yaparak çadırlarımızı topluyoruz. Bugünkü programız oldukça erken başlıyor. Gruplar ikiye ayrılıyor biz 5 kişi saat 07:30’de “Crater Lake Sanctuary” yani Krater
Gölüne doğru hareket ederken, diğer grupta Hells Gate Milli Parkında bisiklet safarisi
yapacaklar. Turumuzun ücreti 47 dolar. Yaklaşık 1,5 saat süren Krater Gölünün yolu
belli bir noktadan sonra topraktan ve çok kötü.
Rehberimizin adı Simon. Önce Milli Parkta bir üç saate yakın bir
yürüyüş yapıyoruz. Bu gezintimiz sırasında zebra, zürafa, yaban domuzu, öküz başlı
antilop, buffalo, gazella gibi bir sürü hayvanı doğal yaşam alanlarında gözlemleme
imkanımız oluyor. Öğleye doğru parkın içinde yer alan üstü sucul bitkilerle kaplı
ufak bir göle su aygırlarını yakından görebilmek umudu ile gidiyoruz. Su aygırı
göremiyoruz ama birbirinden değişik kuş türleri bizi karşılıyor. Daha sonra Krater Gölüne doğru dik bir tırmanışa başlıyoruz.
|
Krater Gölü Milli Parkında Zebralar |
|
Krater Gölü Milli Parkında Zürafa |
|
Krater Gölü Milli Parkında Yaban Domuzu |
|
Krater Gölü Milli Parkı |
Krater Gölü Naviasha gölünün kuzeyinde 1960 m yükseklikte bir göl.
Gölün suyu sedimentten dolayı çamur renginde. Çanak şeklinde etrafı ormanla
çevrili enfes bir yer. Göl kenarında ağaçların içinde ufacık masmavi yüzme
havuzu olan bir tesis görüyoruz. Manzara fotoğraflarımızın çekimini
tamamladıktan sonra göl kenarındaki tepeden gördüğümüz tesiste, gölün içine
kurulan yüzer terasta öğle yemeğimizi yiyoruz. Daha sonra göl manzarasında
kahvelerimizi yudumlayarak yorgunluğumuzu atıyoruz.
|
Krater Gölünde |
Saat 14:00’a doğru kampımıza
dönüş için yola çıkıyoruz. Diğer arkadaşlarımız ile hemen hemen arkalı önlü kampa dönüşümüz saat 15:30'u buluyor. Hepsi tepeden tırnağa güneş altında o kadar yanmışlar ki, doğru tur seçimi yaptığımızı bu şekilde anlamış oluyoruz. Ufak bir dinlenmenin ardından
tırımıza binerek saat 16:00'da Nakuru’ya doğru yola çıkıyoruz. Yolumuz çok uzun sürmüyor.
Yeni kampımız “Nakuru-Kembu Kamp” sahası. Hemen çadırlarımızı kuruyoruz ve
akşam yemeğini hızlıca yiyoruz. Bugün o kadar yorulmuşuz ki, uyumakta hiç zorlanmıyoruz. Yarın yine yoğun bir
gün bizleri bekliyor. Dünyaca ünlü Nakuru Gölünde safariye çıkacağız.…
03
Şubat 2016 Çarşamba NAKURU
MİLLİ PARKI
Sabah oldukça erken bir saatte 05:00’de kalkarak 05:30’da kahvaltımızı
tamamlıyor ve Nakuru Gölü Milli Parkına gitmek için ayarlanmış olan özel aracımıza biniyoruz. Yaklaşık 1,5 saatlik yolculuktan sonra milli parka girişimiz saat 07:00'yi buluyor.
Nakuru, Masai dilinde "Toz veya Tozlu Yer" anlamına
gelmekte. Nakuru Gölü Milli Parkı, 1961 yılında Nakuru şehrinin güneyinde
kurulmuş. Başlangıçta sadece göl ve çevresindeki dağlık alanı kapsayan
park, etrafındaki savanaları içerecek şekilde genişletilmiş.
Nakuru gölü,
Nairobi’nin 164 km kuzeyinde, deniz seviyesinden 1.754 m. yükseklikte, Rift
Vadisi içerisinde 188 km2 'lik bir alanda yer alan soda
göllerinden bir tanesi. Nakuru Gölü, Milli Park ile korunmakta. Milli parkın etrafı çiftlerle çevrili. Bu yaban
hayatın hareketini kısıtlamaktan ziyade, kaçak avcıların göle girişini
engellemek için alınmış bir önlem. Nakuru Gölü, Ramsar Sözleşmesi kapsamında
koruma altına alınmış.
|
Nakuru Milli Parkında |
|
Nakuru Milli Park Planı |
Milli parkın güney doğu sınırında yer alan “Soysambu Koruma Alanı”na kadar
olan 12,1 km’lik yürüyüş parkı, gergedanların doğal yaşama alanlarının olası
genişleme bölgesi. Bu alan Nakuru gölüne kadar ki tek vahşi yaşam koridorunu
oluşturmakta.
Nakuru Gölü dünyanın en ünlü kuş cenneti. Göldeki yosunlar, fuşya-pembe renkli flamingolar için bir cazibe merkezi. Sahil şeridi sayıları bazen
binleri bazen de 1-2 milyonu bulan flamingolar ile ünlü hale gelmiş. Göl, sadece flamingolar açısından değil diğer kuş
türleri açısından da oldukça zengin. Göl çevresinde 400’den fazla yerli tür
bulunmakta. Avrupa’dan çok sayıda kuş, kış aylarında buraya göç etmekte. Göldeki flamingolar en iyi
şekilde “Baboon Cliff” diye adlandırılan Babun Uçurumundan görülebiliyor.
|
Nakuru Gölü Babun Uçurumu |
|
Nakuru Gölünde Flamingolar |
Gölde iki tür flamingo bulunmakta. Daha küçük olan flamingo cinsi koyu kırmızı gagası ile ayırt edilebiliyor. Daha
büyük olan flamingoların gaga uçları siyah. Küçük olan flamingolar sayıca
çok olmalarından dolayı, belgesellerde yaygın olarak yer almakta.
Flamingolar
sıcak sularda yetişen algle beslenmekte. Bilim adamları tarafından Nakuru’da flamingo popülasyonunun hektara
250 kg alg tükettikleri hesaplanmış.
Göldeki
su seviyesi, 1990’lı yılların başında çok hızlı bir şekilde azalmaya başlamış
ancak şu anda su seviyesi iyileştirilmiş durumda. Ayrıca 2013 yılında su
seviyesindeki artış, flamingoların, Bogoria Gölü’ne gıda aramak üzere göç
etmelerine sebep olmuş. Göldeki flamingo sayısı su ve yiyecek durumuna göre farklılık göstermekte.
Flamingoların
sayısı son dönemde artan turizm faaliyetleri, sanayi sektöründen kaynaklanan su
kirliliği, su kalitesi ve su sıcaklığındaki değişikliklerden dolayı hızla
azalmaya başlamış. Göl, kuru
mevsimlerde geri çekilirken, yağışlı mevsimlerde taşkınlar yaşamakta. Kirlilik ve kuraklık flamingoların
yiyeceklerini yok ederek flamingoların yakın göllere (Elmenteita, Simbi Nyaima ve Bogoria) göç etmelerine
sebep olmakta.
|
Nakuru Gölünde Flamingolar |
|
Nakuru Gölünde |
Ayrıca yerel iklim değişikliklerinin, göl havzasındaki çevresel koşulların değişmesine katkı
sunduğu ileri sürülmekte. Son dönemde
basında çıkan raporlar, flamingo göçlerinin ve kitle halinde ölümlerin
turizm sektörünü etkileyeceği konusunda paydaşlar arasında endişe yaratmaya
başladığını göstermekte.
Bölgede kuşların
yanı sıra, yaban domuzu, babun ve diğer büyük memeliler yer almakta. Ayrıca,
doğu siyah gergedanı ve güney beyaz gergedanları da bölgede bulunmakta. Milli Park, zürafa ve siyah
gergedanları koruma altına alabilmek gayesiyle genişletilmiş.
Milli Parkta şu
anda 25'den fazla doğu siyah gergedanı bulunmakta ki buda ülkede yoğunluğun
en fazla olduğu alan. Buna ilave olarak 70 tane endemik güney beyaz
gergedanı yer almakta. Ayrıca 1977 yılından itibaren Kenya’nın batısından
getirilen Rothschild
cinsi zürafalar da bu alana yerleştirilmiş. Parkta yırtıcılar arasında Kenya’ya özgü hayvan cinsleri ile waterbuck (iri bir cins antilop) çok yaygın
şekilde görebilirisiniz. Masai Aslanı, Kenya çitası, Afrika leoparı son
zamanlarda parkta sık sık görülmekte. Parktaki yoğun ormanlık alanlarda yaşayan büyük boyutlu
pitonları, yoldan geçerken veya ağaçlardan sallanırken görebileceğiniz söyleniyor.
Aracımızın üst kısmı açılabiliyor ve şoförümüz dur dediğimiz yerde anında
durarak bizlere fotoğraf çekmemiz için fırsat yaratıyor. Milli Parka girmemizle
birlikte ilk olarak artık alışmış hale geldiğimiz zebraları görüyoruz. Bunu
zürafa, impala, antilop, bufalo ve babun sürüleri izliyor. Hedefimizde hiç karşılaşmadığımız diğer ilginç hayvanları görmek var. Water buck ile bu isteğimiz gerçekleşmeye
başlıyor, arkasından gelen flamingo, telli turna ve uzaktan gördüğümüz beyaz
gergedan ile keyfimiz katlanıyor. Havanın ısınmaya birlikte biraz serinlemek ve
soğuk bir şeyler içmek amacıyla bir mola merkezine giriyoruz. Burada bahçeye
bırakılan bulaşıkların etrafında dolaşan ve yemek artıklarından beslenen maymunu
izlemeye doyamıyorum. Daha sonra fark ediyorum ki kucağında yavrusu da var. Maymunla
ilgilenmeye o kadar dalmışım ki bir çığlıkla irkiliyorum. Arkadaşımızı kulağından
bir yaban arısı sokmuş. Şoförümüz hemen ilk müdahaleyi yaparak arının iğnesini
çıkartıyor. Arkasından hemen bir antiseptik sürüyoruz. Yanımızda böcek
ısırmasına karşı hiç ilaç almamış, hepsini kampta bırakmışız. Bu bize iyi bir
ders oluyor ve bundan sonra safariye çıkarken ufak bir acil yardım çantasını
hep yanımızda bulundurmayı ihmal etmiyoruz.
|
Nakuru Milli Parkında Antilop |
|
Nakuru Milli Parkında Water Buck |
|
Nakuru Gölü Bulaşıkçısı :) |
|
Nakuru Gölünde Telli Turna
|
|
Nakuru Milli Parkında Öküzbaşlı Antilop |
|
Nakuru Milli Parkında Babun&Antilop |
|
Nakuru Milli Parkında Buffalo |
|
Nakuru Milli Parkında Zebralar |
Arı sokması şokundan sonraki durağımız Nakuru Milli Parkı içerisinde
yer alan şelale. Şelalede fotoğraf çekimlerimizi yaptıktan sonra hem öğle
sıcağını atlatmak, hem de önceden kumanya şeklinde hazırladığımız öğle yemeğimizi
yemek üzere “Nakuru Lodge”un bahçesine gidiyoruz. Bir çırpıda sandviçlerimizi
yiyoruz.
|
Nakuru Milli Parkı Şelalesi |
Daha sonra enfes güzellikte göl manzarası bulunan tesise, kahvelerimizi
içmek ve havuzunda serinlemek için giriyoruz. Ancak güneş altında o kadar
yorulmuşuz ki ayakkabılarımızı bir kenara atarak çimler üzerinde yalın ayak
geziniyoruz. Bu arada otel bahçesinde fütursuzca gezine babunlardan bir tanesi
çöp poşetimizi kapıyor. Babunları elinde kocaman demir bir sopayla kovalayan
otel görevlisi, babunu o kadar ürkütüyor ki, fotoğrafını çekmeye çalıştığım
sinirli erkek babunla burun buruna geliyorum. Öyle bir tıslıyor ve bağırıyor ki
ısıracak diye çok korkuyorum. Hayvanlar tarafından ısırılmam zaten meşhur, en
son bir at tarafından ısırdıktan sonra arkadaşlarımın dilinden zor kurtulmuştum. Birde babun
ısırdı desem ne yaparlar diye düşünmeden edemiyorum :) Kendimizi güzel manzaraya,
çimlerin üzerinde yanımızdan ayrılmayan gece mavisi ve kavuniçi renkli tüyleri
olan kuşlara ve otelin huzurlu havasına o kadar kaptırmışız ki, daha havuza
giremeden mola vaktimizin bittiği ve yola çıkmamız gerektiği hatırlatılıyor.
|
Nakuru Lodge |
|
Nakuru Lodge |
Öğleden sonra parkta Nakuru Gölü Milli Parkında bir süre daha gezmeye devam
ediyoruz. Uzaktan da olsa gergedanları görebiliyoruz ancak fotoğraf çekemiyoruz. Akşam üstü saat 17:00’de Nakuru Kembo Kampımıza geri dönüyoruz. Yemek
pişirme sırası bizde. Yemek partnerim Andrew ile birlikte güzel bir sebzeli İngiliz yemeği yapıyoruz. Yemek faslının ardından şömine karşısında dinleniyor, gün içinde çektiğimiz fotoğrafların keyfini çıkarıyoruz. Akşamın sürprizi ise Dan ve Often’ın çabuk gelin seslenmeleriyle kafa lambalarımızla
aydınlattığımız çalıların arasında gizlenen bukalemunların fotoğraflarını çekmek
oluyor…
|
Nakuru Kembu Kampında Bukalemun |
|
Nakuru Kembu Kampında Bukalemun |
Özlem ŞENOL
25.03.2016
Özlemcim ellerine sağlık keyifle okuyorum, okudukça bi daha gez istiyorum :) Harika olmuş, devamını dört gözle bekliyoruz.
YanıtlaSil