Bugün Rodos’ta ikinci günümüz. Otelimiz (Yota Beach Hotel) Lindos’a 4 km uzaklıkta, Vlycha plajında. Denize sıfır mesafede bulunan otelimiz üç katlı ve bahçesinde yüzme havuzu ile ufak bir barı var, oldukça şirin bir otel. Aile işletmeciliği ile idare ediliyor, sahibi de çok cana yakın. Mevsim itibariyle çokda dolu olmayan oteli için internet üzerinden rezervasyon yaptırdık. Konaklama ücretimiz inanılmaz derecede ucuza geldi, beş gün için iki kişi 110 Euro ücret ödedik.
|
Vlyca Plajı, Lindos |
Otelin bahçesinde çok keyifli bir kahvaltı yapıyoruz. Ev yapımı yoğurt, reçeller, zeytinler ve pasta-çörekler bir harika.
|
Otelde kahvaltıdayız |
Bugün ki planımız deniz kıyısında biraz vakit geçirdikten sonra Lindos’u keşfetmek. Plajda kısa bir deniz faslı, biraz yürüyüş ve ufak bir alış verişin ardından yola çıkıyoruz. Bu arada kıyıda her yerde kumların içinden çıkan, inanılmaz güzellikteki çiçekler ilgimi çekiyor. Araştırdığımda bunun nergisgillerden familyasından ve ülkemizde nesli tehlike altında olan kum zambağı olduğunu öğreniyorum.
|
Kum Zambağı |
Öğleye doğru otelimizden ayrılarak 10 dakika gibi kısa bir sürede Lindos’a ulaşıyoruz.
|
Lindos |
Lindos, Rodos’un önemli yerleşim biriminlerinden. Lindos’a, Rodos merkezden ister araba kiralayarak, ister Mandraki Limanından hareket eden günlük gezi teknelerle ulaşmak mümkün. Araç trafiğine kapalı olan Lindos’ta, yürüyerek dolaşmak gerekiyor, bu yüzden Lindos’un dışında arabamızı park ederek merkeze doğru yürüyoruz. Lindos’un tam girişinde, merkezde, dev bir anıt çınar ağacı bizleri karşılıyor, burası adeta bir buluşma noktası. Tam karşısında yer alan mezarlık ise adeta bir park gibi son derece bakımlı ve temiz.
|
Anıt Çınar Ağacı, Lindos |
|
Lindos Mezarlığı |
Lindos; kale ve akropolün kurulduğu tepenin eteklerine yayılmış şirin mi şirin bir belde. Beyaz evlerin etrafı taş örülü ahşap kapıları ve çiçeklerle bezeli avluları bir harika. Kapıların pek çoğu ortaçağdan kalma, kapı eşikleri de avlular gibi Rodos’a özgü çakıl taşları ile süslü. Bu evlerin 17. ve 18. yüzyıl kaptanlarına ait olduğu da söyleniyor. Şu anda evlerin bazıları, lüks restoranlara ve kafeteryalara dönüştürülmüş durumda. Can arkadaşımı ara sıra model olarak kullanarak sokaklarda çekim de yapmaya çalışıyorum.
|
Lindos Evlerinin Kapıları |
Lindos’un taş döşeli dolambaçlı dar sokakları, kimi yerde merdivenli bir şekilde akropolün eteklerine kadar ulaşıyor. Ortaçağ kasabalarının kendine has bu mimariyi daha önce de Malta-M’dina’da, Midili-Molivos’da ve Sakız-Mesta’da görmüş ve hayran kalmıştım. Dar sokak aralarına kurulmuş küçücük rengârenk dükkânlara iki bayan tabi ki takılmadan geçemiyor, sokak aralarında keyifle kayboluyoruz.
|
Lindos Sokalarında Alışverişteyiz |
|
Lindos'un Dar ve Taş Sokaları |
Lindos’un merkezinde, son derece zarif bir çan kulesi hemen fark ediliyor. Burası 1300 yılında inşa edilen, daha sonra 1476 ve 1503 yıllarında Rodos Şövalyeleri döneminde, en son da 1927 yılında İtalyan istilası sırasında onarım geçiren Eski Bizans Kilisesi’nin kulesi. Kilisenin bahçesine girip kapı dışından ufak kilisenin içini görmeye çalışıyoruz.
|
Eski Bizans Kilisesi Kulesi |
|
Eski Bizans Kilisesi Kulesi |
Daha sonra Lindos’un en tepesinde kale içinde yer alan Akropolis’e doğru yürümeye karar veriyoruz. Akropolis’in zirvesinde Athena Tapınağı bulunuyor. Kale’ye ulaşmak seçeneklerden biri de eşeksırtında yolculuk yapmak. Ancak biz ara sokaklarında gezinerek kaleye çıkmayı tercih ediyoruz. Güneş kendini iyiden iyiye hissettirmeye başlıyor. Dik sokak ve merdivenleri çıkmakta zorlanmaya başlıyoruz. Hatta bir ara kan ter içinde kalarak eşeğe mi binseydik diye düşünmeden edemiyoruz. Akropolün dik yokuşunu tırmanmak istemeyen turistler, ikişerli olarak birbirlerine bağlanmış şekilde eşeksırtında yanımızdan geçip gidiyorlar.
|
Lindos'un Eşekleri |
Hayvanları son derece seven iki arkadaş olarak eşeğe binmeyi hiç kendimize yakıştıramıyoruz. Dar sokaklarda kah dura, kah kalka ve soluklanarak ter içinde yürümeye devam ediyoruz.
|
Lindos Sokakları ve Kapılar |
Bu arada Lindos’un ilginç mimarisini de bir yandan görüntülemeye devam ediyorum.
|
Lindos Evleri |
|
Lindos'ta Geziyorum |
Lindos kalesinin girişinde yer alan meydana doğru tırmanırken elişi ve sanat eserleri satan satıcıları görünce şaşırıyorum. Her gün buraya bu kadar malzemeyi taşıyarak inip, çıkmak ne kadar zordur diye düşünüyorum. Ama bu arada akropole girebilmek için uzunca bir kuyruk oluşmuş durumda. Lindos’a her gelen burayı ziyaret etmeden dönmüyormuş. Dolayısıyla satıcılar için bir numaralı mekan haline gelmiş. Ben de bu kadar insanın tercih ettiği bu alanda göreceğim manzarayı merak etmeye başlıyorum. MÖ. 4. y.y’dan kalan, antik dünyanın en kutsal yerleri arasında kabul edilen bu tapınağı, Büyük İskender, Truvalı Helen ve Herakles’in de ziyaret ettiği söyleniyor. Ben etmesem hiç olur mu :) :)
|
Lindos Kalesine Doğru |
|
Lindos Kalesi |
13.yy.’da Saint Jean Şövalyeleri kale duvarlarını güçlendirerek yükseltmişler. Nihayet kale girişine ulaşıyoruz ve hemen girişte merdivenlerin başında kayalara oyulmuş gemi rölyefini görünce bu tırmanışın bu kadar zahmete değeceğini anlıyorum.
|
Lindos Kalesinde Gemi Rölyefi |
Kazı ve restorasyon çalışmaları devam eden akropol bana, sanırım yüksekliği ve manzarası yüzünden Çanakkale-Ayvacık’taki Zeus Altar’ını hatırlatıyor. O kadar yüksek bir noktadayız ki, esen hafif rüzgar altında kendinizi gerçekten Tanrı’ya biraz daha yakın hissediyorsunuz.
|
Akropolis, Lindos |
|
Athena Tapınağı, Akropolis, Lindos |
Akropolü gezerken bir anda şaşkına dönüyorum. Karşımda o kadar güzel bir manzara çıkıyor ki adeta dilim tutuluyor. Bir kalp şeklini andıran plajı kuşbakışı olarak yukarıdan seyrediyorum.
|
Saint Paul Plajı, Lindos |
Plajda
denize girenleri görünce, bu kapalı koyun yolunu mutlaka keşfederek yapılacaklar
listesinin birinci sırasına kaydediyorum. Yakınımdaki rehberlerden birisine
buranın adını soruyorum. Bu gördüğüm kapalı koyun adı Saint Paul plajı imiş.Manzaramın güzelliğine bir güzellik daha katılıyor. Akropolün sütunların dibinde oynaşan sevimli mi sevimli bir sarı tekir kedi. Bir yandan kedinin ilginç pozlarını çekmeye çalışırken bir yandan da dinlenmiş oluyorum.
|
Athena Tağınağının Yakışıklısı |
Akropolü gezimizi sonra inişe geçiyoruz. Bu arada taşımada kullanılan eşeklerle de hatıra fotoğrafı çektirmeyi ihmal etmiyoruz.
|
Arkadaşım Eşek ve Sibel :) |
|
Arkadaşım Eşek ve ben :) |
Zorlanarak çıktığımız yoldan etrafımızı daha bir dikkatli inceleyerek inmeye başlıyoruz. Kale surlarının yakınından Lindos plajının kuşbakışı manzarasının güzelliği insanı resmen baştan çıkarıyor.
|
Lindos Kalesinden Büyük Plajı |
Dönüş yolunda teknelerle Lindos’a ulaşılan ufak harika bir plaj bizi karşılıyor. Şimdiye kadar gördüğümüz her plaj birbirinden güzel. Bu güzelliğe fazla dayanamıyor, terimiz atmak ve serinlemek üzere kendimizi ılık sulara bırakıyoruz. Deniz, kum, güneş o kadar güzel ki, hava ne çok sıcak bunaltıyor, ne çok soğuk üşütüyor. Zamanlamamızın ne kadar doğru olduğunu bir kez daha düşünerek mutlu oluyoruz.
|
Lindos Limanı |
Akşamüstü otelimize dönerek duş aldıktan ve üstümüz değiştirdikten sonra Lindos’un bu defa da akşamını yaşamak üzere tekrar Lindos’a dönüyoruz. Gündüz kalabalık olan sokaklar, gece daha da bir canlanmış. Deniz sefasından dönen turistler bu defada sokak aralarındaki şık restoranları, kafeleri, barları doldurmuşlar. Etraftan Rum taverna müziğinin güzel ezgileri duyuluyor. Bu arada Lindos’da meydan gibi bir yerde ufak bir amfi tiyatro var burası oldukça kalabalık. Ne olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Etrafta bir şeylerin önünde kuyruğa girmiş insanlar var. Sıradan ellerinde dağıtılan yiyeceklerle ayrılıyorlar. Bir etkinlik var ama henüz kavrayamadık ne olduğunu. Bizde kuyruğa giriyoruz ve cüzzi bir ücret karşılığında yerel lezzetlerden oluşan (şiş kebap, musakka, caciki, humus, fava, tarama vb. mezeler) ufak bir ufak tepsiyi elimize veriyorlar. Musakka bizde yapılandan biraz farklı olarak en alta patates, üzerine kıyma, patlıcan ve beşamel sos dökülerek fırında yapılmış. Oldukça da lezzetli. Yanına da kırmızı şarap alarak bu akşamki yemeğimizi tamamlarız derken tiyatroda başlayan gösteriye şaşırıp kalıyoruz. Bu akşam bizim için neredeyse sürprizlerle dolu. Meğer 27 Eylül Dünya Turizm Günü imiş. Bu akşamda yani 3 Ekim’de Lindos’da kutlama varmış. Lindos Belediye Başkanı kısa bir konuşma yaparak gecenin açılışını yapıyor. Ardından yaklaşık 1,5 saat süren önce yerel kıyafetli halk dansları ardından da sirtakiyi ilgiyle ve keyifle izliyoruz. Gösterinin sonunda herkesi sirtaki yapmak üzere sahneye davet ediyorlar. Bizde elimizden geldiğince kadar kafamıza göre sirtaki yaparak eğleniyor, selfimizi de çekerek bu güzel geceyi sonlandırıyoruz.
|
İlk Selfimiz :) |
31.01.2017
Özlem ŞENOL