Gezmek
benim için vazgeçilmez bir tutku. Neden bu kadar geziyorsun, nasıl bu kadar
gezebiliyorsun diye soruyor arkadaş ve dostlarım. Seviyorum, yeni yerler, yeni
insanlar, yeni kültürler, farklı tatlar ve merak duygusu heyecan veriyor ve de
yaşam enerjimi körüklüyor. Düşünüyorum da neden ben böyleyim ???? Ama bir
bakıyorum biz ailecek böyleyiz. Abim cok gezer cok okur, annem de çok sever
gezmeyi. Hatta rahmetli anneannem de gezme lafını duyunca hepimizden önce
hazırlanır kapıya çıkardı… Sanırım bu bir hastalık veya genetik bir şey ama
bana bulaşması sanırım sevgili babamdan.
Çocukluğumuzda
5-6 yaşlarından itibaren o zamanki arabamız 1974 model Anadol ile Türkiye’nin
bir ucundan diğer ucuna her sene ailecek gitmediğimiz yer kalmamıştır. Yol
boyunca birlikte söylediğimiz şarkılar, yol üstü pikniklerimiz ve güzel
bulduğumuz ağaçlık bir alan veya bir su kenarında durup verilen çay kahve
molaları…. Evet evet diyorum ki bu güzel tutku bana babamdan bulaştı… Her
gittiği yere bizi de götürmek isteği, her tattığı yeni lezzeti bizim de tatmak
istemesi. Hala da böyledir. Benim gezme ve gezdiğim yerleri yazmaya çalışma
tutkumda bundan sanırım. Beğendiğim şeyleri sevdiklerimle paylaşmak. Mutlulukta
böyle değil midir, sevdiklerinizle paylaşınca çoğalmaz mı?.
Babam
yazılarımı okumaya başlayınca çok beğendi ve mutlu oldu. Yüksek lisans ve
doktora eğitimimi tamamladıktan sonra bana hep kızar “tembellik yapıyorsun, yaz
bir şeyler” diye. 20 yıllık meslek hayatım boyunca bilimsel araştırma ve rutin
resmi yazışmalar yapmaktan açıkçası içimden hiç yazı yazmak gelmiyordu. Sevgili
babacığım 74 yaşında mesleki alanda makaleler ve kitaplar yazmaya başlayınca
ben bu kadar beklememeliyim diye karar verdim. Öncelikle ne yapmaktan
hoşlanıyorsam bunu yazmalıyım diye işe başladım. Bakalım bu şekilde nerelere
gideceğim…
Bir
akşam babama yazdıklarımı okutuyordum ki bana neden şurayı da yazmıyorsun
burayı da yazmıyorsun demeye başladı. Bende gel birlikte bir seyahatimiz yazalım
o zaman dedim. En etkilendiğimiz yer neresi diye düşünürken 2009 yılının Kurban
bayramında 26-30 Kasım 2009
tarihleri arasında Mısır’a yaptığımız seyahati yazmaya başladık. Bu sefer yazımın
başlığı da Kazan-Kepçe ailesi Mısır’da J olsun istedim…
Kazan-Kepçe ailesi Mısır'da |
En
küçüğümüz 6, en büyüğümüz 72 yaşında 6 kişilik “çekirdek” bir aileyiz biz.
Babam, annem, abim, eşi, ufak Ege’miz ve ben. Hepimizin kendine özgü bir hayat
penceresi var. Bu yazımda ortak penceremizden Mısır’ı anlatacağız… Umarım sizde
zevk alırsınız… Sevdiklerinizle birlikte gezmenin tadını çıkararak mutlu anılarla
dönmeniz dileğiyle..
Mısır
Resmi adıyla “Mısır Arap Cumhuriyeti”
cumhuriyet ile yönetilen bir Arap ülkesidir. Halkının çoğunluğu Müslüman
Araplardan oluşur.
Kuzey
Afrika’da yer alan ve Akdeniz ile Kızıldenize kıyısı bulunan Mısır'ın, batısında
Libya, güneyinde Sudan yer almaktadır. Mısır topraklarının Asya kıtasında yer
alan Sina Yarımadası bölümünde ise Filistin ve İsrail ile komşudur. Başkenti
Kahire'dir. Ülkenin yüz ölçümü 1.010.000 km2’dir. Mısır'dan geçen Nil
Nehri, sularını Akdeniz'e boşaltmaktadır.
Mısır Haritası |
Mısır,
Kuzey Afrika'nın nüfusu en fazla olan ülkesidir. 2015 yılı nüfusu yaklaşık 88,5
milyondur. Nüfusun büyük bölümü Nil Nehri boyunca yerleşmiştir.
Mısır’da
resmi dil, Mısırca ve Arapçadır. Etnik grup olarak ülkenin %81,9’u Mısırlı Arap, %18’i
Kıpti, %0,1’i ise Yunandır.
Para birimi Mısır Lirası’dır (LE). 100 Euro (€) yaklaşık 855 Mısır
Lirasıdır. 1 TL, 2,68 LE’dir.
Mısır'ın
yaklaşık 7.000 yıllık bir geçmişi vardır. İlk medeniyetten bu yana birçok
yönetim, ülke ve kavim gelmiş ve geçmiştir. Bir zamanlar Osmanlı
İmparatorluğunun vilayeti olan Mısır, 1922 yılında bağımsızlaşmış, 1953
yılında cumhuriyet ilan edilmiştir. Arap Baharının etkisiyle 2011 yılında
gerçekleşen devrimle 32 yıl Mısır'ı yöneten Hüsnü Mübarek istifa ederek ülkede
demokrasiye geçiş süreci başlamıştır. Ancak bu süreç, 3 Temmuz 2013'te seçilmiş
ilk cumhurbaşkanı Muhammed Mursi'nin darbe ile görevden alınmasıyla kesintiye uğramıştır.
Şu an eski Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı Aldulfettah El Sisi Mısır’ın
cumhurbaşkanıdır.
Mısır
seyahatimiz için haftalar öncesinden uçak ve otel rezervasyonlarımızı
yaptırdık. 26 Kasım 2009 tarihinde İstanbul Sabiha Gökçen Havaalanından saat
17:30’da Air Cairo havayolu ile Mısır’ın Sharm El Sheik şehrine uçuyoruz. Uçuşumuz
yaklaşık 2 saat 15 dakika sürüyor. Türkiye ve Mısır arasında saat farkı
bulunmuyor. Uluslararası Sharm El Sheik Havaalanı şehir merkezine 12 km kadar
uzaklıkta.
Tatil
köylerinin yoğun olarak yer aldığı bölgede, Shores Amphoras adındaki otelimize ulaşıyoruz.
İkişer katlı villa tarzındaki binaların alt katında yer alan apart dairemize
yerleşiyoruz. Tüm odalar ortadaki büyük bahçeye bakıyor ve bahçenin ucu deniz
kıyısına kadar uzanıyor. Bahçede şirin çeşmeler, süs havuzları, yüzme
havuzları, çocuk bahçeleri var ve süslü perdelerle kameriyeler dekore edilmiş. Bahçedeki
balıkçıl kuşlar insanlardan ürkmeden geziniyorlar.
Shores Amphoras |
Otelimizin
Akabe körfezi kıyısında uzunca bir iskelesi var. Denize girerken hemen bir sıra
mercan resifi yer alıyor ve çıplak gözle çok rahat tropik balıkları seyredebiliyorsunuz.
Ayrıca körfezin hemen karşı kıyısında Suudi Arabistan topraklarını net şekilde görebiliyorsunuz.
Akabe Körfezi Kıyısı |
Sharm El Sheik
“Şeyhin
Koyu” anlamına gelen şehir, Mısırın bir numaralı tatil ve turizm merkezi. Sina
yarımadasında, Sina dağının tam güney ucunda, Kızıldenizin kıyısında yer
alıyor. Adeta çöl içinde bir vaha…
Sharm
El Sheik küçük bir köy iken İsrail işgali sırasında ağaçlandırılmış ve turistik
bir bölge haline getirilmiş. 1979 yılında imzalanan Camp David Anlaşması ile
Mısır’a geri verilmiş. Şehir 1980 yılından sonra gelişmeye başlamış. Dünyanın
en ünlü konaklama zincirlerinin 5 yıldızlı otelleri Sharm El Sheik’de hizmet
veriyor.
Turistlerin
büyük bir bölümü scuba dalışları için Sharm El Sheik’i tercih ediyorlar.
Şehirde su sporları ile ilgili pek çok merkez mevcut. Dört mevsim deniz, kum, güneş
her ayı denize girilebiliyor. Hava sıcak ancak nem oranı düşük. Kasım ayının son
günleri olması sebebiyle sıcağı özlemişiz ve hiç rahatsızlık duymuyoruz.
Şehrin
her yanında hediyelik eşya dükkanları, kaliteli restoran ve kafeler var. Yol
kenarındaki kahvelerde yer minderlerine oturup yastıklara dayanarak kahve, Türk
usulü nargile içip keyif yapılabiliyor. Gece hayatı ise gece kulüplerinde son
derece hareketli ve renkli. Akşamları düzenlenen eğlenceler sırasında yerel müzik
aletleriyle çalınan müzik eşliğinde pervane gibi dönerek dans eden rengârenk
etekli erkekleri her yerde görebilirisiniz.
Sharm
El Sheik sokaklarında Türk olduğunuz anlaşıldığı andan itibaren çevrenizdeki
satıcılar hemen merhaba, İstanbul diye seslenmeye başlıyorlar. Ancak daha
ilginç olan ise satıcıların “şaş şaş Hasan Şaş” diye seslenmeleri ve arkasından
dakikalarca süren muhabbet sonucu gelen pazarlık… Taksi ücretleri dahil her
türlü alışverişte dikkatli olmak ve sıkı pazarlık yapmak gerekiyor.
Cam Tekne ile Tur
Seyahatimizin
ilk günü cam tabanlı tekne ile Naama Bay turuna çıkıyoruz. Merek ve heyecan
içindeyiz çünkü ilk defa cam tabanlı bir tekne ile gezinti yapacağız. Yaklaşık
2 saat süren turun fiyatı 20 €. Kıyıdan plastik dubalardan oluşturulmuş bir
iskele yardımıyla tekneye biliyoruz. Teknemiz 2 katlı ve teknenin üstü kapalı
olan 1. katından içine girerek kenarlara yerleşiyoruz. Teknenin ortası, üstü
cam ile kapalı bir havuz şeklinde.
Teknenin
hareket etmesiyle birlikte Kızıldenizin su altı zenginliğine şahit oluyoruz.
Görebildiklerimiz arasında irili ufaklı süngerler, mercan kayalıkları ve Kızıldeniz’e
has birçok renkli tropik balık var. Bu arada su altı koruma altına alındığı,
sadece izin verilen bölgelerde dalış yapılabildiği ve mercan resif bölgelerinin
tahrip edilmesini önlemek için ağır para cezalarının söz konusu olduğunu
öğreniyoruz. Teknemiz Naama Bay’da eski Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek’in çok
lüks yazlık villasının karşısından geçiyor. Tekneden kıyı seyrettiğinizde
hayrete düşüyorsunuz. Tek veya iki katlı beyaz binalar, son derece kurak bir
alanda yayılarak palmiye ağaçları ile yeşillendirilmiş iken, turkuaz renkteki
denizin içi inanılmaz şekilde rengarenk. Sanki dünya tersine dönmüş. Gözlükle
dalış yapmanıza gerek kalmadan her türlü canlıyı rahatça görebiliyorsunuz…..
Naama Bay |
ATV ile Çölde Safari
Sharm
El Sheik’de deniz ile ilgili etkinlikleri dışında Sina çölünde ATV ile safari
de yapabilirsiniz. Cam tekne gezisinden döndükten sonra Sharm El Sheik’de biraz
alışveriş yapıyoruz. Bu sırada önünden geçmekte olduğumuz bir turizm acentesinde
ATV çöl safarisi reklamları dikkatimiz çekiyor. Benzer tur reklamlarını
otelimizde de gördüğümüz için girip soruyoruz. 16 € karşılığında 2 saatlik
çölde ATV safarisi fikri çok hoşumuza gidiyor. Oteldeki fiyatlar ise nerdeyse bunun
2 katı (50 €) idi. Hemen tura katılmaya karar veriyoruz. Akşamüstü acentenin
önünde buluşarak yüzlerce ATV motorun bulunduğu şehir dışındaki bir alana
minibüsler ile götürülüyoruz.
Sina Çölünde ATV Gezisi |
Sina Çölünde Deve Gezisi |
Grubumuz
yaklaşık 15 kişi ve grupta Türklerin yanı sıra Rus turistlerde var. Gezi çıkış
noktasında yer alan barakaların önünde puşi ve güneş gözlüğü satmaya
başladılar. Ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Çölde safari yapacağımız için
yüzümüzü, gözlerimizi ve saçlarımızı tozdan korumak için örtünmemiz gerektiği
söyleniyor. Ağzımızı ve kafamızı Mısır tarzı örttükten sonra, güneş
gözlüklerimi de takarak ATV safarimiz başlıyor. Tek bir sıra halinde yola
çıkıyoruz. Sıra başında grup liderimiz yanımızda da safari yolculuğumuz açık
bir kamyonet üzerinde baştan sona filme kaydeden başka bir ekip var. Önce
şehirlerarası karayoluna çıkıyoruz. ATV ile gezmek ayrı bir keyifmiş ancak
birbirimizi sollama yapmamıza ve sırayı bozmamamıza büyük özen gösteriliyor. Karayolu
sürüşümüzü yolun en sağından çok düzenli bir şekilde sürdürüyoruz. Daha sonra
karayolundaki trafik durdurularak emniyetli bir şeklide yolun soluna geçişimiz
sağlanıyor. Uçsuz bucaksız gibi gözüken bir araziye giriyoruz. Ben çöl dendiği
için ister istemez sarı kumlarla kaplı bir alan bekliyorum ancak burası oldukça
farklı. Kızıl renkli toprakların bulunduğu çok kıraç bir alan. Güneş te yavaş
yavaş batmaya başlıyor. Güneşin batışıyla birlikte içinde bulunduğumuz alan
daha da kızarmaya başlıyor ve enfes bir manzara oluşuyor. Bir süre bu manzara
eşliğinde yolumuza devam ettikten sonra hava hepten kararınca motorlarımızın
farlarını açıyoruz. Kayalık bir alana yaklaşmaya başlıyoruz. Rehberimiz buranın
adının “yankı vadisi” olduğunu söylüyor ve kayalıklara yaklaşınca kısa bir mola
veriyoruz. Gruptan yüksek sesle bağırmaları isteniyor. Herkes o anda aklına ne
gelirse sırayla bağırmaya başlıyor ve kendi sesimizin ekosunu dinliyoruz. Çölün
ortasında ilginç bir an. Aş ışığı altında kayalıklarda fotoğraf çekiminden
sonra yola devam ediyoruz. Bu arada hafif esen rüzgar altında hafif bir yağmur
başlıyor. Rehberimiz buralara çok az yağmur yağdığından bahsediyor ve bizler
içimizden çölde yağmur yağdırdık diye geçiriyoruz. Yolumuz bizi bir bedevi
çadırına götürüyor. Yağmurda hemen çadırların altına giriyoruz.
Sina Çölünde Bedevi Çadırında |
Bedeviler
üzerlerinde beyaz entarileri ile ellerinde sıcak, şekerli ve naneli çaya benzer
bir içecekle bizleri karşılaşıyorlar. İçmek isteyenlere ücreti karşılığında
soğuk içecekler de mevcut. Çadırın önündeki ufak bir tezgâhta ise el yapımı kolye,
bilezik vb. takılar satılıyor. Benim dikkatimi ilginç bir peçe çekiyor ve
denemeye karar veriyorum, bu anı da hemen fotoğraflıyorum J
Bedevi Güzeli |
Karanlığını
içinden gelen bir çan sesiyle birlikte bir deve karşımıza çıkıyor. Binmek
isteyenleri sırasıyla deveye bindirerek tur attırıyorlar. Bizde Ege’yi deveye
bindiriyoruz. Başta biraz korkmasına rağmen deve üstünde gezinirken bize
gülücük atmaya el sallamaya başlıyor. Gezintisini bitirdikten sonra devenin
başını sevmeyi de ihmal etmiyor.
Yağmurun
hafiflemesi ve dinlenmemizle birlikte geri dönüş yoluna çıkıyoruz. ATV safarisi
o kadar hoşumuza gidiyor ki başka bir gün vaktimiz kalırsa bunu ikinci bir defa
tekrarlamak istiyoruz. Ertesi gün akşamı bunu da gerçekleştiriyoruz…..Alandan
ayrılırken yolculuğumuz boyunca çekim yapılarak kaydedilen DVD filmimizle
birlikte…DVD’ler tabi ki bedava değil 15 € ödemeniz gerekiyor.
Ras Muhammed Milli Parkı
Seyahatimizin
ikinci gününde Ras Muhammed Milli Parkına gitmeye karar veriyoruz. Milli Park
deyince sanmayın ki bizdeki gibi ormanlarla kaplı yeşil bir alan. Ras Muhammed
Milli Parkı, ekolojik anlamda çok zengin, ünlü bir su altı milli parkı J Sharm El Sheik marinasından Ras
Muhammed Milli Parkına giden yemekli tekne turlarından birine katılıyoruz.
Turun ücreti 45 €.
Ras Muhammed Milli Parkı |
Tam
gün süren bu turda 2 ayrı noktada durarak şnorkel ile denizaltı güzelliklerini
gözlemlememek ve yüzme imkanı buluyoruz. Bu arada Sharm El Sheik’den aldığımız
su altı tek çekimlik fotoğraf makinamızı da deneme fırsatı buluyoruz. Öğleden
sonra hafif bir rüzgârla birlikte teknemizde sallanmaya başlıyor. Şimdiye kadar
hiç deniz tutması yaşamadım, bir şey olacağı zannetmiyorum. Ancak teknedeki
mazot kokusunun sallanmayla birleşmesi sonucunda ailecek hepimizi deniz
tutuyor. Kendimizi karaya nasıl attığımızı bilemiyoruz… Tekneden inerken o
günün anısına hazırlanan porselen tabakların üstüne aktarılmış fotoğraflarımızı
almayı unutmuyoruz. Halen bakar bakar gülerim…
Ras Muhammed Su Altı Milli Parkı |
Sharm El Sheik-Kahire Yolculuğu
Mısır’a
kadar gelip te Kahire’yi ve Gize/Giza piramitlerini ziyaret etmeden dönülür
mü?? Otelde satılan turları incelediğimizde 505 km’lik mesafenin otobüsle 7-8
saatte gidildiğini ve ücretinin 80 € olduğunu gördük. Yol uzun, zaman kısıtlı,
bu yüzden gece yola çıkmak gerekiyor. Bir gün önce teknede ailecek döküldük,
ekip bunu zor kaldırır. Ama aklımız hala piramitlerde. Abim ve ben aynı anda
Sharm El Sheik’in merkezinde birkaç turizm acentesine girip çıkıyoruz. Uçakla
Kahire sadece 45 dakika ve ücreti 100 Euro. Bu fiyata Kahire’de gün boyunca
otobüslerle yapılacak olan ulaşımlar da dahil. Program kapsamında çok ünlü
Mısır Müzesini ziyaret, Nil nehrinde tekne gezisi ve öğle yemeği, arkasından
papirüs enstitüsü ziyareti, Gize piramitleri ile Sfenks gezisi, arkasından da
kapalı çarşı ve parfümcüler çarşısı ziyareti var. Akşam saat 20:00 uçağı ile de
Sharm El Sheik’e geri dönülüyor. Bu fırsat hiç kaçar mı, tam aradığımız şey, hemen
yerlerimizi ayırtıyoruz…
Seyahatimizin
3. günün sabahı erkenden havaalanına gidiyoruz ve 45 dakikalık seyahatimizin
sonunda işte Kahire’deyiz… Otobüsümüz bizi uçaktan iner inmez karşılıyor.
Mısır’ın
başkenti Kahire Arap dünyası ve Afrika’nın en büyük başkenti. Kahire, şehir
merkezinde 7.9 milyon, banliyöleriyle birlikte toplam 20 milyona yakın bir
nüfusa sahip. 1300 yılı aşkın süredir aynı alanda, aynı adla yer alan Kahire,
Doğu ve Batı'nın, eski ile yeninin gelişigüzel bir bileşimini yansıtmaktadır.
Şehrin ismi Mısırlılar tarafından çoğu kez ülkenin ismi olan Arapça Misru,
Mısır Arapçası “Masr” olarak
adlandırılmaktadır.
Kahire
barındırdığı birçok üniversite, yüksekokul, tiyatro, müze ve tarihi eserleriyle
ülkenin atardamarı konumunda. Eski Kahire, 1979 yılından beri UNESCO Dünya
Mirası Listesi'nde yer almakta. Kahire; Mısır, Roma, ortaçağ Arap ve Osmanlı
mimarisinden zengin örnekler barındırmakta. Kentin tescil edilmiş olan 400'den
fazla tarihsel anıtı MS 130 ile 19. yüzyıl başları arasındaki dönemden kalma.
Kahire Müzesi, Piramitler bölgesi, Nil nehri civarı turistlerin rağbet
ettikleri eşsiz mekanların başında gelmektedir.
Mısır Müzesi
Kahire’de
ilk durağımız Mısır Müzesi. Mısır tarihini ve mumyaları merak edenler için bu
müze görülmesi gereken yerlerin başında geliyor. Müzeye giriş ücreti 60 Mısır
Lirası ve içeride fotoğraf çekimine izin verilmiyor.
Müzede
4000-5000 yıl öncesine ait eski Mısır uygarlığını göz önüne seren ve genelde
piramitlerden çıkarılan Lahitler, mumyalar, altın masklar, mücevherler olmak
üzere 100.000’den fazla eser sergilenmekte. Müze bir firavun ve mumya müzesi.
Müzenin görkemli binası geniş bir bahçe içinde yer almakta. Müzenin giriş
kapısının önünde nilüfer ve şemsiye çiçekleri ile dolu bir süs havuzu ve bahçede
devasa boyutlu taş heykeller var.
Kahire Müzesi |
Kahire Müzesi |
Bu
heykellerden bir tanesi de büyük bir aslan başı. Ege’nin burada bir fotoğrafını
çekerek, eğer büyüdüğünde karar değiştirmezse onu Galatasaraylı olarak
tescilliyorum J
Kahire Müzesi ve Sfenks |
Galatasaraylı Ege |
Müze
binası iki katlı. Giriş katında 42 oda, üst katta ise 47 odada eserler
sergilenmekte. Ağırlığı fazla olan eserler giriş katında. İkinci katta bir
odada Firavun Tutankom’un mumyasının konduğu iç içe 3 tabut var. En içteki
tabut 170 kg altından yapılmış. Müzede ünlü Firavun Ramses’in mumyası da var.
Sergilenen
tüm objeleri görebilmek için müzede günlerce gezmek gerekiyor. Ancak piramitler
bizi beklediği için sadece 2,5-3 saat kadar gezebiliyoruz.
Nil Nehrinde Gemi Turu
Afrika’da
Burundi’den doğan Nil nehri 6853 km ile dünyanın en uzun nehridir. Afrika
kıtasında 11 ülkeden geçerek (Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Güney Sudan, Sudan,
Kenya, Burundi, Etiyopya, Eritre, Mısır, Tanzanya, Uganda, Ruanda) Akdeniz”e
dökülür. Nil nehrinin havzası Afrika kıtasının onda birini kaplamaktadır. Debisi
2830 m3’sn’dir.
Mısır’da
turizm firmaları tarafından tonajları belirlenmiş gemilerle günlük ve saatlik Nil
nehri turları düzenlenmekte. Kahire’de hoşça vakit geçirmenin en güzel yollarından
birisi de bu turlara katılmak ve Nil kıyısına demirlenmiş çok şık gemi
restoranlarda da yerel yemeklerin tadına bakmak.
Nil Nehrinde Gemi Restoranlar |
Nil Nehrinde Ölümsüz Aşk |
Biz
Nil nehrinde yaklaşık 2 saat süren bir tekne gezintisine katıldık. Gezi sonunda
da kıyıya bağlı bir gemi restoranında öğle yemek yedik. Restoranda özellikle
Japon ve uzak doğulu turistlerin varlığı dikkat çekiciydi. Öğle yemeğinden
sonra merakla beklediğimiz piramitleri görmek üzere yola çıkıyoruz. Bu arada
yolumuzun üstündeki papirüs dükkanlarından birisini de ziyaret ettik.
Papirüs
Papirüs, bir su bitkisidir ve eski
çağlarda bu bitkinin gövdesinden hazırlanan, insanlığın icat ettiği ilk yazı kağıdıdır. Eski Mısırlıların yelken, bez, hasır ve yazı kağıdı olarak kullandıkları
papirüs, daha sonra Yunanlara ve Romalılara intikal etmiş, M.S. 3. yüzyılda
yerini parşömen alıncaya dek kullanımı sürdürülmüş.
Papirüs Bitkisi |
Gize
bölgesindeki gezimiz sırasında papirüs enstitüsü olarak adlandıran dükkanlardan
birisini ziyaret ettik. Papirüsün yapım aşamalarını görerek, yapım tekniğine ilişkin
verilen bilgileri dinledik. Babam papirüs kağıdı üzerine resim yapma tekniği
hakkında bir çok soru sordu ve boş bir sayfa papirüs aldı. Ankara’ya dönünce
piramitlerin önünde çekilen bir fotoğrafı esas alarak Özgül ve Ege’yi deve
sırtında gösteren bir tablo yaptı ama maalesef olmadı, beğenmedi, inat etti… Bu
resmi illa papirüs üzerine yapacağım dedi. Sonunda papirüs üzerine yapılmış ilk
yağlı boya tabloyu icat etmiş oldu J J Şu an evimizin cam balkonunda aile
bireyleriyle ilgili tablolar arasında yerini almış durumda…
Papirüs
tablolar satan mağazadaki tablolar gerçekten çok ilginç ve güzel, ancak
fiyatları da aynı doğrultuda oldukça yüksek. Bu arada doğum tarihinize göre
içinde burcunuzun da yer aldığı adınızın hiyeroglif yazısıyla yazılacağı
papirüsü, birkaç dakika içinde hazırlanarak satın almanız mümkün. Benim aldığım
tablo işte burada… Bu tabloyu 90 Mısır Lirasına aldım. Ancak daha sonra
karşılaştığım seyyar satıcılarından 7 tane papirüsü yaklaşık 28 Mısır Lirasına
aldım. Kalite farkı olduğunu düşünmeme rağmen yine de her türlü alışverişte
pazarlık yapmakta fayda var diyorum J
Papirüsüm |
Gize Semti, Piramitler ve Sfenks
Ve
nihayet piramitlere doğru yaklaşıyoruz. Mısır’da 100’den fazla piramit bulunuyor
ancak bunların en ünlüleri Keops, Kefren ve Mikerinos piramitleri. Bu üç
piramit ile Sfenks’i görmek için Gize/Giza semtine gidiyoruz.
Giza,
Kahire’nin 15 km güneyinde yer alıyor. Nil nehri Kahire’yi ortadan ikiye
bölmekte ve Giza Nil’in batısı yakasında yer almaktadır. Giza ile Kahire
merkezi arasında gelişmişlik açısından oldukça büyük fark bulunmakta.
Kahire’den Nil’i geçmek üzere yapılmış köprüden geçtiğimizde adeta bir
gecekondu semtine giriş yapıyoruz. Kahire şehir merkezinde cok sayıda gökdelen
ve lüks binalar yer alırken, Gize’de 2-3 katlı sıvaları dökük ya da tuğladan
2-3 katlı binalar ile karmakarışık bir trafik var.
Nil Nehri ve Kahire |
Giza Semti ve Piramitler |
Piramitler
Mısır Firavunlarının kendileri için yaptırdığı taş mezarlardır. Bu mezarların
en ünlüsü Keops piramididir. Keops piramidinin kare şeklindeki taban kenarının
uzunluğu 230 m., yüksekliği 146 m. Bu piramit dünyada insan eliyle yapılmış en
büyük taş bina. Piramidin MÖ. 2500 yıllarında 100.000’den fazla işçi
çalıştırılarak 15-20 yılda yapıldığı varsayılmakta. İnşasında, kazık, kaldıraç,
tekerlek ve manivelalar kullanıldığı düşünülmekte. Keops piramidinin yapımında
her biri 2 ton ağırlığında 2 milyondan fazla taş ve granit kullanılmış. Büyük taş
blokların ağırlığı 15-25 tonu geçmekte. Bazı granit levhalar ise 50.75 ton
ağırlıkta. Dünyanın 7 harikasından birisi. Giza Piramitlerinin bulunduğu alana 60
Mısır Lirası ücret ödeyerek girebiliyorsunuz. Piramitlerin içini gezmek için Keops
için 100, Kefren için 60 Mısır Lirası daha ödemeyi ilk girişte yapmak durumundasınız.
Gize
Sfenksinin de MÖ. 2500 yıllarında yapıldığı düşünülmekte. Mısır’da piramitler
gibi birçok sfenks de bulunmakta. Gize Sfenksi, Kefren Piramidinin geçidi
yanında yer alıyor. Sfenks dünyada yapılan en büyük tek parça taş heykel kabul
ediliyor. İnsan başlı, yatan aslan bedenli Sfenksin kuyruktan ayaklara kadar
uzunluğu 72 m., eni 5m., yüksekliği 20 m. Sfenksin yüzünün Firavun Kefren’in
yüzü olduğu piramitlerin bekçisi olduğu söyleniyor.
Piramit ve Sfenks |
Piramit ve Sfenks |
Büyük
piramidin içini zaman sıkışıklığımız sebebiyle görme şansımız olmadı. Ancak 3
büyük piramidin önünde yer alan 3 küçük piramitten birisinin içine girmeye
annemle birlikte karar verdik. Dar ve dik tahta bir merdivenden zorlukla içeri
girebiliyoruz. Aşağıda boş bir oda ve odanın duvarlarında basamaklı bölmeler
var. İçerisi aydınlatılmış, biz yaklaşık 10 kişiyiz ve soluk alıp vermek
zorlaşıyor. Bu sebeple birkaç fotoğraf çekerek tekrar aynı dik merdivenlerden
dışarı çıkıyoruz.
Küçük Piramitler |
Piramite inen merdivenler |
Küçük Piramidin İçi |
Piramitler
açıkça söylemek gerekirse bende büyük hayal kırıklığı yaşattı. Gördüğüm birçok
fotoğrafta piramitleri çok daha ıssız bir alanda görmeyi beklerken Gize
şehrinin hemen yanı başında çok kalabalık ve bakımsız bir alanda karşımıza
çıktı. Etraf seyyar satıcı ve devecilerden geçilmiyor. Seyyar satıcılardan bir
şeyin fiyatını sorma gafletinde bulunduysanız arkasından gelen ısrarcı tutum ve
davranışlar son derece çok rahatsız ediyor. Üstüne birde etraftaki develerin
bırakın üstünde, yakınında durup fotoğraf çektirme hatasına düştüyseniz, deve
sahibi otobüsünüze kadar binerek fotoğraf çektirme ücreti talep edebiliyor… Ama
piramitler insanı gerçekten şaşkına çeviriyor. Binlerce yıl öncesinde insan
gücüyle bu yapıların nasıl inşa edilebildiği kafamızda soru işareti olarak
yerini korumaya devam ediyor…
Çok
yoğun geçen bir günün sonuna yaklaşıyoruz. Piramitlerde planladığımızdan fazla
zaman harcadık. Sırada Mısır Çarşısında parfüm atölyelerini ziyaret var. Çok
yorgunuz ama meraktan içeri girmeden yapamıyoruz. Cam raflara dizilmiş ışıl
ışıl parlayan pek çok parfüm şişelerini görüyoruz. Grup halinde gelen müşterilerle
tek tek ilgilenen satış temsilcileri var. Dünyadaki pek çok ünlü parfüm
esansının aslında Mısır’da bu atölyelerde üretildiğinden bahsedip kokuları tanıtmaya
başlıyorlar. İsteyenlere birkaç damla parfüm esansı sürerek koklatmaya
başlıyorlar. Bu arada birbirine karışan parfüm kokularından kurtulmanın yolunu
da bulmuşlar. Size kuru kahve koklatıyorlar J
Mısır Çarşısı Parfümcüler |
Mısır Parfümleri |
Ve son
durağımız Kahire’nin meşhur El Halil Çarşısı. Bu çarşı Kahire’nin ve Mısır’ın
en çok turist çeken noktalarından birisiymiş. Gümüş, bakır ve altından yapılmış
takılar, hediyelik eşyalar, deri ve birçok renk kumaşın kullanıldığı rengarenk
kıyafetler, Doğu kültürüne has egzotik baharatlar ve kahvecilerin yer aldığı Kahire’nin
oryantal yüzüne ışık tutan bir mekanmış. Yani bizim İstanbul’da ki Mısır Çarşısı
tadında bir yer olduğunu tahmin etmekle kalıyoruz….
Ancak
akşam üstü artan yorgunluğumuz ve trafik sebebiyle havaalanına geç kalmak
istemiyoruz. Ve artık tecrübeliyiz. Mısırda alışveriş yapmak hiç de kolay
değil. Bu çarşı için bol vakit lazım. Uçağımız saat 20:00’de, bu yüzden El
Halil Çarşısına uğramadan doğruca havaalanına gidiyoruz. Yarın öğlen uçağı ile İstanbul’a
döneceğiz. Kazan-Kepçe ekibi çok yorgun ama mutlu…Dünyanın 7 harikasından
birisini görebilmek için yaptığımız geziden ziyadesiyle memnun olarak
dönüyoruz. Havaalanındaki halimiz ise görülmeye değer J
Kahire Havaalanı İç Hatları |
Kahire Havaalanı İç Hatlar |
Kahire Havaalanı İç Hatlar |
30 Kasım
2009 sabahı kahvaltımızı yaptıktan sonra otelimizden ayrılıyoruz. Kahvaltıda ailecek
çok keyifliyiz. Ege’miz güne zinde başladı, dedesinin bastonu ile onun taklidini
yapıyor. Otel bahçesinde son bir gezinti yapıp kahvelerimizi içtikten sonra Sharm
El Sheik Havaalanına geçiyoruz. İstanbul uçağımız saat 12:40’da. Saat 15:00
gibi İstanbul’a iniyoruz.
EGE'miz |
Ankara’ya, evimize dönüş yolunda Mısır gezimizi en güzel Ege’miz özetliyor.
“İnsan bir
günde Afrika, Avrupa ve Asya kıtası topraklarına ayak basabiliyormuş”…
Özlem ŞENOL
31.12.2015
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder