Gemimiz Tunus’tan
yola çıkarak, 243 deniz mili (391 km) yol kat ederek, 19 Mayıs 2010 sabahı 09:45’de
Malta’nın Valetta limanına yanaşıyor. Hava harika, geminin limana girişindeki manzara
şahane, kısacası bu ada muhteşem gözüküyor. Aziz Elmo Kalesi ve feneri, limanın
giriş ağzında yüksek burçları ile adeta bizi selamlıyor ve hoş geldiniz diyor J J
Aziz Elmo Kalesi |
Aziz Elmo Kalesi |
Malta Valetta Limanı |
Malta, Akdeniz’in ortasında, Tunus ve İtalya’nın arasında, Sicilya’nın güneyindeki 3 büyük (Malta, Gozo, Comino), 2 küçük (Cominoto, Filfola) toplam 5 adadan oluşuyor. Yüzölçümü sadece 237 km2 olan adada (5 adanın yüzölçümü ise 316 km2) yaklaşık 425.000 kişi yaşıyor. Başkenti Valetta, 1565 yılında Malta kuşatmasında Osmanlıya karşı zafer kazanan başkomutan Jan de Vallet’in adını taşıyor. Tarihin en kanlı kuşatmalarından birisi olarak kabul edilen bu kuşatma ile Avrupa’da Osmanlı ordusunun yenilmezlik algısı değişerek, Akdeniz'de İspanyol hâkimiyeti başlamış.
Valette Limanındayım |
Adada ilk
uygarlığa MÖ. 5200 yılında rastlanıyor. Ada tarih boyunca Fenikeliler,
Romalılar, Bizanslılar, Araplar, Fransızlar, Saint Jean Şövalyeleri ve en son
İngilizlerin yönetiminde kalmış. 1964 yılında bağımsızlığına kavuşmuş. Ada
adını Fenike’ce güvenli barınak anlamına gelen “Malat”dan geliyor.
Malta adası
denice akla ilk gelen ise kesinlikle “Saint Jean Şövalyeleri”. 11. yy ’da
kurulmuş bu şövalye tarikatı aslında Katoliklerin bir yardım derneği. Ortaya
çıkış fikri ise Kudüs’te hasta hacıların tedavisi amacıyla işletilen hastanenin
gelişmesine dayanıyor. Tarih boyunca Akdeniz’de Kıbrıs, Rodos’ta yaşayan şövalyeler, 1309-1522
yılları arasında Rodos’ta yaşamışlar. Kanuni Sultan Süleyman’ın 1522’de Rodos’u
fethi ile adadan ayrılmışlar. 1530 yılında Kutsal Roma Germen İmparatoru V.
Karl tarafından Malta adası tarikata bağışlamış ve şövalyeler bu adaya
yerleşmişler. İsimleri zamanla Malta Şövalyeleri olmuş. 1834 yılından beri tarikatın
merkezi Roma’da bulunuyor.
Adada turizm
ve balıkçılık sektörü son derece gelişmiş durumda. 137 km uzunluğundaki kıyı şeridinde çok güzel kumsallara
sahip koylar, limanlar ve oteller var. Ada geliri doğal olarak turizmden
sağlanıyor. Bunda Malta Şövalyelerinin başkenti olan Mdina şehrinin katkısı
yadsınamaz. Bu arada Valetta 1980
yılında UNECSO’nun Tarihi Kültürel Miras listesine alınmış.
Valetta
limanındaki gemimizden inerek, şehir merkezine herhangi bir araç kullanmadan yürüyerek
geçiyoruz. Valetta’nın bizim Beyoğlu İstiklal Caddesine benzeyen meşhur Valetta
Cumhuriyet Caddesinde biraz gezinti yapıyoruz.
Valetta Cumhuriyet Caddesindeyiz |
Valetta Cumhuriyet Caddesindeyim |
Saat 12:00’ye doğru adayı gezmek üzere Hop-On-Hop Of otobüslere biniyoruz. Ücreti kişi başı 10 Euro olan tur için yine önümüzde iki seçenek var. Otobüsler adanın kuzeyi ve güneyine gidiyor. Biz kuzey rotasını seçiyoruz, amacımız Malta’nın eski başkenti Mdina’yı görebilmek.
Şehrin içinde dar sokaklardan geçerek Valetta’nın dışına çıkıyoruz. Valette ve M’dina arasında yol üzerinde Mosta adlı bir kasabaya giriyoruz. Kasabada görüntüsü ile hemen dikkatleri çeken Aziz Mary Kilisesi’nin önünden geçiyoruz. Bu kilisenin inşasına 1833 yılında başlanmış ve ancak 68 yılda 1865 yılında tamamlanabilmiş. II. Dünya Savaşı sırasında kilisede ibadet eden yüzlerce insan bir hava saldırısına uğramış ancak çatıdan giren bomba patlamamış. Bu yüzden insanlar bu olayı halen mucize olarak değerlendirmekte ve kiliseyi de çok kutsal saymaktalar.
Rotamızda önce adanın meşhur cam objeleri ve sanat eserlerinin üretildiği, 1968 yılında kurulmuş olan bir cam atölyesi ziyareti var. Camdan üretilen süs eşyaları, takıları, çeşitli hayvan bibloları, çiçekler, Malta limanının manzarası tabloları, vazolar, şişeler, küllükler ve hatta oda kapılarını görünce insanın inanası gelmiyor. Ustalar ellerindeki maşalarla kızgın ocakların içerisinden çıkardıkları neredeyse sıvı formdaki camı o kadar kolay bir şekilde istedikleri forma sokuyorlar ki, inanmak mümkün değil.
Şehrin içinde dar sokaklardan geçerek Valetta’nın dışına çıkıyoruz. Valette ve M’dina arasında yol üzerinde Mosta adlı bir kasabaya giriyoruz. Kasabada görüntüsü ile hemen dikkatleri çeken Aziz Mary Kilisesi’nin önünden geçiyoruz. Bu kilisenin inşasına 1833 yılında başlanmış ve ancak 68 yılda 1865 yılında tamamlanabilmiş. II. Dünya Savaşı sırasında kilisede ibadet eden yüzlerce insan bir hava saldırısına uğramış ancak çatıdan giren bomba patlamamış. Bu yüzden insanlar bu olayı halen mucize olarak değerlendirmekte ve kiliseyi de çok kutsal saymaktalar.
Mosta Aziz Mary Kilisesi |
Malta’da Cam Atölyesindeyiz |
Auguste
Renoir, Cladue Monet, Gustav Klimt, Van Gogh gibi ünlü ressamların tabloları,
cam işçiliğiyle yeniden yaratılmış durumda. İnsan nereye bakacağımı şaşırıyor.
Fiyatlara baktığımda ise bir kez daha şaşırıyorum. Çünkü çok basit, tekdüze
gözüken ufacık bir cam objenin fiyat bile 20-30 Euro, saatler 180 Euro,
tabaklar 250 Euro’dan başlıyor, fiyatlar 1500 Euro’ya kadar çıkıyor. Kapıların
fiyatını varın siz tahmin edin.
Malta Cam Atölyesindeki Cam Ürünler |
Malta Cam Atölyesindeki Cam Ürünler |
Malta Cam Atölyesindeki Cam Ürünler |
Bu kadar güzel objeyi gördükten sonra buradan bir hatıra eşya almadan çıkamıyorum. Gökyüzü mavisi bir kolye beğeniyorum, annemde benim beğendiğim kolyenin başka bir rengini beğeniyor, alıp hemen boyunlarımızı Malta boncuklarıyla süslüyoruz.
Otobüsümüze
binerek bu defa Malta’nın eski başkenti Mdina’ya doğru yola çıkıyoruz. “Sessiz
Şehir” veya “Soylu Şehir” olarak adlandırılan şehir, Malta’ya hakim bir tepenin
en yüksek noktasına kurulmuş.
Malta M’dina’ya Doğru |
Malta’daki
zengin aileler, derebeylerinin torunları ve soylular halen burada
yaşıyorlarmış. sessiz Şehir denmesinin sebebi de burada yaşayan nüfusun azlığı
olabilir mi sadece yaklaşık 500 kişi J J
Etrafı
surlarla çevrili şehir, geniş bir meydana ve labirent gibi dar sokaklara sahip.
Klasik orta çağ şehrinin bir tarafı hendeklerle, diğer tarafı yükseltilerle
çevrili. Mdina şehir merkezine dar bir köprü ve kale duvarlarına açılan büyük
bir kapıdan giriliyor.
Malta M’dina Şehir Kapısı ve Köprüsündeyim |
Karmelit Kilisesi Önündeyim |
Ortaçağ barok mimarisi taşıyan binaları, begonvillerle süslü sokaklarda gezerken, sanki her köşeden bir şövalye çıkacakmış gibi bir hisse kapılıyorsunuz. Çünkü orta çağ kıyafetleri giymiş kızlı erkekli gençler restoran ve kafeteryalarda o dönemi canlı tutmaya yönelik etkinlikler düzenliyorlar. Sokaklarda atlı arabalar ile fayton turu yapılıyor.
Casa İnguanez Malikanesinin Kapı Tokmağı
|
Malta Adası Şövalyeleri |
Malta Adası Şövalyeleri |
Ortaçağ sokaklarında gezmeye
doyamıyoruz. Kale içindeki yerleşimi iki saat içerisinde bitirmeniz mümkün. Bu
arada önümüze ufak bir meydanda Saint Paul Katedrali çıkıyor ancak kapalı.
Mdina
gezimizi bitirdikten sora tekrar otobüse binerek adanın kuzey kıyılarındaki
plajları izleyerek bir saate yakın panoramik tur yapıyoruz. Bu kadar küçük bir
adanın turizm açısından bu kadar gelişmiş olmasını hayretle izliyoruz. Bu arada
1968 yılından bu yana Valetta Yat Kulübü tarafından Sicilya, Afrika’da 2 küçük
ada ve Malta arasında düzenlenen 610 millik “Middle Sea Race” yarışları, deniz
sporları, dalış merkezleri ve İngiliz Dil okulları Malta’nın turizm
potansiyelini oluşturan belli başlı etkinlikler arasında. Ayrıca 1980 yılında
ünlü Temel Reis filmi Malta’da çekilmiş ve filmin platosu ve Safinaz’ın evi hala
duruyormuş. Burayı çok görmek istememe rağmen artık dönüş yoluna geçmek
zorundayız.
Turun
sonunda yine Valetta’nın merkezine iniyoruz. Valetta’nın inanılmaz düzenli
cadde ve sokakları var. Bazı sokaklar, Amerikan polisiye filmlerindeki gibi
inişli çıkışlı ve oldukça dar. Neredeyse tamamına yakını tarihi olan evlerin
cumbaları genelde yeşil, bordo, koyu mavi gibi renklere boyanmış, şehre ayrı
bir hava ve güzellik katıyor.
Valetta’nın dar ve dik sokakları |
Otobüsten
Cumhuriyet Caddesine yakın bir noktada inerek şehir merkezinde yarım kalan
gezimize devam ediyoruz. Bu cadde nerdeyse şehri başından sonuna kadar geçen
cıvıl cıvıl bir cadde. Kafelerin, restoranların masa ve sandalyeleri ile şemsiyeleri
binaların önüne çıkmış. Bir birini kesen pek çok sokak bu caddeye açılıyor.
Caddeyi gezerken İngilizlerin adada ki yıllar süren etkisinin hala devam
ettiğini kolaylıkla fark ediyorsunuz. Cadde üzerinde Kraliçe Victoria’nın bir
heykeli ile İngiliz tarzı kırmızı telefon kulübelerini görünce
şaşırmayacaksınız.
Cumhuriyet Caddesindeki bu heykelin arkasında Ulusal Kütüphane, caddenin sonunda ise Büyük Üstatlar Sarayı ihtişamı ile yer alıyor.
Malta Büyük Üstatlar Sarayı Önünde |
Meydanda
Triton Çeşmesi önünde de biraz dinlenip fotoğraf çekiyoruz. Triton, belden yukarısı insan belden aşağısı balık şeklinde
ayakları at ayağına benzeyen bir deniz tanrısı. Efsaneye göre Poseidon (Deniz tanrısı) ile Amphitrite’nin (Deniz dibi tanrısı) oğlu. Denizin dibinde
annesi ve soylu babasının yanında altından bir sarayda oturduğu ve Argonaut'lara Akdeniz'e çıkmanın yolunu gösterdiği söylenir.
Artık limana
doğru geri dönüş vakti yaklaşıyor. Çok büyük bir meydanda yer alan bir kilise
ve güzel bir bahçenin arasından küçük aşkımla oynaşarak yola devam ediyoruz.
Saat
17:30’da Valletta limanında bekleyen gemimize binerek saat 18:00’de Akdeniz’in
bir diğer adası olan Sicilya’ya doğru doğru yola çıkıyor….
Özlem ŞENOL
03.05.2017
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder