17
Şubat 2016 Çarşamba TANZANYA-KENYA
SINIRI VE KİSİİ
Erken bir sabah kalkışı yine bizi bekliyor ve saat 05:00’de ayaktayız. 05:30’da kahvaltımızı yaparak 06:00’da yola çıkıyoruz. Artık eve dönüş yoluna geçtik. Saat 10:00’da Tanzanya-Kenya sınırından ikinci defa geçerek Kenya’ya giriş yapıyoruz. Nairobi yolunun üzerinde “Kisii” kasabasına yaklaştığımızda sabun taşı işleme atölyelerinden birisini ziyaret etmek üzere mola veriyoruz.
Sabun Taşı Satranç Tahtası |
Sabun Taşı Heykelcikler |
Sabun Taşı Boyama |
Sabun Taşına İlk Şekil Verme |
Sabun Taşı Zımparalama |
Sabun Taşı Atölyesi Çalışanları |
Sabun Taşından Tabak Boyama |
Sabun Taşı Atölyesinde |
Tea Otel |
Tırımızın kamp sahasına giren sabun taşı satıcıları da arkamızdan ürünlerini birer karton kutu içerisine koyarak kamp sahasına hücum ediyorlar. Bizler bir yandan akşam yemeği hazırlıklarımızı yaparken, adamlar sakin sakin bizim işimizi bitirmemizi bekliyorlar. İster istemez yerde çimlerin üzerine açtıkları tezgâhlarına gözünüz kayıyor ve fiyat sormaya başlıyorsunuz, arkasından ver elini pazarlık. Atölyedeki fiyatlar ile karşılaştırdığınızda ise buradaki fiyatlar çok daha düşük. Ürünlerin kalitesi ise değişiyor. Dayanamıyorum 12 adet daha kolyeyi atölyede 5 adet için verdiğim fiyata alıyorum. Yanında da Afrika haritası şeklinde dizayn edilmiş taş kutuyu.
Yarın sabah yine erken
kalkacağımız için önce oda tutalım diyoruz, ancak taş binalar içinde kasvetli
koridorlarda yer alan karanlık odaları görünce çadırda kalmayı tercih ediyoruz.
Akşam yemeğinden sonra uzun bir yolculuktan sonra uyku bizi çok fazla
bekletmiyor…
18
Şubat 2016 Perşembe NAİROBİ VE
ZÜRAFA MERKEZİ
Sabah 06:00’da uyanarak çadırlarımızı
topluyoruz ve 06:30’da kahvaltımızı yaparak, 07:00’de yola çıkıyoruz. Bugün tırda
son yolculuk günümüz. Seyahatimizin başında ne kadar uzun geçtiğini
düşündüğümüz günler nerdeyse bitmek üzere. Sanki sadece 15 dakika geçmiş gibi.
Öğleye doğru Nairobi’ye yaklaşıyoruz ve önce alışveriş merkezine uğrayarak
ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Karen Kampa girmeden önceki son durağımız ise
Zürafa Merkezi.
9 adet zürafanın yer
aldığı merkez çok eğlenceli. Giriş ücreti 1000 Kenya Şilini yani 10 dolar. Zürafalara
elleriniz ile yemek yedirmeniz mümkün. Hatta çubuk şeklinde hazırlanmış yemleri
iki dudağınızın arasına aldığınızda, zürafalara sizi kocaman uzun mor renkli
dilleri ile yalayarak, adeta öperek yemi ağzınızdan alıyorlar. Doğrusu buna
cesaret edemedim ve sadece ellerimle zürafaları besledim :) :)
Nairobi Zürafa Merkezinde |
Nairobi Zürafa Merkezi |
Yaban Domuzu "Hakuna Matata" |
Yaban Domuzu "Hakuna Matata" |
Daha sonra merkezdeki
yetkililer tarafından, ziyaretçiler için hazırlanmış olan toplantı odasında zürafalar
hakkında yaklaşık 20 dakikalık bilgilendirme yapılıyor. Afrika’da 3 farklı cins
zürafa olduğu, zürafaların göç etmedikleri, belli cinslerin belli bölgelerde
yaşadığı, kalbinin 11 kg olduğu, uzun bacakları ile attığı tekmenin bir aslanı
öldürecek güçte olduğunu hayret içerisinde burada öğreniyorum. Merkezin
yetkilisi tarafından elimize zürafaya ait en uzun bacak kemiği veriliyor o
kadar ağır ki iki elinizle zor taşıyorsunuz. Daha sonraki parçalar ise
zürafanın çene kemiği ve bir yaban domuzunun kafatası J
Son durak, zürafa
merkezindeki hediyelik eşya dükkanı. Kendime tüm Afrika seyahati boyunca gördüğüm vahşi hayvanların çok güzel fotoğraflarının yer aldığı iskambil kâğıtlarından
alıyorum. Kağıt oynamayı çok bilmem ama nedense gittiğim ülkelerde en güzel
fotoğraf karelerine iskambil kartları üzerinde rastladığım için adeta bir
koleksiyonum oluşmak üzere. Bir zürafa ve birde zebra başı magneti ile alışveriş
çılgınlığımı tamamlanıyorum. Bir dükkan açacak kadar dünyanın her yerinden
toplanmış, yüzlerce magnetim var. Onlar benim hazinem :)
Zürafa merkezinde 2 saat
kadar kaldıktan sonra saat 15:30 civarında Karen Kampa 15:30 ulaşıyoruz. Farklı
bir ülkedeyiz ama kendimizi eve dönmüş gibi hissediyoruz. Yaklaşık 20 gün süren 3000 km’lik
yolculuğumuz Karen’de başlayıp Karen’de bitmek üzere. Karen Kamp neredeyse
Nairobi kalkışlı bütün turların merkezi durumunda. Dönüşümüzde Karen Kampı o
kadar kalabalık buluyoruz ki oda da kalmak bile imkansız.
Karen Kamp |
Karen Kampta |
19
Şubat 2016 Cuma NAİROBİ ve FİL
MERKEZİ
Bu sabah kahvaltımız
oldukça geç bir saatte. Günlerdir erken kalkmaya o kadar alışmışız ki saat
09:00 bize öğle gibi geliyor. Arkadaşlarımız ile son kahvaltımız. Bu arada grup
liderimiz tarafından geri bildirim anketleri dağıtılıyor. Saat 10:00’a doğru
sevgili Smiley arabasıyla bizi almaya geliyor. Türkiye’den 4 arkadaşımla
birlikte yola çıktığım seyahatim benim için burada noktalanıyor, ben yarın
ülkeme dönüyorum. Ancak onlar buralara kadar gelmişken bir Zanzibar yapılmaz mı
diyerek seyahatlerini bir hafta kadar uzatıyorlar. Zanzibar’da yol yorgunluğu atacaklar.
Onlara ya doğrudan Zanzibar, yada Darüsselam bileti bulmak üzere Nakuta
Alışveriş Merkezindeki turizm ofisine gidiyoruz. Yarın sabah 09:00’da
Zanzibar’a 210 dolar karşılığında bilet buluyorlar. Buna çok seviniyorum çünkü
bu akşam da birlikteyiz ve yarın sabah hava alanından ben Türkiye’ye uçarken
onlar Tanzanya’ya uçacaklar ve birbirimizi uğurlama fırsatımız olacak.
Bilet işimizi çabucak
halledince gün bize kalıyor ve ziyaret edebileceğimiz bir yer var. Smiley’i
hemen örgütlüyoruz bizi günde sadece 11:00-12:00 arasında 1 saat açık olan
yavru fillere ait “Sheldrik Fil Yetimhanesine” götürüyor. Buraya ulaşmamız saat
11:20’yi buluyor ama yavru fillerin beslenme saatine yetişiyoruz. Çok kalabalık
bir yer. Kenya'daki turistlerin yanı sıra pek çok ilkokul öğrencisi de filleri
ziyarete gelmiş. Giriş ücreti 5 dolar. Yavru filleri bakıcıları tarafından beslenmesi ve kum banyolarını seyrettikten sonra kapıdaki
Masai Maralı ile hatıra fotoğrafı çekimi akabinde saat 13:00 gibi Karen’e
dönüyoruz.
Sheldrik Film Yetimhanesi |
Sheldrik Fil Yetimhanesinde Masaili Yerli ile Birlikte |
Sabah 09:00 uçağı için
çok erken kalkmamız lazım. Smiley saat 06:00’da bizi alacak. Often sağ olsun
çadırlarını toplamayın sabah erken gideceksiniz diyerek bize son kıyağını
yapıyor. Karen’in bahçesinde sohbet faslından sonra diğer grup arkadaşlarımız,
grup liderlerimiz Tracy ve Dan ile sevgili şoförümüz Often ile vedalaşıyoruz.
Gruptaki 2 İngiliz 1 Amerikalı arkadaşımız bu sefer aynı tır ile toplam 56 gün
sürecek Nairobi-Cape Town turuna katılıyorlar. Onlara imrenerek bakıyorum ve
çadırıma, yeşil panjurlu ufak evime giriyorum.
20
Şubat 2016 Cumartesi NAİROBİ-İSTANBUL
Sabah 05:30 da
uyanıyoruz ve saat 06:15 civarında Smiley bizi alıyor. Havaalanına ulaşmamız
saat 07:30’u buluyor. Önce arkadaşlarımız Zanzibar’a uğurluyorum. Benim
uçağımın kalkmasına çok vakit var. İlk aklıma gelen elimdeki bavullarımdan
kurtulmak. Ancak İstanbul-Ankara iç uçuşumu göremedikleri için bavullarımı almak
istemiyorlar. Yaklaşık 10 dakika havaalanındaki görevli ile arkamdaki Türk
yolcunun desteğiyle cebelleşerek bavullarımı teslim ediyorum. Havaalanındaki
bütün alışveriş mağazalarını 2-3 kez dolaşıyorum. Saat 11:00’deki uçağıma biniş
anonsu yapılıyor Sıraya giriyorum ancak uçaktaki bir arıza yüzünden 1 saate
yakın erteleme olduğu söylenerek lounge salonuna yönlendiriliyoruz. Görevliler
önce herkesi salona almak istemiyorlar. Bavullarımı teslim esnasında tanıştığım
Türk yolcunun daveti ile rahatça lounge salonuna giriyorum. Hiç tanımadığını bir
ülkede karşılaştığının bir insan o an akraban kadar yakın hale gelebiliyor.
Birlikte yapılan güzel bir kahvaltı ve kahvenin ardından öğlen 12:30’a doğru
nihayet uçağa alınıyoruz. THY uçağına biner binmez hemen Türkçe bir gazete
alarak Ankara'daki patlama hakkında bilgi sahibi olmaya çalışıyorum. Patlamanın
iş yerimin neredeyse önünde meydana geldiğini öğrenince ve birçok kişinin
hayatını kaybettiğini duyunca çok çok üzülüyorum. Birden Afrika’ya gelirken yaptırdığımız
sağlık sigortası ve olduğumuz aşılar aklıma geliyor. İnsan hayatı ne kadar
tuhaf diyorum. Afrika’dan sağ salim dönüyorum ancak belki bu seyahate
çıkmasaydım iş çıkışı patlamanın olduğu sokaktan ben geçiyor olacaktım diye
düşünmeden edemiyorum…
Yaklaşık 20 günün
yorgunluğu ve aldığım nahoş haberin etkisiyle uçakta derin bir uykuya dalıyorum
ve neredeyse İstanbul'a inerken gözümü açıyorum.
Henüz Ankara’ya inememiş
olsam bile eve dönme duygusu çok güzel. İnsanoğlu kuş misali sabah Nairobi’de,
Afrika’dayım akşam İstanbul’da. Ve bu seyahat boyunca yaşadıklarımı
düşünüyorum. Tır ile seyahat, çadır hayatı, seyahat arkadaşlarım Nesrin, Osman
Hoca ve Şemi, yeni arkadaşlarım Tracy, Often, Dan, Andrew, Scot, Kate ve
diğerleri, inanılmaz güzellikteki göllerde ve milli parklarda gördüğüm
hayvanlar, pigme köyü, Afrika'nın en fakir insanlarının yaşadığı slum bölgesi,
Serengeti’de safari, ekvator ile birlikte 4 ülke sınırından geçişlerimiz ve
soykırım müzesi…. Anlatacak ne çok anım, gösterecek ne çok fotoğrafım ve yazı
yazacak pek çok maceram oluyor. Çok mu geç kaldım, neden bunu daha önce
yapmadım diye hayıflanıyorum. Ama ne olursa olsun insan hayatında bir kez bile
olsa bu tip tecrübeyi mutlaka yaşamalı diyorum. Ve belli mi olur belki Oasis
Overland’ın 56 günlük Kenya-Nairobi/Güney Afrika-Cape Town turuna bir daha ki
sefere katılan ben olurum....
Sevgiyle kalın…